24 Temmuz 2016 Pazar

KUR’AN DA NAMAZ İLE İLGİLİ BAZI AYETLER



  İşte onlar gayblarındaki (algılayamadıkları) hakikate (Nefslerinin Allâh Esmâ’sının anlamlarının bir terkip - bileşimi şeklinde meydana geldiğine) iman ederler, salâtı ikame ederler (fiilen edâ yanı sıra anlamını yaşarlar) ve kendilerine verdiğimiz maddi - manevî yaşam gıdasından Allâh adına karşılıksız paylaşırlar. (Bakara/3)

Salâtı ikame edin (âfakî ve enfüsî yönelişi yaşayın), zekâtı (size bağışlananın bir kısmını karşılıksız) verin; rükû edenlerle beraber rükû edin. (Varlığınızdaki Allâh Esmâ’sının azametini hissedip, tespih edin ve bunun nefsin hakikati olan Muhıyt tarafından algılandığını, rükûdan kalkıp “semi’Allâhu......” derken fark edin.) (Bakara/43)

(Varlığınızdaki Esmâ kuvvesine dayanarak) sabredin ve ona yönelerek (salât ile) yardım isteyin. Allâh’a haşyet duymayanın benliğine kesinlikle bu iş ağır gelir! (Bakara/45)

Hani İsrailoğullarından söz almıştık; Allâh gayrını var kabul edip ona tapınmayın, ana-babanızın hakkını verin, yakınlarınıza, yetimlere, yoksullara ihsanda bulunun; insanlara güzel (Hakk’a erdirici) sözler söyleyin; namazı ikame edip zekâtı verin. (Onlardaki namaz ve zekât İslâm’dakinden farklıydı.) Ancak bundan sonra, birazınız hariç, yüz çevirdiniz ve hâlâ da çevirmekte devam ediyorsunuz. (Bakara/83)

Siz salâtı ikame edin (Allâh’a yönelişinizi zâhiren ve bâtınen hakkıyla yapın) ve zekâtı verin (Allâh’ın size ihsanından bir kısmını karşılıksız paylaşın ihtiyacı olanlara)... Ne hayır yaparsanız, Allâh indînde (beyninizin derûnundaki Esmâ hakikati boyutunda) onu bulursunuz... Muhakkak ki Allâh (varlığınızı oluşturan Esmâ’sıyla) Basıyr’dir yaptıklarınıza. (Bakara/110)

Biz Beyt’i (Kâbe - kalp) insanlara güvenilir sığınak yaptık! İbrahim makâmını (Hullet makâmı, Esmâ mertebesi kuvveleriyle tahakkuk makâmı) musalla (namazın yaşandığı yer) edinin. İbrahim ve İsmail’e: “Beytimi; tavaf edenler, kulluğunu yaşamak için oraya kapananlar ve secde eden rükû edenler için arındırılmış olarak muhafaza edin” dedik. (Bakara/125)

Ey iman edenler, hakikatinizin açığa çıkartacağı sabır (dayanma kuvvesi) ve salât (hakikatiniz olan Esmâ mertebesine yönelişin getirisi olan müşahede) ile yardım isteyin. Muhakkak ki Allâh sabredenlerledir (Es Sabûr Esmâ’sıyla - mâiyet sırrı).(Bakara/153)

Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, “B” işareti anlamıyla Allâh’a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ’sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullâh’a), Nebilere iman eden; Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), yardım isteyenlere, kölelikten kurtarmaya veren; salâtı ikame eden (Allâh’a yönelişinin bilfiil hakkını veren); zekâtını veren (Allâh’ın bağışladığından bir kısmını karşılıksız paylaşan); söz verdiğinde sözünde duran; sıkıntı, hastalık ve şiddete maruz kaldığında buna dayanandır. İşte bunlar sadıklar ve korunanlardır. (Bakara/177)

“Salât”lara (namaz - Allâh’a yöneliş), özellikle orta “salât”a (ikindi - şuurda her an bunu yaşamaya) dikkat edin. Kanitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allâh için yaşayın. Bakara/238)

Sizi korkutacak tehlike söz konusu ise yürürken veya bineğiniz üstünde de (salâtı ikame edebilirsiniz)... Güvende olduğunuzda, bilmediklerinizi öğretenin öğretisince Allâh’ı zikredin (O’nun Esmâ’sının âlemlerde açığa çıkışını düşünün). (Bakara/239)

