İşte onlar gayblarındaki (algılayamadıkları) hakikate (Nefslerinin Allâh Esmâ’sının anlamlarının bir terkip -
bileşimi şeklinde meydana geldiğine) iman
ederler, salâtı ikame ederler (fiilen edâ yanı sıra anlamını yaşarlar) ve kendilerine verdiğimiz maddi - manevî
yaşam gıdasından Allâh adına karşılıksız paylaşırlar. (Bakara/3)
Salâtı ikame edin (âfakî ve enfüsî yönelişi yaşayın), zekâtı (size bağışlananın bir
kısmını karşılıksız) verin; rükû
edenlerle beraber rükû edin. (Varlığınızdaki Allâh Esmâ’sının azametini
hissedip, tespih edin ve bunun nefsin hakikati olan Muhıyt tarafından
algılandığını, rükûdan kalkıp “semi’Allâhu......” derken fark edin.) (Bakara/43)
(Varlığınızdaki Esmâ kuvvesine dayanarak) sabredin ve ona yönelerek (salât ile) yardım isteyin. Allâh’a haşyet duymayanın
benliğine kesinlikle bu iş ağır gelir! (Bakara/45)
Hani İsrailoğullarından söz
almıştık; Allâh gayrını var kabul edip ona tapınmayın, ana-babanızın hakkını verin,
yakınlarınıza, yetimlere, yoksullara ihsanda bulunun; insanlara güzel (Hakk’a erdirici)
sözler söyleyin; namazı ikame edip zekâtı verin. (Onlardaki namaz ve zekât
İslâm’dakinden farklıydı.) Ancak bundan
sonra, birazınız hariç, yüz çevirdiniz ve hâlâ da çevirmekte devam ediyorsunuz.
(Bakara/83)
Siz salâtı ikame edin (Allâh’a yönelişinizi zâhiren ve bâtınen
hakkıyla yapın) ve zekâtı verin (Allâh’ın
size ihsanından bir kısmını karşılıksız paylaşın ihtiyacı olanlara)... Ne hayır yaparsanız, Allâh indînde (beyninizin
derûnundaki Esmâ hakikati boyutunda) onu
bulursunuz... Muhakkak ki Allâh (varlığınızı oluşturan Esmâ’sıyla) Basıyr’dir
yaptıklarınıza. (Bakara/110)
Biz Beyt’i (Kâbe - kalp)
insanlara güvenilir sığınak yaptık! İbrahim makâmını (Hullet makâmı, Esmâ
mertebesi kuvveleriyle tahakkuk makâmı)
musalla (namazın yaşandığı yer)
edinin. İbrahim ve İsmail’e: “Beytimi; tavaf edenler, kulluğunu yaşamak için
oraya kapananlar ve secde eden rükû edenler için arındırılmış olarak muhafaza
edin” dedik. (Bakara/125)
Ey iman edenler, hakikatinizin
açığa çıkartacağı sabır (dayanma
kuvvesi) ve salât (hakikatiniz olan
Esmâ mertebesine yönelişin getirisi olan müşahede) ile yardım isteyin. Muhakkak ki Allâh sabredenlerledir (Es Sabûr Esmâ’sıyla - mâiyet
sırrı).(Bakara/153)
Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini
yaşamak) değildir. Asıl BİRR, “B”
işareti anlamıyla Allâh’a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp
fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ’sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve
Sünnetullâh’a), Nebilere iman eden;
Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından
- vatanından ayrı düşmüş), yardım isteyenlere,
kölelikten kurtarmaya veren; salâtı ikame eden (Allâh’a yönelişinin bilfiil
hakkını veren); zekâtını veren (Allâh’ın
bağışladığından bir kısmını karşılıksız paylaşan); söz verdiğinde sözünde duran; sıkıntı, hastalık ve şiddete maruz
kaldığında buna dayanandır. İşte bunlar sadıklar ve korunanlardır. (Bakara/177)
“Salât”lara (namaz - Allâh’a yöneliş), özellikle orta “salât”a (ikindi - şuurda her an bunu yaşamaya) dikkat edin. Kanitîn (tam teslim
olmuşlar) olarak, Allâh için yaşayın.
Bakara/238)
Sizi korkutacak tehlike söz
konusu ise yürürken veya bineğiniz üstünde de (salâtı ikame edebilirsiniz)... Güvende olduğunuzda, bilmediklerinizi öğretenin öğretisince
Allâh’ı zikredin (O’nun Esmâ’sının âlemlerde açığa çıkışını düşünün).
