3 Mayıs 2016 Salı

GÜZEL BİR HADİS



      Ebu Muhammed el-Beğavi, Şerhu’s-sünne sinde Enes bin Mâlik (RA) a dayandırdığı senetle Nebî AS. dan, o da Cibrilden, o da Allah Teâlâ Hz. Lerinden ribayet ediyor. Şöyle buyurmuştur.
        “Kim benim bir dostumun, velimin kıymetini bilmezse bana harp ilan etmiştir. Ben velîlerimi üzerine kükremiş bir aslan gibi gazab ederim Hiçbir kulum bana kendisine farz kıldığım şeyleri eda ederek yaklaştığı gibi yaklaşmadı. Kulum bana farzlardan sonra nafile ibadetlerle de yaklaşır, kurbiyet hasıl eder. Derken ben ona mahabbet ederim, severim. Artık onu sevdim mi onun işitmesi görmesi, tutması olurum. Onu te’yid ederim Bana dua ettiğinde icabet ederim. Benden bir şey istediğinde veririm. Fakat ölümü sevmeyen bir mü’min kulumun ruhunu kabzetmekte tereddüt ettiğim gibi yapacağım hiçbir işte tereddüt etmedim. Ben kulumu üzmeyi sevmem. Fakat onun için elzem ve hayırlı olanı veririm.
Kullarımdan öyleleri vardır ki benden kendilerini bana yaklaştıracak bir ibadete ulaştırmamı isterler. Ben de o kapıyı onlara açarım. Bir yandan da öylesine kapatırım ki o ibadetlerini fesada verecek ucüp girmesin. Yani böylece ibadetlerini emniyet altına alırım.
Yine öyle kullarım vardır ki imanlarını muhafaza edebilmeleri için muhakkak surette fakir olmaları gerekir. Onları zengin etsem imanlarını fesada verir.
Yine öyle kullarım vardır ki imanlarını muhafaza edebilmeleri için daima sıhhatli olmaları lazımdır. Ona bir hastalık versem imanını koruyamaz. Tehlikeye düşürür.
Yine kullarımdan öyleleri vardır ki imanlarını muhafaza edebilmeleri için hasta olmaları lazımdır. Sıhhate kavuştursam imanını fesada verir. En kullarımın işlerini onların kalplerini en bilen olarak tedbir ve idare ederim. Ben her şeyi hakkıyla bilen, her şeyden hakkıyla haberdar olanım.”