Zaman: İÖ 3150-1550
Mekân: Ürdün
Ve Rab Sodom üzerine ve
Gomorra üzerine göklerden kükürt ve ateş yağdırdı; ve o şehirleri ve bütün
havzayı ve şehirlerde oturanların hepsini ve toprağın nebatını altüst etti.
(TEKVİN 19:24-25)
Sodom ve Gomorra kentlerinin
yıkılması Kitabı Mukaddes'in Eski Ahit kitabında anlatılan en ilginç
hikâyelerden biridir ve aynı hikâye Kur'an da da yinelenmiştir. Başlıca
karakterler en büyük patriyark olan İbrahim ile yeğeni Lût'tur.
Kentler bugün de hâlâ geçerli
olan toprak hakları, eşcinsellik, ardıllık ve aile içi zina gibi ciddi ahlaki
ikilemlerin yükü altındaydılar. Olay Kitabı Mukaddes ahlak kuralları için bir
benzetme olarak görülmüşse de, bu kentlerin ve hikâyede anlatılan olayların
varlıkları konusunda herhangi bir kanıt var mıdır?
KİTABI MUKADDES'İN HİKÂYESİ
Hikâyede İbrahim ile Lût,
Kenan topraklarında çobanlar olarak sürülerini otlatırlar. Hayvanlar çoğalınca
ülke ikisine de yetmez. Bunun üzerine İbrahim ayrılmalarına karar verir ve
gideceği yeri ilk seçme hakkını Lût'a verir. Lût, Şeria Vadisinin bol sulu
ovasını seçer ve "havzanın beş zengin kentinden" biri olan Sodom
yakınlarına yerleşir. Diğer kentler Adma, Tseboim ve Tsoar'dır.
Ancak Sodom erkekleri günahkâr
eşcinsellerdir ve Tanrı eğer pişmanlık getirmedikleri takdirde hepsini yok
edeceği uyarısında bulunmuştur. İbrahim, Tanrı ile suçluların yanı sıra dürüst
insanları da yok etmenin ahlaklılığını tartışır; sonunda Sodom'daki tek dürüst
insanın Lût olduğu anlaşılır.
Lût'u Sodom'u bekleyen felaket
konusunda uyarmak üzere iki melek gönderilir. Sodomlular Lût'un tanrısal
ziyaretçilerini duyunca evine gidip görmek isterler. Kötü Sodomlular'ın
melekleri taciz edeceklerinden korkan Lût, kalabalığa onlar yerine iki bakire
kızını sunar. Melekler kapı önündeki Sodomlular'ı kör edip Lût'a ailesini alıp
kaçmasını söylerler.
Tanrı Sodom ve Gomorra
kentlerine kükürt ve ateş yağdırırken Lût karısı ve iki kızıyla Tsoar kentine
kaçmaya başlar. Ancak yolda Lût'un karısı Tanrı'nın arkasına bakmama emrine
uymayınca bir tuz "direğine" dönüşür. Lût, Tsoar'da kalmaya korkarak
kızlarıyla bir mağaraya sığınır. Kızlar uzun bir tecrit döneminden sonra
kendilerine bir çocuk verip soylarının devamını sağlayacak bir erkek
bulamayacaklarından korkarlar. Bu nedenle babalarını sarhoş edip ne yaptığını
fark edemeyeceği bir sırada iğfal etmeye karar verirler. Bu zina birleşmesinden
iki erkek evlat doğar: Moablılar ve Ammonoğulları kabilelerinin ataları olan
Moab ve Ben-ammi.
Bu hikâyenin herhangi bir
noktasının doğruluğu hakkında elimizde hangi kanıtlar vardır? Lût Gölü
bölgesinde Sodom ve Gomorra hikâyesini doğrulayacak bazı doğal ve jeolojik
olgulara rastlanılmıştır. Ayrıca, son zamanlardaki arkeolojik keşifler de
kutsal kitabın hikâyelerine belirli bir inanılırlık kazandırmaktadır.
Sodom ve Gomorra'nın
yıkılması: 16. yüzyıl başlarında bir Alman Kitabı Mukaddes gobleninden ayrıntı.
OLGULARIN DOĞAL OLARAK MEYDANA
GELMESİ
İki büyük kara kütlesinin
birbirlerinden ayrılması sonucunda Lût Gölü'nde sık sık depremler olur. Tarihi
kayıtlardan başka yerlerde kentlerin geçmişte depremlerle yok olduklarını
biliriz ve eğer bunlar fay hattı üzerindeyseler depremler de daha şiddetli
olur. Aynı jeolojik süreç yeryüzünün en alçak su kütlesini de yaratmıştır.