İman edip bunun gereği olan yararlı fiilleri uygulayan, salâtı ikame eden ve zekâtı verenlerin Rableri indînde özel karşılıkları vardır. Korku yoktur onlar için ve onları hüzünlendirecek bir şey de olmaz. (Bakara/277)

O mabette Rabbine yöneliş hâlindeyken, melâike Ona nida etti: “Allah’tan sana Bi-kelimeyi (İsa - özel kuvvelerin açığa çıktığı Allâh kelimesini) tasdik edici, seyyid (kuvvelerinin efendisi), hasur (nefsaniyetini kontrol eden) sâlihlerden bir Nebi olarak (varlığındaki Hakk’ı yaşayan) Yahya’yı müjdeler.” (A. İmran/39)

Ey iman edenler, kendinizi bilmez bir hâldeyken (sarhoşken), ne dediğinizin bilincinde olacağınız zamana kadar ve bir de yolculukta olmanız hariç, cünüp iken, boy abdesti alıncaya kadar, salâta (namaza) yaklaşmayın. Eğer hasta olmuşsanız veya bir yolculuktaysanız veya sizden biri def’i hâcetten gelirse yahut cinsel ilişkide bulunmuşsanız, (boy abdesti alacak) su da bulamamışsanız, (o vakit) temiz toprağa teyemmüm edin... (Şöyle ki) yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin... Muhakkak ki Allâh Afüvv’dür, Ğafûr’dur. (Nisa/43)

Kendilerine, “(Kötülükten) ellerinizi çekin, salâtı (namazı) ikame edin ve zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Ne zaman ki üzerlerine savaş yazıldı, bir de ne göresin, onlardan bir kısmı, insanlardan, Allâh’tan haşyet edip ürperdikleri gibi, hatta daha şiddetli bir dehşetle korkuyorlar... “Rabbimiz, niçin üzerimize savaşı yazdın; bizi yakın bir sona kadar erteleseydin?” dediler... De ki: “Dünya zevki pek kısadır! Sonsuz gelecek ise korunanlar için daha hayırlıdır... Size kıl kadar zulmedilmez.” (Nisa/77)

Yeryüzünde seferdeyken, hakikati inkâr edenlerin size bir zarar vermesinden korkarsanız, salâttan (namaz) kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Muhakkak ki o hakikati inkâr edenler veya örtenler, sizin için apaçık düşmandır. (Nisa/101)

(Rasûlüm, korkulu bir durumdayken) onların içlerinde olup da onlara salâtı ikame ettirdiğinde, onlardan bir grup seninle beraber silahları da yanlarında olarak namaza dursun... Secde ettiklerinde (diğerleri) sizin arkanızda (koruyucu) olsunlar... (Sonra) salâtı edâ etmemiş diğer grup gelsin, seninle birlikte salâtı ikame etsin... (Onlar da) tedbirlerini ve silahlarını alsınlar... O hakikat inkârcıları arzu ederler ki, keşke siz silahlarınızdan ve eşyalarınızdan gâfil olsanız da, ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan dolayı bir sıkıntı varsa yahut hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda bir mahzur yoktur... (Bununla beraber) tedbirinizi alın... Muhakkak ki Allâh, hakikati inkâr edenler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. (Nisa/102)

(Endişeli ortamda) salâtın edâsından sonra, ayakta veya otururken ya da yanlarınız üzere uzanmışken (sürekli) Allâh’ı zikredin. Zikrettiğinizle doyuma ulaştığınızda salâtı ikame edin (yaşayın - yönelişin tam hakkını verin, zikirle girmiş olduğunuz hissediş ile). Kesinlikle salâtın, belli vakitlerde yaşanması, iman edenlere yazılmıştır. (Nisa/103)

İkiyüzlüler Allâh’ı aldatmaya kalkarlar, (oysa) Allâh, hilelerinin sonucunu kendi aleyhlerine oluşturur! Salâta kalktıklarında üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş olsun diye; Allâh’ı da çok az hatıra getirirler. (Nisa/142)

İçlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ile iman edenler, senden önce inzâl olanla birlikte sana inzâl olana da iman ederler. Salâtı ikame eden ve zekâtı veren; “B” harfindeki anlam kapsamınca Allâh’a ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenlere gelince... Onlara azîm bir mükâfat vereceğiz. (Nisa/162)

