26 Temmuz 2010 Pazartesi

BEREAT GECESİ GERÇEĞİ



Berat kandili olarak bildiğimiz bu gecenin aslı, İslam öncesi Yahudilerin inandıkları hikayelerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Yahudi dinindekiler İslamiyet’e girdikten sonrada eski inançlarına ait olan efsane ve hikayeleri anlatmaya devam edip sanki İslamiyet’e aitmiş gibi görülmesine sebep olmuşlardır.


Roj haşana, Kurtuluş günü manasına da gelir. Musa A.S. Firavundan kurtulduğu, kavmini kurtardığı günün kutlaması, İnsanın Roş haşana ya tasarımı yapılan bir yıllık kaderi, yom kippur da son şeklini alır ve mühürlenir İnancı vardır.

Hüküm günü inancını yorumlayan Rabenu Behay; “Roş Haşanah, sıradan insanların bilinçlerinin öylesine üstünde bir düzeyde yer alır ki, açık seçik anlatılamaz, yalnızca üstü kapalı bir biçimde sözü edilebilir.” Şeklinde açıklar.

Yine Musevilerin gündüz dualarında;

“Bu gün, ülkeler hakkında, kimin savaşıp, kimin barış içinde yaşayacağına, kimin açlık çekip, kimin bolluk içinde yaşayacağına karar verilecek; ve tüm yaratıklar yaşamda ve ölümde bunları hatırlamaya çağırılacaklar.” (Musaf duası)

Kaçının bu dünyadan göç edip, kaçının yaratılacağı Roş Haşana’da yazılıp, Yom Kipur’da mühürlenecek; kimin yaşayıp, kimin öleceği; kimin önceden tayin edilen zamanda ölüp, kimin zamanından önce öleceği..”. (Nesane Tokef duası)

Roş Haşana’da üç kitap açılır, biri ruhunda kötülük besleyenin kitabıdır, öbürü dürüstün kitabıdır, üçüncüsü ise ikisinin arasındakilerin kitabıdır. Dürüst ve adil olanların adları, yaşam kitabına yazılıp, hemen mühürlenir, kötü ruhluların adları, ölüm kitabına yazılıp, hemen mühürlenir, aradakilerin adları ise Roş Haşana’dan, Yom Kipur’a kadar askıya alınır. Hak ederlerse, adları yaşayanlar arasında yer alır, aksi halde öleceklerin arasında yer alırlar.” (Roş Haşana, 16b)

Görüldüğü gibi sanki tatile çıkacak bir tanrıya inanır gibi batıl bir inanç şeklinden bahsediliyor. Halbuki Kur’an’a sorduğumuzda;

- O her an iş başındadır. (Rahman /29)

Yani Allah’ın her an hayata aktif ve aktüel bir müdahildir. Tatile çıkması, önceden 6 gün çalışıp sonra dinlenen, Önceden yaratıp planlayıp sonra dinlenen bir tanrı değildir. Allah;

- O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O
da hemen oluverir.
(Yasin/82)


Kudretinde bir Allah’tır. Nitekim Allah Resulünün Miraç hadisinde Allah Resulü Cibril’e;

“Bir şeyleri çıkarken gördüm acayip bir şeyler yani tarifini yapamadığım bir şeyler. Bunlara karşılık bir şeyler de iniyordu. Sordum:

- Ya Cibril bu nedir?
Dedi ki;


- Bu çıkanlar insanlığın amelleri, İnenlerde amellere karşı anında yaratılan durumlardır.”
Şeklinde açıklamıştır. Yani her an hayata müdahil olan, hesabını anında gören bir Allah’tır anlamını teyit eder.

Görüldüğü gibi Musevi inancının bu batıl efsanesi, İslamiyet’e Berat kandili olarak yansımıştır.

Araştırmacı, akademisyen yazar Mustafa İslamoğlu Berat Kandilinin özgünlüğü nedir sorusuna;

“Hiçbir özgünlüğü yoktur. Ve bunun da aslı yoktur. Ha..! beraat gecesinde ne vardır:.! Aslında gelen rivayetlere baktığımızda bu geceye özel bir rivayette yoktur. Özel bir şey de yoktur. Ama Allah Resulü; 3 aylara girildiğinde kademeli olarak Ramazana bir hazırlık yapardı. Bu hazırlığın bir üst kademeye tırmandırması hadisesi olarak anlamak lazım. Yoksa bununla alakası yoktur.“ şeklinde verdiği cevap daha gerçekçi ve mantıklı olduğu görüşündeyim.

Bu bilgilerin bilinmesi ve paylaşılması, Allah’a olan inancımızı doğru bir kanalda tutması, yanlış kanatlar oluşturmaması içindir.

Benim önerim; Allah Resulünün; Ramazan ayına yaklaşırken giderek artan ibadetler zincirinden bir halka gibi kabul edip bu zihniyetle hareket edilmesi, sadece bir gece ile kısıtlamayıp, Musevilikteki gibi yanlış beklentilere kapılmadan değerlendirmek daha doğru olacaktır.

Yazımı yine Allah Resulünün duası ile bitiriyorum:

8 Temmuz 2010 Perşembe

MİRAÇ KANDİLİ.

