'Abese ve tevella; Yüzünü ekşitti ve
arkasını döndü. Ayette ki ‘Abese
fiili yüzünü ekşitmek, tevellâ fiili
ise “arkasını dönmek” demektir.
Bu iki
fiilin kime ait olduğu noktasında alimlerimiz arasında hemen hemen fikir
birliği vardır. Nüzül sebebi rivayetinde de aktardığımız üzere olay,Hz.
Peygamber’in görme engelli bir sahabîye karşı tutumuyla ilgili görülmekte ve
devam eden ayetlerde bunun yanlış bir davranış olduğu beyan edilmektedir. Bu
konu ile ilgili iki görüş hakkında bilgi verecek ve bazı değerlendirmeler
yapacağız.
A) Yaygın
kabule göre görme engelli bir sahabî daha önce başlamış bir tebliğ faaliyetinin
arasına girince Hz. Peygamber bundan hoşlanmamış ve arkasını dönmüştür.
1 – Aslında
bu sahabî her ne kadar görme engelli olsa da duymasında bir sorun yoktu ve
muhtemelen Hz. Peygamberin yanında birilerinin olduğunu işitmekteydi. Bu
nedenle onun da söze girmemesi ve konuşmanın bitmesini beklemesi gerekirdi.
2 –
Esasında Hz. Peygamber yakın akrabasını uyarmakla emr olunmuştu ve söz konusu
kişilerle de bu emir doğrultusunda görüşüyordu. Bu durumda daha önce Müslüman
olan İbn, Ümmi Mektûm’un Hz. Peygamberden ilk etapta alabileceği bilgileri
almış olması gerekirdi, muhtemelen bunları almıştı da. Dolayısıyla daha acil
olan durum diğerlerinin dini dinlemesi ve tebliğden yararlanmasıydı. İbn. Ümmi
Mektûm daha önemli olanı, daha az önemli olana tercih etmeli ve konuşmanın
bitmesini beklemeliydi.
Buradan
bakıldığında Hz. Peygambere nispet edilen “ilgilenmeme” davranışı mazur
görülebilirdi. Ancak “Seni izleyen Mü’minlere kol kanat ger” şeklinde ki
Şu’arâ/215 ayetinde ise onun çevresinde ki mü’minleri dışlamamak ve onları
koruyup gözetmek emri de yer almaktaydı. Bu nedenle Hz. Peygamber Yüce Allah
tarafından uyarılmak durumunda kalmıştı. Demek ki Hz. Peygamber burada bir
içtihat hatası yapmıştı ve bu nedenle de uyarılmıştı.
3 –
Toplumda fakirler ve düşkünler kendilerinin ikinci plana itildikleri gibi bir
kanaate sahip olmamalıydı bireysel ve toplumsal olarak onlara bir önceliğin
verilmesi gerekliydi. Bu açıdan Hz. Peygamber uyarılmış ve davranışının
yanlışlığı mesajı kendisine verilmişti. Aslında yüce Allah En’am/52 de Hz.
Peygambere; “Rablerinin rızasını gözeterek sabah akşam O’na yalvaranları
huzurundan kovma” buyurarak bu konuda bir uyarıda bulunmuştu.
Eğer ‘Abese
suresinin ilk ayetlerinde ki fiiller Hz. Peygambere aitse En’am/52 deki bu
uyarının da ‘Abese/1 deki davranışla ilgili olduğunu söylemek durumundayız.
Çünkü bir peygamber uyarıldığı bir konuda aynı hatayı iki kere yapmaz. Kaldı ki
Hz. Peygamber Kehf/28 de ”Rablerinin rızasını gözeterek sabah akşam O’na
yalvaranlarla birlikte sen de sabret” buyurularak sabırlı olması noktasında
uyarılmıştı. Durum böyle olunca En’am/52 ve Kehf/28 deki uyarıların ‘Abese/1
deki davranıştan sonra indirildiğini söylemek zorundayız. Ancak surelerin kabul
edilen iniş sırası bu görüşü zora sokmaktadır.
B) Yüzünü
ekşitip arkasını dönme işini Mekke’nin ileri gelenlerinin yaptığını
benimseyenler de vardır. Buna göre yüzünü çevirip arkasını dönen kişi peygamber
değil yanında ki kibirli şahıstı. Bu görüşün bazı delilleri olduğunu
düşünmekteyiz.
1 – Âyette
ki ‘Abese ve Tevellâ fiillerinin ait olduğu kişinin Müddessir/22-23 geçtiği
üzere Velid Bin Muğira olmaihtimali yüksektir. Orada hem ‘Abese hem de arkasını
dönmek anlamında ki edbera kelimeleri geçmektedir Söz konusu fiillerin vahyin
muhatabı bir peygambere aidiyeti noktasında sorun görülebileceği için yüzünü
çevirip arkasını dönme eylemi Hz. Peygambere nispet edilmek istenmemektedir.
Kur’an da iki kez geçen ‘Abese fiilinin bir yerde Velid Bin Muğira ya, diğer
bir yerde Hz. Peygambere nispeti zihinleri yorabilecek sonuçlara da neden
olabilir. Fiili Hz. Peygambere nispet etmeme durumu çok önemli bir hassasiyet
ifadesidir Hz. Peygamberi böyle bir davranıştan uzak görme arayışıdır. Bu yaklaşımın
saygıdeğer olduğu kuşkusuzdur.
