25 Kasım 2011 Cuma

MESNEVİ SOHBETLERİ - 18 – İŞİN ERBABI



Hz. Mevlana beytinde;

Ham ervah olanlar, pişkin ve erişkin zevatın halinden anlamazlar. O halde sözü kısa kesmek gerekir vesselam.

Ne kadar veciz bir söz..! Kâmil olan insanı ancak yine kâmil olanlar anlar diyor üstad. Tıpkı aç olanın halinden ancak aç olan anlar, tok açın halinden ne anlar der gibi. 

Bir sanat ehlini düşünün o ana kadar sanatının incelikleri ile hem hal olmuş bir insanla o sanattan hiç anlamayan biri arasında ne konuşulabilir ki. 

Ne zamana kadar? Kişinin o sanata hizmet edip zahmetlerini ve inceliklerini öğreninceye kadar. Ancak o zaman aralarında sohbet ortamı oluşur.

Kur’an – kerimde Allah;

De ki: "Hiç bilenler ile bilmeyenler eşit olur mu? Sadece derin düşünebilen akıl sahipleri bunu anlayabilir." (zümer/9) ayetiyle bunu açıkça ilan ediyor zaten.

En önemlisi; Tasavvuf mesleğinin ince nüktelerini, sûfiyye ehlinin manası çok derin olan sözlerini anlayabilmek, idrak edebilmek ise ancak bir insan-ı Kamile tabi olunarak, onun eğitiminden geçmekle mümkündür. Bilindiği gibi zaten tasavvuf söz ile değil, yaşanan hal ile ilgili bir meslektir. Pişkin ve erişkin olabilmek için bu aşk ocağında yanmak gerekir.

Allah bizleri de en azından pişkin ve erişkin insanlarla hizmetkar eylesin.

Cumanız mübarek olsun.

Kaynak; Tahir-ül Mevlevi şerh-i mesnevi


18 Kasım 2011 Cuma

MESNEVİ SOHBETLERİ -17 – NASİPSİZLİK


Hz. Mevlana bir beytinde;

Balıktan başkası onun suyuna kandı, nasipsiz olanında rızkı gecik ti.Demektedir.

Allah’ın rahmeti bol, feyzi sınırsızdır. Fakat bu feyz kaynağına mazhar olan insanları 3 grupta toplanmıştır.

1 – Ümmetin Kâmil ve mükemmel olanlardır ki ne kadar manevi tecelliye mazhar olsalar da onlara tahammül ederler hatta daha fazlasını talep ederler. Bunlara örnek Allah resulünün; 

Ya rabbi sana karşı olan hayretimi artır. Şeklindeki duasıyla tarif edilebilir.

Allah’a olan yakınlığı hat safhada olan peygamberin varisi-Kâmil olanlar da böyledir. Onlarda bu aşk yolunda suya kanmak, harareti geçmek yoktur. Hep daha fazlasını arzu ederler. Bu konuda Hz. Mevlana da kendisini;

Kum suya kandığı halde ne acayip ki ben kanmadım Şu dünyada benim yayıma layık bir kiriş yoktur.”  İfadesiyle dile getirmektedir.

2 – Bu kısımda ilahi tecellinin az bir kısmına kanaat gösterenler vardır. Ki bir arifin; 

Allah’ın aşk kadehinden o kadar içtim ki, bir yudum daha içecek olsam yok olacağım. Sözü güzel bir örnektir.

3 – İlahi zevklerden nasibi olmayanlardır ki bunların Allah’ın feyzinden ebediyen nasipleri yoktur.

Allah bizleri de ilahi feyizleri ve manevi tecellilerinden bizleri de mahrum etmesin duasıyla;

Cumanız Mübarek olsun.


Kaynak; Tahir-ül Mevlevi şerh-i mesnevi


11 Kasım 2011 Cuma

MESNEVİ SOHBETLERİ -16 - GEÇMİŞE TAKILI KALMA



Hz Mevlana beytinde;


Günler geçip gittiyse varsın geçsin. Ey pal ve mübarek olan İnsan-ı kamil; hemen sen Varol.

Ömrünün büyük kısmını boşa geçirmiş, diğer yandan da marifet zevkinden  nasip alamamış olmasına üzülenleri teselli etmek için şöyle diyor:

Her kim Allaha ve Ahiret gününe hakikaten iman eder ve Salih bir amel işlerse elbette bunların Rableri yanında ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun olacak değillerdir

Bu demektir ki geçmişe bakarak ümitsiz olmamalı, yaşanılan o anla gelecek için çalışılmalıdır. Nitekim Bakara suresi 62. ayette mealen;

Her kim Allaha ve Ahiret gününe hakikaten iman eder ve Salih bir amel işlerse elbette bunların Rableri yanında ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun olacak değillerdir.(Bakara/62)
 
Buyuran Allah, geçmişini boşa geçirenler için ümit ışığı ve garantisi olduğu açıktır.

Zamanımızda Kamil mürşit aramak, ulaşmaya çalışmak yerine Allah’ın;

(Ey insanlar) Rabbinizden, size indirilene uyun ve O'ndan başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! (A’raf/3)

Emri gereği Kur’an a sarılmak en doğru ve güvenilir yol olduğu kesindir.

Allah cümlemizi Sırat-ı müstakim üzere yaşabilenlerden eylesin duasıyla:

Cumanız Mübarek olsun.


Kaynak; Tahir-ül Mevlevi şerh-i mesnevi

4 Kasım 2011 Cuma

MESNEVİ SOHBETLERİ -15 – KALBİN YAKARIŞI

Hz. Mevlana bir beytinde;

Gamlı geçen günlerimiz uzadı ve sona ermesi gecikti. O günler mahrumiyetten ve ayrılıktan hasıl olan ateşlerle arkadaş oldu.” (Yani ateşlerle yanmalarla geçti) der.

İçindeki ayrılık, hasret ateşi ile yanan bir kalbin yakarışı gibidir. Bu beytinde üstad çok güzelde bir edebiyat üslubu kullanır. Sanki konuşanın başkasına söyleyeceği sözü ve yakarışı, kendi nefsi için söylüyormuş gibi beyanda bulunuyor. Bu usule edebiyatta Uslub-u Hakim denir. Bundan amaç; muhatabını kızdırmaksızın kendi acısını, eksikliklerinden aldığı dersin sızlanışını ifade etmektir.

Bu usulü Kur’an da kullanmaktadır. Mesela Yasin/22-25 ayetlerinde;

22 -  "Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."

23 - "Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar." 

24 - "Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum." 

25 - "Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni." 

Şeklinde hikaye edilir. Burada ki; “Bana ne oluyor ki beni yaratan Allah’a ibadet etmeyeyim” derken aslında demek istediği; “Size ne oluyor ki sizi yaratan Allah’a ibadet etmiyorsunuz.” Demektedir. 

Hz. Mevlana; ulvi akılın lisanını idrak edemeyen, lakin idrak edenlerden olmak için ilahi lütuf bekleyen talipleri ümitsizliğe düşürmemek için kendisini onlara benzetmekte, geçen günlerin de bir surette geçtiğini söylemektedir. 

Allah bizlere de Ulvi aklın lisanını idrak edebilmek için ilahi lütfûnu nasip eder inşallah. 

Cumanız ve önümüzdeki Mübarek Hacc (Kurban) bayramınız mübarek olsun.


Kaynak; Tahir -ül Mesnevi