12 Aralık 2008 Cuma

EKSPRES CAMİ, EKSPRES İMAM İSTİYORUM.


Ben ekspres CAMİ istiyorum arkadaş. Çünkü ibadetlerden biri var ki camiye gitmeye zorunluyum.

Evet Cuma namazından bahsediyorum.
Cuma namazının ibadet etmekten ziyade bir ayin törenine dönüştürülmüş olmasından rahatsız oluyorum.

Camilere yapılan atamalara, camideki vaizlerin konuşmalarına biz cemaatin herhangi bir müdahale, karışma, istememe yetkisi yoktur bunu biliyorsunuz. En ufak bir eleştiri getirdiğinizde dine karşı çıkılıyor imajı verilerek susturulur. LAİK…L bir devlet olduğumuz için devletimizin kurduğu Diyanet işleri başkanlığından idare edilir.

Engelleyemiyorum. Yapmayın diyemiyorum. Çünkü devlet memuru.
Geçtiğimiz Cuma (27 kasım) artık boğazıma geldi. İstiyorum arkadaş..!
Cuma namazına zorunlu gelişimiz, söylediklerini kendisi bile dinlemeyen vaizler için değil.

Sonuna kadar açılan hoparlör ile kulaklarımızı da zorlamak için de değil.
Öyle olsaydı soğuk havada bile millet iç ezan okununcaya kadar dışarıda vakit geçirmezdi.

Hutbenin süresi iki rekatlık süreyi geçmemesi gerekirken seremoni kısmı hariç 22 dakika hutbe adı altında konferans dinlemezdik. Namazı da hutbeyi de kısa tutun kolaylaştırın, zorlaştırmayın sözünü sanki Stalin, Lenin söylemiş gibi aksini yapıyorlar.

Kısa tutulabileceğini de aynı gün gördüm. Kılınan farzdan sonra imam efendi 10 rekat sünnetlerin tamamını 8 dakika kıldı çünkü. Fakat namaz sonunda tekrar sıra kendisine geldiğinde bir 6 dakika daha dua faslı ilave etmeyi de ihmal etmedi.

İmam efendi sanki siyasetçiler gibi mikrofonu eline geçirdiğinde kendinden geçti. Tamam normal kadrolu imam değildi, ama beni ilgilendirmez. Vakti çalınan, haksızlığa uğrayan benim. Çoğunlukla da buna yakın süreler yaşanıyor. Bu sefer bir 20 dakika daha uzadığı için dayanamadım artık.

Şimdi söyleyebilir misiniz bu bir namaz ibadeti midir, yoksa bir ayin mi?
Ben ayine katılmak istemiyorum.

Diğer namazlarda da camiye gelinmesi önemle tavsiye edildiği halde aynı nedenle gitmiyorum, gitmek istemiyorum. Cumaya da zorunlu olduğu için geliyorum onu da pişman etmeyin lütfen.

Ekspres cami uygulamasına geçmek çok kolay..!
Büyük merkez camilerin dışında kalanları ekspres cami haline getirin.
Tek yapılması gereken o camilerde sessizliği hakim kılmak. İnsanlara o ulvi huzuru, içsel sessizliği duymalarını sağlamak. Namaz ibadet anları dışında hoparlörü açmayı yasaklamak. Meskun sahada klakson çalmamak gibi. Resulallah döneminde nasıl kısa olarak kılınıp hafif tutuluyorsa orada öyle olmasını sağlamak.

Tamam büyük merkez camiler, Vaiz, imam, müezzinlerin ayin uygulama alanı olsun. İstedikleri gibi davransınlar. Merkezi yayınla da her camiye bağlansınlar. İsteyen de onlara katılsın itirazım yok. Ama günümüzde teknoloji her şeyi o kadar kolaylaştırdı ki isteyen istediği anda istediği her bilgiye ulaşabiliyor. Diğer camilere gelenlere emrivaki yaparak bunları dinlemek zorundasınız şeklinde davranılmasın. İsteyene Kur’an, isteyene konferans, isteyene sohbet dinletisi sunabilme imkanı var. Çok rahat bu imkan kullanılabilir. Kablosuz bir kulaklık ve bilgisayar yeterli. Yaparsınız çeşit çeşit yüklemenizi, vakti müsait olan, isteyen istediğini seçer. huzur içinde dinler.

Bilgisayar ve kulaklıklar nasıl alınacak derseniz çok kızarım. Senede bir ay ara sıra belki kullanılacak bir klima sistemi için cemaate 87 milyar ödettirebildiğinize göre 3 – 5 milyara mal olacak bu sistem hiçte zor olmasa gerek.

İşi olan var, hasta olan var, sıkıntılı olan var, zikir için gelen var.
İmam ve vaiz efendiler konuşma zevklerini tatmin edecekler, maaşlarını hak edecekler diye kimseyi camiden soğutmaya hakkınız yok.

Vaazların da bilimsel hiçbir değeri yok. Eğitimciler bilirler, tek başına monolog bir konuşma şeklinde yapılan eğitim, EN AZ ETKİLİ olan, VERİMSİZ olan eğitimdir.(1) Üstelik hiçbir güncel bilimle, konularla ilgisi olmayan yüzlerce yıl önceki şekli ile söylendiği de cabası

6 – 7 yıl önce Balıkesir’de bir caminin müezzininin ezan okuma özürlü olduğu için hiç değilse çıplak kendi sesiyle mikrofonsuz minareye çıkıp okumasını müftülükten talep ettiğimizde, kardeşim o devlet memuru görevini yapması engellenemez. Hoşunuza gitmiyorsa kulaklarınızı tıkayın diye ağzımızın payını almıştık. Neyse sonra tek yerden okunmaya geçildi de kurtulmuştuk.

Şimdi de burada nasıl kurtulabileceğimi bilmiyorum. Aklına bir çözüm gelen varsa yazsın lütfen. Çünkü bu yazının da önemseneceğini dikkate alınacağını sanmıyorum. Camiye gidilmesi zorunlu. Ama camiler diyanetin, devletin memurlarının elinde. Çaresiz kaldım Allah’ım medet..!

3 – 5 arkadaş bir yerde kendimiz kılsak tarikat toplantısı yapıyorlar diye polise ihbar edilmesinden çekiniyorum.

Camileri yapan halkın kendisi.
Camilerin maddi ihtiyaçlarını takip eden de cami derneği.
Yapımı bitmeden yapan halka sorulmadan dilediğiniz gibi el koyup istediğiniz kişiyi atayıp benim dediğim olacak, istediğimi yaparım. Bunun adı laikliktir zihniyetinden gına geldi. Atananlarda bir iş yapıyor olmak için ibadet törenleştiriliyor, bir ayine çevriliyor.

Ben ayin yapmak istemiyorum.

Bahsettiğim Cuma ezanın okunması ile, yani saat 12:15 olarak başlayan namazdan ancak 13.20 olarak çıkabildim.

Kendi adıma çalınan vaktimi helal etmiyorum.
Beğenmiyorsan gelme kardeşim diyemezsiniz. Çünkü Allah emri olduğu için geliyorum. Gelmek zorundayım. Yoksa sizi görmek söylediklerinizi dinlemek için değil.

Bana istediğinizi söyleyin, inançsız deyin, zındık deyin vallahi de billahi de hiç birinizin maaşında gözüm yok. Ama hiç değilse halkı, beni, benim gibi olanları rahat bırakın.
Bir çözüm bulunabilir inşallah.

Herkese hayırlı Cumalar.


Kaynak;
Leyla Küçükahmet, Öğretimde Planlama ve Değerlendirme