Ey iman edenler... Salâta doğrulduğunuzda yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi su ile yıkayın; başlarınızı mesh edin ve iki topuğunuza kadar ayaklarınızı da yıkayın... Eğer cünüp iseniz bütün vücudunuzu yıkayın... Eğer hasta olmuşsanız veya bir sefer üzere iseniz veya sizden biri tuvalet ihtiyacını gidermiş olarak gelirse yahut kadınlarla yatmışsanız, su da bulamamışsanız; temiz toprağa teyemmüm edin... Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan mesh edin... Allâh size güçlük oluşturmak dilemez, fakat sizi arındırmak ve “HÛ”nun nimetini sizin üzerinizde tamamlamayı diler; tâ ki şükredesiniz (değerlendiresiniz). (Maide/6)

Andolsun ki Allâh, İsrailoğullarının sözünü aldı... Onlardan on iki temsilci bâ’s ettik... Allâh şöyle buyurmuştu: “Ben muhakkak sizinleyim... Salâtı ikame ettiğiniz, zekâtı verdiğiniz, Rasûllerime iman edip onlara yardımcı olduğunuz; Allâh’a karz-ı hasen ile borç verdiğiniz takdirde, kötülüklerinizi sizden silerim; elbette sizi altlarından nehirler akan cennetlere koyarım... Bundan sonra sizden kim hakikati inkâr ederse, gerçekten yolun ortasından sapmıştır.” (Maide/12)

Sizin Veliyy’niz sadece Allâh’tır, “HÛ”nun Rasûlüdür ve (şu) iman edenlerdir ki, onlar salâtı ikame ederler ve rükû hâlinde zekâtı verirler. (Maide/55)

Salât için ezan okuduğunuzda, ezanı alay ve eğlence edindiler... Bu, onların aklını kullanamayan bir güruh olmalarından ötürüdür. (Maide/58)

Şeytan, içki ve kumar türleri ile aranıza düşmanlık ve kin yerleştirmeyi, sizi Allâh zikrinden ve salâttan engellemeyi murat eder ancak... Artık vazgeçtiniz değil mi? (Maide/91)

Ey iman edenler... Sizden birine ölüm (alâmetleri) geldiğinde vasiyet anında, adalet sahibi iki şahit bulunsun... Ya da seyahatteyseniz ve ölüm de size isâbet etmişse, size iki şahit gereklidir... (Şehâdetleri konusunda) kuşkulanırsanız, namazı edâ etmelerinden sonra onların ikisini alıkoyarsınız, “Yeminimizi, akraba da olsa hiçbir bedele satmayacağız; Allâh şahitliğini saklamayacağız; aksi takdirde suçlu oluruz” diye Allâh’a yemin ederler. (Maide/106)

 Ve “Salâtı ikame edin ve O’nun azabından korunun; O ki (sizi toplayacak), O’na haşrolunursunuz! (En’am/72)

Bu ise, Ümmül Kura’yı (Mekke) ve onun çevresinde yaşayanları uyarman için inzâl ettiğimiz, mübarek ve kendinden öncekini tasdik edici bir Bilgidir (Kitaptır)... Geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerine iman edenler, O bilgiye de iman ederler... Onlar salâtlarına (namazlarına) devam ederler. (En’am/92)

De ki: “Muhakkak ki salâtım (yönelişim - namazım), nüsukum (Allâh’a yaklaştırıcı işlevi olan çalışmalarım), hayatım ve ölümümle yaşayacaklarım; Rabb-ül âlemîn olan Allâh içindir (Allâh Esmâ’sına ait özelliklerin açığa çıkması içindir).” (En’am/162)

Hakikat bilgisine (Kitap) sımsıkı sarılanlar ve salâtı ikame edenler (-e gelince); doğrusu biz ıslah olan ve ıslah edenleri mükâfatsız bırakmayız. (A’raf/170)

Onlar ki, salâtı ikame ederler (Allâh’a yönelişleri sonucu, tüm varlığın O’nun hükmüne uyduğu; âlemlerde Allâh Esmâ’sından başka {dûnunda} hiçbir şey olmadığı yaşanarak, “Bakıy Allâh’tır” hakikati açığa çıkar) ve onları rızıklandırdıklarımızdan (maddi veya salâtı yaşamanın sonucu oluşan manevî rızkı) infak ederler. (Enfal/3)