2 – ‘Abese
suresi iniş sırasına göre 23. Sırada ki Necm suresinin hemen sonrasıdır, yani
24. Sıradadır Bu durumda ’Abese suresinin ilk iki ayetinde ki zamirlerin ait
olduğu şahsı Necm’de aramak yanlış değildir. Hatta eğer bir sorun varsa,
zamirin ait olduğu kelimeyi orada aramak bir zorunluluktur. Buna göre
Necm/33-42. Ayetlerdehaktan yüz çeviren bir tipten söz edilmekte ve 33. Ayette
bu kişinin ilk özelliği tıpkı ‘Abese de olduğu gibi tevellâ fiiliyle ifade
edilmektedir. Kaynaklarda belirtildiğine göre bu şahıs ta Müddessir de olduğu
gibi Velid Bin Muğira dır.
Anlaşılan o
ki bu kişi hem kendini diğer insanlardan üstün gören, >hem de başkalarının
dertleriyle ilgilenmemede ısrarcı bir anlayışa sahip birisiydi. Dolayısıyla
görme engelli sahabî Hz. Peygamberin yanına geldiğinde yüzünü ekşitip arkasını
dönenin Velid olduğunu söylemek diğer görüşe göre daha doğrudur. Çünkü bu iki
sure peş peşe indirilmiştir. Dûha ve İnşirah’ta veya Fil ve Kureyş surelerinde,
hatta bütün surelerde olduğu gibi Necm ve ‘Abese sureleri arasında da konu
ilişkisinin bulunduğunu ifade ederek bu yaklaşımın isabetli olduğunu belirtmek
zorundayız. Vahyin indiriliş sırasına göre peş peşe olan surelerden zamirlerin
önceki suredeki bir isme ait olmasında bir sorun yoktur.
3 – Surenin
ilk 2 ayetinde ki fiillerin gaip, yani 3. Tekil şahıs sigasında getirilmesi de
bu tercihin dolaylı destekçisi durumundadır. Her ne kadar 3. Ayette ki muhatap
zamirine geçişin bir “iltifat sanatı” gereği olduğukabul edilse de ilgili
fiilleri bir önceki sırada indirilen surede ve sözü edilen Velîd’e ait görmenin
önemli bir tercih olabileceğini belirtmek durumundayız.
4 – İniş
sırasında ki peşpeşeliğe ilaveten resmi sıralamada ‘Abese suresinden önceki
sure olan Nâzi’ât suresinde de iki insan tipinden söz edilmektedir. Buna göre
surenin 37 – 39 ayetlerinde azgın insana yer verilmekte, onun dünya hayatını
tercihi gündeme getirilmekte ve sonunda varacağı yerin Cehennem olduğu beyan
edilmektedir. İşte ‘Abese’de ki yüzünü ekşitip arkasını dönen kişinin böyle bir
tip olduğunu söylemek ve maksadı Velîd bin Muğıra olarak belirlemek gerekir.
Çünkü resmi sıralamada da sureler arasında çok önemli konu bağlantıları
mevcuttur.
5 – Bir
peygamberin yanında bulunan mağdur ve mazlum kişilerin oradan uzaklaştırılması
isteği kâfir yöneticilere ait bir talep olarak Kur’an da yer almaktadır. Kâfir
ileri gelenler; “ayak takımı, sığ görüşlüler, toplumun en düşükleri” olarak
gördükleri o günün mü’minlerini Hz. Nuh’un yanındanuzaklaştırmasını ondan
istemiş, Hz. Nuh ise bunu yapamayacağını kendilerine ifade etmişti. (Hud/27-31
, Şuârâ/111-115) Bu ayetlerden de açıkça
anlaşılacağı üzere küfrün tabiatında İblis’ten gelme bir bozukluk olarak “İmanı
ve Mü’mini hakir görmek” vardır. Eğer ‘Abese suresinin ilk ayetlerinde ki
fiilleri Velîd bin Muğira ile ilişkilendirirsek bunu küfrün tabiatını devam
ettirmesi olarak anlayabiliriz. Onların isteği Statü farkı yaratmak ve sınıf
ayırımı yamaktı.
6 – Ebu Leheb
örneğinde de olduğu üzere çevredeki diğer mü’minleri hor ve hakir görenler
vardı Tebbet suresinin iniş nedeni olarak gösterilen rivayete göre Ebu Leheb; “Yuh
olsun, yazıklar olsun sana bizi bunun için mi buraya topladın” diyerek kalkıp
gitmişti.
Diğer bir
rivayete göre ise şu bilgiler yer almaktadır. Bir gün Ebu Leheb Hz. Peygambere
hitaben “Sana inanırsam bana ne verilecek?” diye sorunca Nebî (as.); “Müslümanlara
verilen ne ise o” cevabını vermişti. Bunun üzerine o; “Benim onlara göre bir
üstünlüğüm yok mu?” deyince bu defa Hz.
Peygamber; “Ne ile üstün tutulacaksın ki?” demiştir. Bu cevabı alan Ebu Leheb; “>Böyle
bir dine yazıklar olsun Beni diğer insanlarla bir tutan böyle bir din olmaz
olsun.” Demişti. (Taberi)
İşte küfrün
yapısında imanı hakir görmek olduğu için ‘Abese suresinin ilk iki ayetinde ki
fiillerin Velîd Bin Muğira’ya ait olması fikrinin diğer görüşe göre daha
tutarlı olduğunu belirtmek durumundayız. Bu nedenle saydığımız gerekçeler
doğrultusunda “yüzünü ekşitip arkasını dönen kişinin Hz. Peygamber değil Velîd
Bin Muğira olduğu görüşünü benimsediğimizi özellikle belirtmek istiyoruz.
[(KISA
SURELERİN TEFSİRİ II/ 188-191)Mehmet OKUYAN)]