(Bakara/239)
İman edip bunun gereği olan
yararlı fiilleri uygulayan, salâtı ikame eden ve zekâtı verenlerin Rableri
indînde özel karşılıkları vardır. Korku yoktur onlar için ve onları
hüzünlendirecek bir şey de olmaz. (Bakara/277)
O mabette Rabbine yöneliş
hâlindeyken, melâike Ona nida etti: “Allah’tan sana Bi-kelimeyi (İsa - özel kuvvelerin açığa çıktığı Allâh
kelimesini) tasdik edici, seyyid (kuvvelerinin
efendisi), hasur (nefsaniyetini
kontrol eden) sâlihlerden bir Nebi
olarak (varlığındaki Hakk’ı yaşayan)
Yahya’yı müjdeler.” (A. İmran/39)
Ey iman edenler, kendinizi bilmez
bir hâldeyken (sarhoşken), ne dediğinizin bilincinde olacağınız
zamana kadar ve bir de yolculukta olmanız hariç, cünüp iken, boy abdesti
alıncaya kadar, salâta (namaza)
yaklaşmayın. Eğer hasta olmuşsanız veya bir yolculuktaysanız veya sizden biri
def’i hâcetten gelirse yahut cinsel ilişkide bulunmuşsanız, (boy abdesti
alacak) su da bulamamışsanız, (o
vakit) temiz toprağa teyemmüm edin... (Şöyle
ki) yüzlerinizi ve ellerinizi mesh
edin... Muhakkak ki Allâh Afüvv’dür,
Ğafûr’dur. (Nisa/43)
Kendilerine, “(Kötülükten)
ellerinizi çekin, salâtı (namazı)
ikame edin ve zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Ne zaman ki üzerlerine
savaş yazıldı, bir de ne göresin, onlardan bir kısmı, insanlardan, Allâh’tan
haşyet edip ürperdikleri gibi, hatta daha şiddetli bir dehşetle korkuyorlar...
“Rabbimiz, niçin üzerimize savaşı yazdın; bizi yakın bir sona kadar
erteleseydin?” dediler... De ki: “Dünya zevki pek kısadır! Sonsuz gelecek ise
korunanlar için daha hayırlıdır... Size kıl kadar zulmedilmez.” (Nisa/77)
Yeryüzünde seferdeyken, hakikati
inkâr edenlerin size bir zarar vermesinden korkarsanız, salâttan (namaz)
kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Muhakkak ki o hakikati inkâr
edenler veya örtenler, sizin için apaçık düşmandır. (Nisa/101)
(Rasûlüm, korkulu bir durumdayken) onların içlerinde olup da onlara salâtı
ikame ettirdiğinde, onlardan bir grup seninle beraber silahları da yanlarında
olarak namaza dursun... Secde ettiklerinde (diğerleri) sizin arkanızda (koruyucu)
olsunlar... (Sonra) salâtı edâ
etmemiş diğer grup gelsin, seninle birlikte salâtı ikame etsin... (Onlar da) tedbirlerini ve silahlarını alsınlar... O
hakikat inkârcıları arzu ederler ki, keşke siz silahlarınızdan ve eşyalarınızdan
gâfil olsanız da, ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan dolayı bir
sıkıntı varsa yahut hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda bir mahzur
yoktur... (Bununla beraber)
tedbirinizi alın... Muhakkak ki Allâh, hakikati inkâr edenler için alçaltıcı
bir azap hazırlamıştır. (Nisa/102)
(Endişeli ortamda) salâtın edâsından sonra, ayakta veya otururken ya da yanlarınız üzere
uzanmışken (sürekli) Allâh’ı
zikredin. Zikrettiğinizle doyuma ulaştığınızda salâtı ikame edin (yaşayın -
yönelişin tam hakkını verin, zikirle girmiş olduğunuz hissediş ile). Kesinlikle salâtın, belli vakitlerde
yaşanması, iman edenlere yazılmıştır. (Nisa/103)
İkiyüzlüler Allâh’ı aldatmaya
kalkarlar, (oysa) Allâh, hilelerinin sonucunu kendi
aleyhlerine oluşturur! Salâta kalktıklarında üşenerek kalkarlar, insanlara
gösteriş olsun diye; Allâh’ı da çok az hatıra getirirler. (Nisa/142)
İçlerinden ilimde derinleşmiş
olanlar ile iman edenler, senden önce inzâl olanla birlikte sana inzâl olana da
iman ederler. Salâtı ikame eden ve zekâtı veren; “B” harfindeki anlam
kapsamınca Allâh’a ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenlere gelince...