Haram aylar bitince, (anlaşmayı bozup size saldıran) müşrikleri nerede bulursanız öldürün; onları yakalayıp esir alın; onların yollarını gözetleyip, geçitleri kontrol altına alın! Eğer tövbe eder, salâtı ikame eder ve zekâtı verirlerse o takdirde yollarını açın... Muhakkak ki Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir. (Tevbe/5)

Eğer tövbe eder, salâtı ikame eder ve zekâtı verirlerse, artık Din’de kardeşlerinizdir... Bilen bir kavim için işaretleri detaylandırıyoruz. (Tevbe/11)

Allâh’a secde mahallerini ancak Esmâ’sıyla hakikati olan Allâh’a ve gelecekte yaşanacak sürece iman eden, salâtı ikame eden, zekâtı veren ve sadece Allâh’tan haşyet duyan kimse imar eder (Allâh’a secde edilir hâle getirir)... İşte bunların hakikate erenlerden oldukları umulur. (Tevbe/18)

İnfaklarının (Allâh için yaptıkları harcamaların) onlardan kabul edilmesine engel şudur: Onlar, Esmâ’sıyla onların hakikati olarak Allâh’ı ve Rasûlünü inkâr edenlerden oldular; salâta ancak tembel tembel gelirler ve ancak istemeye istemeye bağışta bulunurlar. (Tevbe/54)

İman eden erkekler ve kadınlar birbirlerinin velîleridirler... Olumlu olanları hakikatin gereği olarak emrederler, olumsuzlardan da birbirlerini engellerler; salâtı ikame ederler ve zekâtı verirler; Allâh’a ve Rasûlüne itaat ederler... İşte bunlara Allâh, rahmet edecektir... Muhakkak ki Allâh Aziyz’dir, Hakiym’dir. (Tevbe/71)

Ebeden, onlardan ölen hiç kimseye cenaze namazı kılma ve onun kabri başında dua etme! Muhakkak ki onlar, Esmâ’sıyla onların hakikati olan Allâh’ı ve Rasûlünü inkâr ettiler ve onlar fâsıklar (bilinçleri hakikate kapalı - bozuk inançlı) olarak öldüler. (Tevbe/84)

Musa ve erkek kardeşine: “Mısır’da halkınız için evler hazırlayın... Evlerinizi ibadethane yapın ve salâtı ikame edin... İman edenleri müjdele” diye vahyettik. (Yunus/87)

Dediler ki: “Yâ Şuayb... Yöneldiğin mi sana emrediyor, atalarımızın tapındıklarına tapınmamamızı ya da mallarımızda dilediğimiz gibi tasarruf etmememizi! Muhakkak ki sen Haliym’sin, Reşiyd’sin.” (Hûd/87)

Gündüzün iki tarafında ve geceden zülfelerde (gündüze yakın saatlerinde) salâtı ikame et... Muhakkak ki hasenat (Hakikatini yaşamak - kişiden açığa çıkan güzel yaşantı) seyyiatı (hakikati örtme ve nefsaniyetten kaynaklanan suçların getirisini) giderir... Bu, idrak sahiplerine bir öğüttür. (Hûd/114)

Yine onlar Rablerinin vechini (cennet yaşamı olan rabbanî kuvvelerin açığa çıkışı yaşamını) arzulayarak sabrettiler (mevcut şartlarına); salâtı ikame ettiler ve kendilerinde açığa çıkardığımız yaşam gıdasından gizli ve açık olarak bağışta bulundular... Yaptıkları yanlışları (arkasından yapacakları) güzel fiillerle yok ederler... İşte onlarındır geleceğin vatanı! (Ra’d/22)

İman etmiş kullarıma de ki: “Salâtı ikame etsinler ve verdiğimiz yaşam gıdalarından gizlice veya açıkça bağışta bulunsunlar, alış-veriş ve dostluğun olmadığı süreç gelmeden önce.” (İbrahim/31)

“Rabbimiz... Muhakkak ki ben, zürriyetimden bazısını senin kutsal evinin yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim... Rabbimiz, salâtı ikame (sana yönelişlerinin getirisini) yaşasınlar diye! (O hâlde) insanlardan bazı hakikati idraka açık olan şuur sahiplerini, onlara meylettir ve kendilerini ilim ve marifetlerden rızıklandır... Tâ ki değerlendirsinler, şükretsinler.” (İbrahim/37)

“Rabbim, salâtı ikameyi (Esmâ hakikatine yönelişin getirisini yaşayanlardan) kıl beni ve zürriyetimden de (ikame edenler yarat)! Rabbimiz; duamı gerçekleştir.” (İbrahim/40)

Not: Dikkat: İbrahim a.s. gibi bir Zât, salâtın ikamesini - yaşantısını talep ediyor; bu ne anlam taşır, derin düşünmek gerekir. A.H.

Güneş’in, batıda gözden kaybolmasından gecenin kararmasına kadarki süreçte salâtı ikame et. FECİR KURÂN’ını da (sabah salâtını da)... Muhakkak FECİR KUR’ÂN OKUMAsı şahitlendirilmiştir. (İsra/78)


Ayrıca gecenin bir kısmında, yararını göreceğin, Kurân’la teheccüde kalk (uyanarak salâtı yaşa)! Umulur ki Rabbin sende Makâm-ı Mahmud’u bâ’s eder sende o makâmın özelliklerini açığa çıkartır... {Ve çıkartmıştır da “İnna fetahnaleke” âyetinde bildirilen husus ile. A.H.})! (İsra/79)

De ki: “‘Allâh’ diye yönelin veya ‘ Rahmân’ diye yönelin! Hangi anlayış ile yönelseniz, El Esmâ ül Hüsnâ O’na aittir (Esmâ ül Hüsnâ ile işaret olunan hep aynı TEK! TEK’in değişik özelliklerine işaret eden isimler; illâ “HÛ”)! Salâtında sesini yükseltme, onu gizleyip kısma da; ikisi arası bir yol tut.” (İsra/110)

“Nerede olursam olayım beni bereketli kıldı... Salâtı (sürekli Rabbime yönelik yaşamayı) ve sâfiyeyi hükmetti, Hayy olduğum sürece!” (Meryem/31)

Ailesine salâtı yaşamayı ve sâfiyeti emrederdi. Rabbinin indînde mardiye (şuurunda - tecelli-i sıfat) idi. (Meryem/55)

Onların ardından bir nesil geldi ki, salâtı (hakikatlerine yönelişi) yitirdiler ve şehvetlere (kendilerini beden kabulünün dürtülerine ve boş heveslerine) tâbi oldular... Gayyayı (içinden çıkılamaz cehennem çukurunu) boylayacaklar! (Meryem/59)

“Kesinlikle Ben, evet Ben Allâh’ım! Tanrı yok, sadece BEN! Bana (Esmâ özelliklerimi açığa çıkarma işlevinle) kulluk et! Beni hatırlaman için salâtı yaşa!” (Tâhâ/14)

Yakınlarına salâtı (rabbine yönelişi) yaşamalarını emret; kendin de onda devamlı ol! Senden bir yaşam gıdası istemiyoruz; (aksine) senin yaşam gıdan bizden! Gelecek korunanındır. (Tâhâ/132)

Onları hükmümüzce hakikate erdiren önderler kıldık... Onlara hayırlı işler yapmayı, salâtı ikame etmeyi ve zekât vermeyi vahyettik... Kulluklarının farkındalığında idiler. (Enbiya/73)

Onlar ki, “Allâh” anıldığında o anlam şuurlarında haşyet oluşturur... Kendilerine isâbet edenlere sabredenler ve salâtı ikame edenlerdir... Kendilerini beslediğimiz yaşam gıdalarından, başkalarına da bağışlarlar. (Hac/35)

Onlar, eğer kendilerine arzda yer verirsek; salâtı ikame ederler, zekâtı verirler, doğrulukla hükmedip, çirkin davranışlardan engellerler... İşlerin sonu Allâh’a aittir. (Hac/41)

Allâh için, O’nun Hak cihadı olarak, mücahede edin! O, sizi seçti ve Dinde size bir zorluk yüklemedi... Babanız İbrahim’in milletinin (din anlayışıdır bu)... Daha önce de şimdi de O, sizi “Müslimler = teslim olmuşlar” diye isimlendirdi ki, O (Sistemi “OKU”yan, vahdeti açıklayan) Rasûl (Hz. Muhammed s.a.v.) sizin üzerinize bir şahit olsun, siz de insanlar üzerine şahitler olasınız! Artık salâtı ikame edin ve zekâtınızı verin; Esmâ’sıyla hakikatiniz olan Allâh’a tamamıyla bağlanın! O, Mevlâ’nızdır (sahibiniz, her fiilinizin oluşturanı)... Ne güzel Mevlâ’dır ve ne güzel Nasîr’dir (O). (Hac/78)

