Ancak Deccaliyet, güç sizde
diyerek bilinciniz aracılığı ile size ‘İlmin var işte, istediğini “yaratmanın”
yöntemi, arzula iste, yarat ve kontrolü bırakma, eline al, özlemini çektiğin ve
arzuladığın ne varsa senin olabilir. Güç sende‘ diyerek sessice seslenir.“
En zor olan ise, bu sahte cenneti
reddetmek ve “Hiçbir şey istemiyorum. Allah benim için ne takdir etti ise ben
ona razıyım.” diyebilmektir. Asıl olan; hiçbir şey istemeden yaşayabilme
noktasına ulaşmaktır.“
Uzun lafın kısası Deccal elimize
gücü vermekle işte bizlere bu sinsi tuzağı hazırlamaktadır. Unutmayınız ki Şeytan
bilinci yüksek bir bilinçtir. Kamil İnsan bilincine ise, Şeytan olup, şeytanlık
yapmadıktan sonra ulaşılır.“
Yeryüzünde gelecekte kıyamet zamanında
ortaya çıkacağı öncelikle Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) olmak üzere
yüzlerce yıldır Hak erenleri tarafından da haber verilen ve ahir zamanın en
büyük fitnesi olan Deccal fitnesi, her şeyi ve tüm zamanları bünyesinde
bulunduran “an” içinde her zaman mevcuttur.
Deccaliyet denilen bilincin en
önemli odak noktası “güç”tür. Nerede elinde bir güç, yönetme ve hakim olma, en
önemlisi de, garanti arama düşüncesi varsa, orada mutlaka Deccal bilinç
titreşiminin etkisi vardır. Kendini veya bir başkasını güç sahibi ve “Önemli”
gören kişi, Deccaliyet frekansının vibrasyonları tarafından çekilmeye
uğraşılıyor demektir.
Halbuki unutulmamalıdır ki, Allah’tan
başka hiç bir şey önemli değildir. Ancak var olan her şey çok değerlidir. Önem
ile değerin farkı ise, önemli olan şeyin kendisine göre konumlanılması ve
referans teşkil etmesidir. Değer ise, sadece “Hakk”ını vermeyi gerektirir.
Yaratılmış her zerre ise, son derece değerlidir. Çünkü var olanda Allah dan gayrisi
yoktur.
Her insan, aynı zamanda
yaratılmış her varlık, bir sistemin içinde yer alarak kapsanmak (Zaman-Mekan)
ve kainat içinde bir güç tarafından yönetilmek zorundadır. Bu sistemin arştan
aşağıya bir güç silsilesi ile “Ruh”un emri altına aldığı tüm galaktik ve kozmik
oluşumların kendi özüne doğru yönetimsel bağlanma şeklidir.
“Ruh” emirdir. Esir maddesi ise,
emre esirdir. Varlıklar bunun farkında olsun veya olmasınlar diğer bir yüksek
bilinç frekansının özden kendine doğru olacak bir şekilde etki alanına, kontrol
ve yönlendirmeyi sağlayan bilinç titreşim frekansının içine girmek zorundadır.
“Hiç bir nefis yoktur ki
üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın.” (Tarık/4)
Şimdi bu noktada en önemli ve
kavranması gereken şey, sistemde hiç bir varlığa, mutlak surette müstakil bir
var oluşun ve hakimiyetin verilmeyeceğidir. Ancak Deccaliyet, güç sizde diyerek
bilinciniz aracılığı ile size “İlmin var işte, istediğini “yaratmanın” yöntemi,
arzula iste, yarat ve kontrolü bırakma, eline al, özlemini çektiğin ve
arzuladığın ne varsa senin olabilir. Güç sende” diyerek sessice seslenir.
Yalnız, Allah’ın yarattığı
sistemin zahiren varlık alanında göründüğü ve manalarında bir çok zaman
etkileri açısından ters etki prensibi ile çalıştığı unutulmamalıdır. Bunu
anlamayan bilinç Ahiretini kendi elleri ile ateşe atmış olur. Çünkü aslında güç
bende demekle güç başkasının eline geçer.
Her yöneldiğimiz olayda
teslimiyet gösterilmeden ele alınan haddi aşan her kontrol, Allah’a değil bir
başkasına teslim oluştur. Özde ise “Teslim olmak teslim almaktır.” Bunun
içindir ki, Allah katında dinin adı İslam’dır. Yani “Allah’a Teslim olmak”.
Gücü elimize almak bilincimizi ve “ben”liğimizi büyütmez, tam tersine küçültür.
En zor olan ise, bu sahte cenneti
reddetmek ve “Hiçbir şey istemiyorum. Allah benim için ne takdir etti ise ben
ona razıyım.” diyebilmektir. Asıl olan hiçbir şey istemeden yaşayabilme
noktasına ulaşmaktır.
Ancak insanların çoğu bu bilince
sahip değildir. Çünkü özde insan bir aynaya bakarak yaşamaktadır. Siz aynaya
nasıl davranırsanız, o da size aynısı ile karşılık verir. Mana boyutunda ise,
bir şey istemekle, aslında o şey bende yok demiş oluruz ve ayna bize çoğu zaman
söyle karşılık verir “evet sende yok!”
Aynı şekilde vehmi benliğimizi
kastederek, “ben”im hayatım üzerinde bağımsız bir gücüm var dememiz, kendimizi
cüzi bilinç ve varlığımızla sınırlamamız sonucunu getirir. Bu zaman da aynı
sistemin bilinci bize “senin yaşamında senin çevrenden bağımsız gücün var ve
bunun dışında da bir gücün yok” diye karşılık verecektir. Böylelikle kainatın
bilinci bizim var oluşumuza ait tüm verileri Ahirette okumamız için farkında
olmaksızın bu tanımla şifreleyecektir. Hem de sonsuza kadar.