Onlara azîm bir mükâfat vereceğiz. (Nisa/162)
Ey iman edenler... Salâta
doğrulduğunuzda yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi su ile yıkayın; başlarınızı
mesh edin ve iki topuğunuza kadar ayaklarınızı da yıkayın... Eğer cünüp iseniz
bütün vücudunuzu yıkayın... Eğer hasta olmuşsanız veya bir sefer üzere iseniz
veya sizden biri tuvalet ihtiyacını gidermiş olarak gelirse yahut kadınlarla
yatmışsanız, su da bulamamışsanız; temiz toprağa teyemmüm edin... Yüzlerinizi
ve ellerinizi ondan mesh edin... Allâh size güçlük oluşturmak dilemez, fakat
sizi arındırmak ve “HÛ”nun
nimetini sizin üzerinizde tamamlamayı diler; tâ ki şükredesiniz (değerlendiresiniz). (Maide/6)
Andolsun ki Allâh,
İsrailoğullarının sözünü aldı... Onlardan on iki temsilci bâ’s ettik... Allâh
şöyle buyurmuştu: “Ben muhakkak sizinleyim... Salâtı ikame ettiğiniz, zekâtı
verdiğiniz, Rasûllerime iman edip onlara yardımcı olduğunuz; Allâh’a karz-ı
hasen ile borç verdiğiniz takdirde, kötülüklerinizi sizden silerim; elbette
sizi altlarından nehirler akan cennetlere koyarım... Bundan sonra sizden kim
hakikati inkâr ederse, gerçekten yolun ortasından sapmıştır.” (Maide/12)
Sizin Veliyy’niz sadece Allâh’tır, “HÛ”nun Rasûlüdür ve (şu) iman edenlerdir ki, onlar salâtı
ikame ederler ve rükû hâlinde zekâtı verirler. (Maide/55)
Salât için ezan okuduğunuzda,
ezanı alay ve eğlence edindiler... Bu, onların aklını kullanamayan bir güruh
olmalarından ötürüdür. (Maide/58)
Şeytan, içki ve kumar türleri ile
aranıza düşmanlık ve kin yerleştirmeyi, sizi Allâh zikrinden ve salâttan
engellemeyi murat eder ancak... Artık vazgeçtiniz değil mi? (Maide/91)
Ey iman edenler... Sizden birine
ölüm (alâmetleri) geldiğinde vasiyet anında, adalet sahibi
iki şahit bulunsun... Ya da seyahatteyseniz ve ölüm de size isâbet etmişse,
size iki şahit gereklidir... (Şehâdetleri konusunda) kuşkulanırsanız, namazı edâ etmelerinden sonra onların ikisini
alıkoyarsınız, “Yeminimizi, akraba da olsa hiçbir bedele satmayacağız; Allâh
şahitliğini saklamayacağız; aksi takdirde suçlu oluruz” diye Allâh’a yemin
ederler. (Maide/106)
Ve “Salâtı ikame edin ve O’nun
azabından korunun; O ki (sizi
toplayacak), O’na haşrolunursunuz!
(En’am/72)
Bu ise, Ümmül Kura’yı (Mekke)
ve onun çevresinde yaşayanları uyarman için inzâl ettiğimiz, mübarek ve
kendinden öncekini tasdik edici bir Bilgidir (Kitaptır)... Geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerine iman edenler, O bilgiye
de iman ederler... Onlar salâtlarına (namazlarına) devam ederler. (En’am/92)
De ki: “Muhakkak ki salâtım (yönelişim - namazım), nüsukum (Allâh’a yaklaştırıcı işlevi olan çalışmalarım), hayatım ve ölümümle yaşayacaklarım;
Rabb-ül âlemîn olan Allâh içindir (Allâh Esmâ’sına ait özelliklerin açığa
çıkması içindir).” (En’am/162)
Hakikat bilgisine (Kitap)
sımsıkı sarılanlar ve salâtı ikame edenler (-e gelince); doğrusu biz ıslah olan ve ıslah edenleri mükâfatsız bırakmayız.
(A’raf/170)
Onlar ki, salâtı ikame ederler (Allâh’a yönelişleri sonucu, tüm varlığın O’nun
hükmüne uyduğu; âlemlerde Allâh Esmâ’sından başka {dûnunda} hiçbir şey olmadığı
yaşanarak, “Bakıy Allâh’tır” hakikati açığa çıkar) ve onları rızıklandırdıklarımızdan (maddi veya salâtı yaşamanın
sonucu oluşan manevî rızkı) infak ederler.