Onlar (iman edenler) salâtlarında hakkıyla Allâh’ı müşahede etmenin yaşantısı içindedirler; (Mü’minun/2)

Yine onlar ki salâtlarını muhafaza ederler (Allâh’a yönelişleri - müşahedeleri süreklidir). (Mü’minun/9)

(Onlar o) Ricaldir ki, kendilerini ne ticaret ne de (dünyevî) alışveriş Allâh’ın Zikri’nden (hakikatlerini hatırlamaktan engelleyip), salâtın ikamesinden (hakikatini yaşamaktan) ve zekâtı vermekten (kendisindekini karşılıksız paylaşmaktan) alıkoymaz! Onlar, kalplerinde (şuurlarında açığa çıkan içsellikteki hakikat) ve gözleriyle görecekleri (âfakta müşahede edilecek dışsal gerçeklik) nedeniyle, dönüşülecek süreçten korkarlar. (Nûr/37)

Salâtı ikame edin, zekâtı verin ve Rasûle itaat edin ki rahmete erdirilesiniz. (Nûr/56)

Ey iman edenler! Sağ ellerinizin mâlik olduğu kimseler ve sizden buluğa ermemişler, sizden üç defa izin istesinler... Sabah namazından önce, öğlen soyunuk olduğunuz zaman ve yatsı namazından sonra... (Bunlar) sizin için üç soyunuk olduğunuz vakittir... Bunlardan sonra (bu üç vaktin haricinde) sizin ve onların üzerine bir suç yoktur... (Onlar) yanınızda dolaşırlar... İşte böylece Allâh işaretlerini size açıklıyor... Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir. (Nûr/58)

Onlar ki, salâtı (Allâh’a yöneliş ile mi’râcı yaşama) ikame ederler ve arınıp saflaşmak için varlıklarından verirler; işte onlar ölümsüz geleceklerine kesin yakîn elde etmişlerdir. (Neml/3)

Sana vahyolunan BİLGİ’yi (Kitap) oku, bildir; salâtı ikame et... Kesinlikle salât fahşadan (kendini beden kabulünün getirisi olan aşırı davranışlardan) ve münkerden (Sünnetullâh’a ters düşüren şeylerden) uzaklaştırır... Elbette ki Allâh zikri (hatırlanışı) Ekber’dir (Ekberiyeti hissettirir)! Allâh ne hâlde olduğunuzu bilir. (Ankebut/45)

O’na yönelmişler olarak, O’ndan (yaptıklarınızın sonucunu otomatik olarak yaşatacağı sistem ve düzeni nedeniyle) korunun, salâtı ikame edin ve şirk koşanlardan olmayın! (Rûm/31)

“Ey evladım... Salâtı ikame et... İmanına uygun olanla hükmet; kötü davranışlardan vazgeçir. Sana isâbet eden şeye de sabret! Muhakkak ki bunlar, azmetmeyi gerektiren işlerdendir.” (Lokman/17)

(Gece) yataklarından kalkıp; korkarak ve umarak Rablerine dua ederler... Kendilerini beslediğimiz yaşam gıdalarından Allâh için karşılıksız bağışta bulunurlar! (Secde/16)

Evlerinizde oturun... Önceki cahiliye anlayışındaki gibi (işveli cazibeli tahrik edici şekilde) kendinizi teşhir ederek yürümeyin... Salâtı ikame edin, zekâtı verin, Allâh’a ve Rasûlüne itaat edin! (Ey Rasûlün) hane halkı, Allâh sizden yalnızca ricsi (kiri, maddi şeylere bağlılığınızı, bedensel şeyler ile kayıtlanmanızı) gidermek ve sizi tertemiz yapmayı diler! (Ahzab/33)

Hiçbir suç yüklenmiş benlik, bir başkasının yükünü yüklenmez... Yükü ağır biri, onu (yükünü) taşımaya çağırsa bile, ondan bir şey yüklenilip taşınılmaz... Akraba dahi olsa! Sen ancak gaybları olarak Rablerinden haşyet duyan ve salâtı ikame edenleri uyarırsın... Kim arınıp temizlenirse ancak kendi nefsi için temizlenmiştir... Dönüş Allâh’adır. (Fâtır/18)