Peygamberimiz İslam’a davet sürecinin en zor yıllarında miraçla ödüllendirildi. Bedenin bittiği an, ruhun önünde ufuklar açılırdı. Miraçla bu gerçek gösterildi. Onun son miracı, çevrenin baskısının en şiddetli anında yaşanmıştı. Allah Resulünün miracı hakkında sorular sorup, cevaplarını Kuran’dan alalım;

- Rasulullah bir kez mi miraç etti?

- Necm suresi bu soruya, birden fazla diyor:

And olsun onu bir kez daha görmüştü. (13)

- Rasulullah miraçta ne gördü?

- "Rabbinin ayetlerinden bir kısmını" gördü (17:1)

And olsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.” (Necm/18

Onu (Vahy meleğini) asli suretinde gördüğünü Allah Resulü ifade etti.

Yine miraçta; “müminlere vaat edilen cennet bir biçimde gösterildi.” (Necm/15).

- Mirac beden ve ruhla mı, sadece ruhla mı, yoksa rüya yoluyla mı gerçekleşti?

- İsra 60. ayet: "Sana gösterdiğimiz bu rü'yayı (görme olayı) insanlar için bir imtihan/fitne kıldık" diyor.

Hz. Aişe Allah Resulü’nün miracını ruhun bir müşahedesi olarak niteliyor.

İsra 1. ayet bu konuda fitneye düşmememiz için, İsra ve miraçla ilgili tüm yorumların kırmızı çizgilerini çiziyor. Bu çizgiler, ayette üç noktada somutlaşıyor:

A) Ayet, "sübhan" gibi Allah'a ilişkin tüm tasavvurların her tür beşerileştirmenin uzağında olması gerektiğini ifade eden tenzih kelimesiyle başlıyor.

B) "Kulunu" ifadesiyle, her tür yorumun Allah Resulü’nün beşerliği temelinde yapılması gerektiğine işaret ediyor.

C) Ayetin sonunda yer alan; "..zira O, evet sadece O'dur her şeyi işitip gören" cümlesi, Rasulullah'a neden "Rabbinin ayetlerinin bir bölümünün gösterildiğini" açıklıyor. Bu üç sınır, miraç hakikatini yorumlarken, aşmamamız gereken ilahi sınırlar olarak ortaya konuyor.

Gelelim, miracın aktüel değerine: Miraç, yücelmeyi ifade eder. Miracın tam karşı kutbunda "dünyevileşme" yer alır.

Dünyevileşmek; "edna olana/en alçak olana" çakılıp kalmaktır.

Dünyevileşme, "değerle" değil, "fiyatla" ilgilenenlerin derdidir. Onlar kendi sahte miraçlarının adını "ilerleme" koydular. Ruhlarını sattılar, cesetlerine yedirdiler. Neticede, bir avuç dünyevileşmişin ilerleme miti, insanlığa çok pahalıya patladı, azgın bir azınlık dışında kalan bütün insanlığı mutsuzluğa boğdu. Dünyanın geldiği nokta bunun göstergesidir.

Onları ilerleme mitleriyle baş başa bırakıp, biz miracımıza sahip çıkalım.!

- Bunu nasıl mı yapalım?

- Salatı ikame ederek, namazı/duayı/desteği ayaklandırarak, Allah'a karşı esas duruşumuzu/klas duruşumuzu bozmayarak. Yapacağız.

Miraç kandiliniz mübarek her şey gönlünüzce olsun.

Kaynak; Mustafa İslamoğlu.

2 Temmuz 2010 Cuma

"TASAVVUR” NEDİR?

İstedim bugün biraz tasavvurdan bahsetmek,
Kimisi düşünce der, kimisi hayal etmek.

Zihinde canlandırmak aklın bir özelliği,
Akıl ise sadece insanın yeteneği.

İnsanın hayatı algılama biçimidir,
Yaşamı ise bildiği ile şekillenir.

İlk anda insanın mizacı devreye girer,
Tüm bildiklerini kendine göre istifler.

Bir kavram veya kelime öğrenildiğinde,
Mizacı yerleştirir zihindeki yerine.

Artık tek doğruları odur veya yanlışlar,
Onlarla bakar her şeye, onlarla yargılar.

Doğru anlamlar bir fiil öğretilmemişse,
Ön yargıyla hep yanlış anlar doğru yerine.

Değiştiremez artık kolay kolay bu kaydı,
Buna göre oluşur artık bakış açısı.

Davranış ve fiillerinin ana kaynağıdır,
Tasavvura istikamet veren bu algıdır.

Anlamada oluşacak en küçük bir açı,
Ayıramaz olur artık doğru ve yanlışı.

İşte vahiy, tam bu noktada devreye girer,
Çünkü insanın tasavvuruna hitap eder.

Hatalı bir tasavvur mahvederken insanı,
Kılavuzu vahiyse kazandırır imanı.

Küçüklükte şekillenir doğru ve yanlışlar,
Yaş iken eğilirmiş bilirsiniz ağaçlar.

Büyüdüğün de insan artık doğru aramaz,
Bildiğini zanneder burnundan kıl aldırmaz.

Fidana meyve verdiren, yapılan aşıdır,
İnsanın aşısı ise vahiy aşısıdır.

Sözüm şimdilik bu kadarla nihayet bulsun,
Cumanız mübarek, her şey gönlünüzce olsun.

ekabir