Deniz yüzeyinin yaklaşık 400
metre altında derin bir vadide yer alan Lût Gölü tuz oranı çok yüksek bir
sudur, tuz yoğunluğu dibe doğru giderek artar ve kıyılarında sık sık tuz
oluşumlarına rastlanır. Bu tuz sütunları kimi zaman bir tesadüf sonucu insan
biçiminde olabilir ve Lût Gölü'ne düşen her şey kısa zamanda tuzla kaplanır ve
gölde bakteriler dışında bitki ve hayvan varlığının yaşamasına engel olur. Bu
nedenle Lût'un karısının tuz sütununa dönüşmesi hikâyesinin böyle bir
olağandışı ama doğal süreçten kaynaklandığını düşünmek güç değildir.
Lût Gölü'nün diğer bir garip
özelliği de zift bakımından zengin olmasıdır ve bu da zaman zaman iri topaklar
ya da petrol birikintileri olarak yüzeye çıkar. Sodom ve Gomorra krallarının
Suriye krallarıyla bir savaş sırasında kaçarlarken "zift kuyularına"
düşmeleri olayı da akla bu durumu getirir (Ve Siddim Vadisi zift kuyuları ile
dolu idi ve Sodom ve Gomorra kralları kaçtılar ve orada düştüler ve geri
kalanlar dağa kaçtılar; (Tekvin 14:10)
Dahası, Lût Gölü kıyılarının
yumuşak kireçli topraklarında yumruk büyüklüğünde kükürt toplarına rastlanır.
Eski Ahit'in Sodom ve Gomorra hikâyesini yazanlar, "kükürt taşı"
adını verdikleri bu alev alan topları mutlaka biliyor olmalıydılar. O nedenle
göklerden yağan ateş yağmurunun kentleri yakıp yıktığı hikâyesi bu garip
nesnelerden kaynaklanmış olabilir.
SODOM VE GOMORRA'YI ARARKEN
Kitabı Mukaddes bilginleri ve
arkeologlar yüz yıldan uzun bir süredir Sodom ve Gomorra kentlerinin bulunduğu
yerleri saptamaya çalışmaktadırlar. İlk önceleri bunların Lût Gölü'nün
kuzeyinde mi yoksa güneyinde mı olduğu tartışılmıştı.
De Saulcy, 1851'de Lût
Gölü'nün kuzeybatısında yaptığı bir araştırmada Eriha ve Kumran'ın kayıp
kentler olduğunu ileri sürdü. 1920'lerde Peder Alexis Mallon'un kuzeydoğu
kıyısındaki Teleylat Ghassul'da yaptığı kazılar büyük bir Kalkolitik Dönem (İÖ
yaklaşık 3600) yerleşim birimini ortaya çıkardı ki, bu daha inanılır bir
alternatif olarak görüldü. Bu önerinin aksayan yanı, çoğu bilimadamlarının
Sodom ve Gomorra hikâyesinin yeraldığına inandıkları Tunç Çağı'nda (İÖ
3150-1550) bu alanda bir yerleşim izine rastlanılmamış olmasıydı.
1896'da bugünkü Şeria'da
Medeba'da 6 ile 7. yüzyıldan kalma bir mozaik harita bulundu. Bu haritada
Lût'un kaçtığı ilk kent olan Tsoar, Lût Gölü'nün güneydoğu uçundaydı. Klasik
tarihçiler Diodorus, Strabon, Joscphus ve Tacitus ve daha sonra ortaçağ Arap
coğrafyacıları Yakut, Mesudi, Mukaddesi ve İbn Abbas bu bölgeyi tarif
etmişlerdi.
William F. Albright, Rahip
Melvin G. Kyle, Peder Alexis Mallon ve diğerleri 1924'te bölgeyi araştırarak
Tsoar'ın yerini doğrulamaya çalıştılar. Tsoar'ın Moab ülkesi olarak saptanması
kendilerini, Kitabı Mukaddes'te Arnon olarak belirlenen Mucip Nehri'nin
güneyini araştırmaya yöneltti. Lisan yarımadasını ve yakınlardaki vadileri
araştırdıktan sonra çağdaş Safi kasabasının eski Tsoar olduğunda karar
kıldılar. Sir John Maundevil de 1322 ile 1356 arasında Safi'yi ziyaret
ettiğinde bu kuramı çok daha önce ileri sürmüştü.