(Enfal/3)
Haram aylar bitince, (anlaşmayı bozup size saldıran) müşrikleri nerede bulursanız öldürün;
onları yakalayıp esir alın; onların yollarını gözetleyip, geçitleri kontrol
altına alın! Eğer tövbe eder, salâtı ikame eder ve zekâtı verirlerse o takdirde
yollarını açın... Muhakkak ki Allâh Ğafûr’dur,
Rahıym’dir. (Tevbe/5)
Eğer tövbe eder, salâtı ikame
eder ve zekâtı verirlerse, artık Din’de kardeşlerinizdir... Bilen bir kavim
için işaretleri detaylandırıyoruz. (Tevbe/11)
Allâh’a secde mahallerini ancak
Esmâ’sıyla hakikati olan Allâh’a ve gelecekte yaşanacak sürece iman eden,
salâtı ikame eden, zekâtı veren ve sadece Allâh’tan haşyet duyan kimse imar
eder (Allâh’a secde edilir
hâle getirir)... İşte bunların hakikate
erenlerden oldukları umulur. (Tevbe/18)
İnfaklarının (Allâh için yaptıkları harcamaların) onlardan kabul edilmesine engel şudur:
Onlar, Esmâ’sıyla onların hakikati olarak Allâh’ı ve Rasûlünü inkâr edenlerden
oldular; salâta ancak tembel tembel gelirler ve ancak istemeye istemeye bağışta
bulunurlar. (Tevbe/54)
İman eden erkekler ve kadınlar
birbirlerinin velîleridirler... Olumlu olanları hakikatin gereği olarak
emrederler, olumsuzlardan da birbirlerini engellerler; salâtı ikame ederler ve
zekâtı verirler; Allâh’a ve Rasûlüne itaat ederler... İşte bunlara Allâh,
rahmet edecektir... Muhakkak ki Allâh Aziyz’dir,
Hakiym’dir. (Tevbe/71)
Ebeden, onlardan ölen hiç kimseye
cenaze namazı kılma ve onun kabri başında dua etme! Muhakkak ki onlar,
Esmâ’sıyla onların hakikati olan Allâh’ı ve Rasûlünü inkâr ettiler ve onlar
fâsıklar (bilinçleri hakikate
kapalı - bozuk inançlı) olarak öldüler.
(Tevbe/84)
Musa ve erkek kardeşine:
“Mısır’da halkınız için evler hazırlayın... Evlerinizi ibadethane yapın ve
salâtı ikame edin... İman edenleri müjdele” diye vahyettik. (Yunus/87)
Dediler ki: “Yâ Şuayb...
Yöneldiğin mi sana emrediyor, atalarımızın tapındıklarına tapınmamamızı ya da
mallarımızda dilediğimiz gibi tasarruf etmememizi! Muhakkak ki sen Haliym’sin, Reşiyd’sin.”
(Hûd/87)
Gündüzün iki tarafında ve geceden
zülfelerde (gündüze yakın
saatlerinde) salâtı ikame et... Muhakkak
ki hasenat (Hakikatini yaşamak - kişiden açığa çıkan güzel yaşantı) seyyiatı (hakikati örtme ve
nefsaniyetten kaynaklanan suçların getirisini) giderir... Bu, idrak sahiplerine bir öğüttür. (Hûd/114)
Yine onlar Rablerinin vechini (cennet yaşamı olan rabbanî kuvvelerin açığa
çıkışı yaşamını) arzulayarak sabrettiler
(mevcut şartlarına); salâtı ikame ettiler ve kendilerinde açığa çıkardığımız
yaşam gıdasından gizli ve açık olarak bağışta bulundular... Yaptıkları
yanlışları (arkasından yapacakları)
güzel fiillerle yok ederler... İşte onlarındır geleceğin vatanı! (Ra’d/22)
İman etmiş kullarıma de ki:
“Salâtı ikame etsinler ve verdiğimiz yaşam gıdalarından gizlice veya açıkça
bağışta bulunsunlar, alış-veriş ve dostluğun olmadığı süreç gelmeden önce.” (İbrahim/31)
“Rabbimiz... Muhakkak ki ben,
zürriyetimden bazısını senin kutsal evinin yanında, ekin bitmez bir vadiye
yerleştirdim... Rabbimiz, salâtı ikame (sana yönelişlerinin getirisini)
yaşasınlar diye! (O hâlde)
insanlardan bazı hakikati idraka açık olan şuur sahiplerini, onlara meylettir
ve kendilerini ilim ve marifetlerden rızıklandır... