NAMAZ, YOLCULUKTA DAHİ KISALTILAMAZ!
Sen ruzi mahşerde hesap soracağı zaman şöyle bir soruyla muhatap olacaksan buna şükret, yani Allah sana desin ki ey filanca kulum, niye çok kıldın? Böyle sorsun sana. Niye az kıldın diye sorarsa onun cevabı ağır olur. Niye çok kıldın diye sormaz böyle bir soru.
Bana diyor ki hocam Allah’ın
emri böyleymiş?
İşte bu, Allah’ın emri ise
Kur’an da olması lazım. Nerede var bu? Bunun yeri belli. 2 tane ayet var
bununla ilgili Kur’an ı kerim de Nisa/101-102 ayetler. Başka yok. O ayetler de
Allah’ın böyle bir emri asla yok, o ayetlerde Allah yolculuğu savaş yolculuğu
diye tanımlıyor, savaş yolculuğunda da cephede bulunma halinde namazı 1 rekâta
indirmek olarak belirliyor. Üstelik indirirseniz bir sorumluluğunuz yoktur
diyor. İndirmeyebilirsiniz de anlamını ifade ediyor.
Ama benim Müslüman’ım Kur’an da
Allah’ın böyle bir emri var zannıyla yaptığı en basit bir hareketi Kur’an a
uygun diye tanımlıyor, fakat Kur’an a uygunluğuyla hiçbir alakası yok
yaptığının.
Şimdi siz de yolculuğa
çıkıyorsunuz, hemen daha İstanbul sınırlarına çıkmadan başlıyor adam,
“seferiyiz”. Nasıl oluyor da seferi oluyorsun, ne oluyor yani? Araba senin
istediğin yerde durursun, su abdesthane, mescit, hiçbir sıkıntı çekmiyorsun.
Farzlar için indiriyorsun, sünnetlerde indirim yapmıyorsun. Yani Allah indiriyor,
peygamber müsaade etmiyor. Bu nasıl bir şey bu?
90 Km. miş. 89 Km. olsa ne
olacak? 89.5 km. lik bir yol mesela ne yapacağız? Sınırı nereden başlatacaksın?
Bostancıdan mı başlatacaksın Pendik’ten mi. Mesela Pendik’ten Küçük çekmeceye
gidecek olan bir adam her gün seferidir. Böyle saçmalık olur mu, bu ne uçukluk.
Kim yapıyor bunu ? Bizim gibi
dini anlatanlar. Neye dayanarak yaptığını söylüyor? Kur’an a.
Peki, Kur’an ne diyor o konuda?
Seferilikten söz edenler hiçbir ayet okumazlar dikkat edin, okuyamaz, çünkü onu
destekleyen ayet yok, o konuda bir tane ayet var, o da şu;
Bazan da diyorlar ki ya bu kadar
ayet okuma millet anlamaz. Niye anlamasın, geri zekâlı mı bu millet. Allah bu
kitabı anlaşılmasın diye mi indirdi. Bunu Allah’ın indirdiği gibi oku herkes
anlar, anlaşılmaması diye bir şey söz konusu değildir, anlamak isteyene öyledir
ama, anlamak istemiyorsa yapacak bir şey yok. Bakın şimdi ayete içinizde
anlamayan bir kişi olacak mı?
Ve izâ darebtüm fiyl Ardı yeryüzünde
sefere çıktığınız zaman diyor Allah. “sefere çıktığınız zaman” Araba ile
pikniğe çıktığınız zaman değil, tatil keyfi değil. Sefer hangi sefer? Savaş
yolculuğu. Çünkü Darabe fiyl ile
kullanıldığı zaman savaş yolculuğu anlamına gelir. Ne olur? Ayetin nefasetine
bakın; (Nisa/101) feleyse aleyküm
cünahun size bir sorumluluk yoktur en taksuru
mines Salati namazdan kısaltmanız konusunda size bir sorumluluk yoktur.
Yani kısaltabilirsiniz. Kısaltın demiyor, mutlaka kısaltın demiyor,
kısaltırsanız size bir sorumluluk yoktur. Ama bir şart cümlesi getiriyor, şu
şartla diyor. Hangi şartla? in hıftüm
eğer korkarsanız. Neden? en yeftinekümülleziyne
keferu kâfirlerin sizin başınıza bir fitne vermesinden, sizi öldürmesinden
korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir sorumluluk yoktur. Burada ki namazı
kısaltmanın gerekçesi nedir? Kâfirlerin ölüm tehdididir, başka bir gerekçe
yoktur.
Ondan sonra
dönüyorsunuz 102. Ayete, bakalım nasıl oluyormuş bu iş. (Nisa/102) Ve izâ künte fiyhim sen onların
içindeysen eğer, hani o savaş yolculuğunda peygamberimize diyor Cenab-ı Hakk.
Sen de onların içindeysen feekamte
lehümüs Salate ve onlara namaz kıldırıyorsan sen, feltekum taifetün minhüm meake onlardan bir grup seninle beraber
namaza dursun vel ye'huzü eslihatehüm silahlarını da ellerine alsınlar. feizâ
secedu onlar secdeye gittiklerinde felyekûnu min veraiküm silahlar onların
ellerinde bulunsun, ya da namaz kılmayanlar onların önlerinde bulunsun. velte'ti
taifetün uhra lem yusallu. Sonra namaz kılmayan diğer grup gelsin fel yusallu
meake seninle beraber namaz kılsınlar velye'huzü hızrehüm ve eslihatehüm
onlarda silahlarını, miğferlerini ellerine alsınlar.
Neyi
anlatıyor bu? Siz şimdi İstanbul’dan Trabzon’a, Rize’ye veya Samsun’a
gittiğiniz yolculukla alakası var mı? Allah’ı telâ başka nasıl anlatacaktı
bunun savaşla ilgili olduğunu? Ne yapacaktı yani.
Bakın
Kur’an dan ne kadar uzak bir dini pratik yaşadığımızın en net örneklerinden
biri bu seferilik işidir. Hani böyle dediğiniz zaman cevap hazır, “Bunu bu
zamana kadar kimse görmedi de sen mi gördün” Haydi bakalım. Bunu bu zaman kadar
kimse anlamadı da sana mı düştü bu.
Ben bu
soruyla çok karşılaştım, benden çok daha fazla Bayraktar hocam karşılaştı.
1.400 senedir kimse anlamadı da Bayraktar mı anladı diyorlar.
Kimin anladığı mühim değil, ne dediğine bak sen
adamın, söylediği doğru mu yanlış mı sen buna bak. Doğruysa doğru, yanlışsa
yanlış. Kur’an bizim için hayatın parametrelerini veren, sınırlarını
belirleyen, hayatı nasıl yaşamamız gerektiğini bize öğreten ilkelerle
doldurulmuş ve bize gönderilmiştir. Ama şimdi bu kitabı bu anlamda açan pek
yok. Evlenmeden boşanmaya, mirastan aile hukukuyla ilgili diğer ayrıntılara
varıncaya kadar Kur’an da onlarca düzenleme olmasına rağmen dini anlatanlar
Kur’an ı referans olarak göstermiyorlar. (Videonun yazıya dökülmüş hali)