Sodom ve Gomorra'nın
araştırılmasına 1930'larda Lût Gölü'nün güneyindeki sığ havzayı araştıran Le
P.F.M. Abel, F. Frank ve Nelson Glueck katıldılar. Bu tuz kaplı alan Eski
Ahit'in "tuz denizinin yanındaki Siddim vadisi" tanımına uymaktadır
(Bunların hepsi Siddim vadisinde [bir tuz denizidir] birleştiler,-Tekvin 14:3).
Konstantinos Politis
tarafından yapılan son araştırmada Safi'nin gerçekten Tsoar olduğu anlaşıldı ve
tam da Medeba haritasının gösterdiği yerde çıkmıştı.
"Havza şehirleri"nin
(Ve Lût, Havza şehirlerinde oturdu ve Sodom'a doğru çadır kurardı; Tekvin 13:
12} Lût Gölü'nün suları altında kaybolmuş olduğu önerisi ilk kez 4. yüzyıl
hacılarından Egeria tarafından ileri sürülmüştür.
Çok daha sonra 19. yüzyıl
sonlarında William Lynch'in, Albright'ın ve Kyle'ın denizin kuzey ucunda
olduğunu bildirdikleri birkaç küçük ada, günümüzde su altında kalmıştır. Lût
Gölü günümüzde, ABD'nin uzay kuruluşu olan NASA tarafından, uydu fotoğrafları
ve suyun altında da deniz tabanı incelemeleriyle araştırılmaktadır.
Araştırmalar sonucunda ulaşılan genel yargıya göre, Sodom ve Gomorra'nın,
kıyıdan çok, Lût Gölü'nün altında bulunabileceği kuramı kesinlikle inanılır gibi
görünmektedir.
(Solda) Şeria'da Medeba'da
bulunan 6-7. yüzyıl mozaik haritasında Lût'un Tsoar kenti dışında sığındığı yer
gösteriliyor. (Ortada) Bab ed-Drah kazısında Erken Tunç Çağı'na (İÖ yaklaşık
3000) ait yanmış bir yerleşim alanı. (Sağda) Tuzdan oluşmuş Sodom Dağı'nın
(Cebel Usdam) içi. Su, tuzu eriterek bu yüksek mağaraları oluşturuyor.
SON ARKEOLOJİK KANITLAR
Paul Lapp, Walter Rast, Thomas
Shaub ve Burton MacDonald tarafından yakın zamanlarda eski kıyı boylarında ve
Lût Gölü'nün güney havzasının jeolojik fay hatlarında araştırmalar ve kazılar
yapılmıştır.
Araştırmacılar 1970'li ve
80'li yıllarda oralarda bir zamanlar büyük yerleşim alanları olduğunu
keşfetmişlerdir. Bab ed-Drah gibi bazıları Erken Tunç Çağı'nda (İÖ yaklaşık
3000 yılları} yanarak yok olmuşlardır. Bunlar efsanevi "havza
şehirleri" olabilirler mi? 1976'da bu kentlerin Suriye'deki Ebla'da
bulunan Erken Tunç Çağı tabletlerinde yer aldıkları saptanmıştır. Bu keşif,
kentlerin tarihi varlıklarını doğrulamakta mıdır?
Konstantinos Politis
1990'larda Safi yakınlarında Deyr'Ayn'Abata'yı kazmış ve ilk Bizans
Hıristiyanları'nın Lût'un, Sodom ve Gomorra'nın yıkılmasından sonra Kitabı
Mukaddes'te anlatılanlara göre, sığındığı mağara olduğuna inanılan mağaranın
üzerinde inşa edilmiş bir kilise kalıntısı bulmuştur.
Erken ve Orta Tunç çağlan
kalıntılarının bulunması da mağaranın Tekvin hikâyesinin geçtiği söylenen
dönemde iskân edildiğini göstermektedir. Bu arada yakın çevrelerdeki kazılarda
da benzer Orta Tunç Çağı eserlerine rastlanılmıştır.
Eski Ahit aslında bir ahlaki
rehberlik kitabı olarak görülüyorsa da, çağdaş arkeolojik ve jeolojik
keşiflerin Sodom ve Gomorra hikâyesinin yer almış olabileceği fiziki ve tarihi
mekânları doğruluyor olması gayet ilginçtir. (FAZIL
MUSTAFA TAŞÇI- Tarih öğretmeni)
(Aldığım site)
http://www.tarihogretmeni.com/sodomvegomorra.htm