Belki evrensel işleyişin bir
kısmını Şeytan bize göstererek, Dünyada bize arzularımızı gerçekleyerek varlık
alanına yansıtma şansı verecek ve biz de “ben yapıyorum” diyerek yaşama
durumunda olabiliriz. Ancak Ahiret hayatımız tam bir kabus olacaktır. Neden mi?
Şimdi bir düşünelim. Sisteme biz
kendimizi nasıl tanımlamış ve bilincimizden hangi yayını yapmışız. Çünkü bu
kayıttan oluşan dünya yayınımızı ahirette haşr edip okuyacağımız açıktır.
Öncelikle “Benim benliğim ve varlığım bu et ve kemikle sınırlı.” demişiz. Sonra
“Ben ve diğerleri var.” diyerek kendi benliğimizi dışımızdan ayırmış ve böylece
de diğer varlıklara benlik vermişiz. Yani, “Ben hayatımı yaşarken istediğimi
yapıyorum, onlar da istediğini yapıyor.” demişiz.
Bu düşünce çerçevesinde (yani
birim benlik) daha da ileri gitmişiz ki, en büyük facia da bu noktada açığa
çıkar. “Benim hayatımı ben yönetiyorum. Hayatımın gücü benim elimde.” demişiz,
ki bunu söylemek otomatik olarak şu anlama gelecektir. “Ben ve diğerleri
ayrıdır. Her varlık kendi gücüne sahiptir.”
Şimdi bu noktada neye yol
açtığımızın farkında mıyız acaba? Otomatik olarak her varlığa ve kendimize ayrı
ayrı güç vermiş oluruz. Güçlü olan ise, her zaman yönetir.
Siz sanıyor musunuz ki, kainatta
sizden daha güçlü varlıklar yoktur. Allah u Teala Kur’ân-ı Kerim’de “Ademoğlunu
yarattıklarımızın bir çoğundan üstün yarattık.” diyor. “Ademoğlu en üstün
olandır” demiyor. Dikkat edelim! Bu noktada köle olmanız kaçınılmaz hale
gelmiştir. Bu kula kulluk etmektir. Ahiret yaşamında başka boyutlarda hangi
güçlere sahip olduğunu bilmediğimiz ne tür varlıklarla karşılaşacağımızı sadece
Allah bilir. Bunlardan birinin adeta kölesi gibi yaşamanız artık kaçınılmazdır.
Yani cehennem hayatı.
Sakın “Allah beni kurtarır!”
demeyin. Kimden medet umuyorsunuz? Sizin “Güç bende!” diyerek gücünü, kendi
bilinç yayınınızla reddettiğiniz Allah’tan mı? Haşa! Hakimiyet sadece Allah’a
aittir. Kimse de bunu değiştiremez. Ama siz kendi elinizle bundan kendinizi
perdelemiş olursunuz. Aynı zamanda, “Diğer varlıkların bana bunu yapmasına Allah
izin vermez, onları durdurur” mu diyeceksiniz?…Unutmayınız ki dünyada “Ben ve
diğerleri ayrıdır.
Benim hayatımın kontrolü ve gücü
bendedir.” demek sureti ile otomatik olarak o diğer varlıklara bağımsız
güçlerini de kendi elinizle siz verdiniz. Kur’ân-ı Kerim’de “Yaratılmış hiç bir
varlık yoktur, ki güç ve kuvvetini Allah dan almasın” buyrulması ne anlama
geliyor sizce? Ama siz o ana kadar bunu da anlayamamışsınız. Artık geri ölümü
tattıktan sonra dünyaya dönüş de mümkün değil, ki durumu düzeltesiniz. Artık
geçmiş ola!
Uzun lafın kısası Deccal elimize
gücü vermekle işte bizlere bu sinsi tuzağı hazırlamaktadır. Unutmayınız ki
Şeytan bilinci yüksek bir bilinçtir. Kamil İnsan bilincine ise, Şeytan olup,
şeytanlık yapmadıktan sonra ulaşılır. Yani tüm gücü bir noktada topladıktan
sonra “Aslında “ben” bu et-kemikten oluşan ben değilim. Her şey aslında Öz Ben’imdir
ve Zat’ı ise ondan da Gani’dir.” diyerek gücü ve emaneti elinden bırakmak ve
Rabbimize ezelde verdiğimiz teslim olma ahdini (takdirimizdeki teslimiyet ve
kulluk programı) yerine getirerek insan, yani “Adem” (Adam) olunur. “Adem”
olmak ise yok olmaktır. Gücü elinde tutan nasıl yok olsun?
Allah’ın taktirine Teslim
olamayan, nasıl ben Allah’a iman ettim diyebilir? Hz. İsa (a.s) bir hadisinde
söyle diyor: “Kainatı bulup zenginleşen ondan vazgeçsin.”
Şu noktayı hiç bir zaman
unutmamalıyız ki, kendini büyük ve yukarıda görenden, daha aşağısı yoktur. Gücü
elinde tutan aslında hiç gücü olmayandır. Teslim olamayanı ise, diğerleri
teslim alır. Sonuç olarak “Vazgeçemediğimiz hiç bir şey bizim değildir.”
Tabii ki her şeyin doğrusunu sadece
Allah bilir. Mülk ve Hakimiyet sahibi sadece “O” dur.
Not; Bu yazı; http://kod661.blogspot.com/2008/06/deccaliyet.html
den alıntıdır.