Muhakkak ki Allâh’ın Kitabını “oku”yanlar, salâtı ikame edenler ve kendilerini beslediğimiz yaşam gıdalarından, gizli - açık, Allâh için karşılıksız bağışlayanlar, asla kaybetmeyecekleri yatırımı yaptıklarını umabilirler! (Fatır/29)

Onlar ki Rablerine icabet edip salâtı ikame ederler; işleri, aralarında istişare ederek çözerler... Kendilerini beslediğimiz şeylerden de infak ederler... (Şûrâ/38)

(Rasûlullâh ile) özel görüşme öncesi sadakalar vermekten korktunuz... Bu uygulamayı (cimrilikten dolayı) yapmadınız -(ama) Allâh sizin tövbenizi kabul etti- (artık) salâtı ikame edin, zekâtı verin; Allâh’a ve Rasûlüne itaat edin! Allâh yaptıklarınızı Habiyr’dir. (Mücadile/13)

Ey iman edenler!.. Cuma’nın günü’ndeki o salât için çağrıldığınızda, Allâh zikrine (Hakikatinizi HATIRLATMA çağrısına) koşun ve alışverişi bırakın! İşte bu sizin için daha hayırlıdır; eğer (işin gerçeğini) kavrayabilirseniz. (Cuma/9)

O salât tamamlandığında arzda yayılın, Allâh’ın fazlından talep edin ve (el Esmâ’sıyla hakikatiniz olan) Allâh’ı çok zikredin (HATIRLAYIN) ki kurtuluşa eresiniz! (Cuma/10)

Sadece musallîn (bilfiil salât yaşayanlar) müstesna! (Me’aric/22)

Onlar ki sürekli salâttadırlar (sürekli Allâh’a yönelişlerini muhafaza ederler)! Meariç/23)

Onlar ki salâtlarını muhafaza ederler (Allâh’a yöneliş hâllerini sürekli korurlar). (Meariç/34)

Muhakkak ki Rabbin senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında veya üçte birinde kalktığını biliyor... Seninle beraber olanlardan bir grubun da! Geceyi ve gündüzü Allâh takdir ediyor! (Allâh) onu asla değerlendiremeyeceğinizi bildi de tövbenizi kabul etti... Kurân’dan kolaylaşanı okuyun (idrak edin)! (Allâh) bilir ki, sizden hastalar, arzda dolaşıp Allâh’ın lütfundan talep eden kimseler ve Allâh yolunda savaşan kimseler olacaktır. Artık Ondan kolaylaşan kadarını okuyun; salâtı ikame edin (yönelişi kaîm kılın müşahede ile), zekâtı verin ve Allâh’a güzel bir ödünç verin... Kendiniz için (önceden) hayırdan ne takdim ederseniz, Allâh indînde onun çok daha büyük ve hayırlısını bulursunuz. Allâh’tan mağfiret dileyin! Muhakkak ki Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir. (Müzemmil/20)

“Sizi Sakar’a (dev alevli kuşatan ateşe) sokan nedir?” (Müddessir/42)

Dediler ki: “Musallîn’den (bilfiil salâtı yaşayanlardan) değildik!” (Müddessir/43)

Ne tasdik etti, ne salât eyledi (yöneldi Rabbine)... (Kıyamet/31)

Rabbinin ismini zikredip (hatırlayıp) bilfiil salât eden (yaşayan) kurtulmuştur. A’lâ/15)

Bilfiil salât hâlindeyken bir kulu!  (‘Alâk/10)

Oysaki onlar, Hanîfler olarak Dini O’na (yalnız Allâh’a) hâlis kılarak; Allâh’a kulluk yapmalarından, salâtı ikame etmelerinden ve zekâtı vermelerinden başka bir şeyle emir olunmadılar... İşte budur Din-i Kayyim (geçerli hak din - sistem)! (Beyyine/5)

Vay hâline o (âdet diye) namaz kılanlara ki (Maun/4)

Onlar, (iman edenin mi’râcı olan) salâtlarından (okunanların mânâsını yaşamaktan) kozalıdırlar (gâfildirler)! (Maun/5)

O hâlde Rabbin için salâtı yaşa ve kurbanı (benlik) kes! (Kevser/2)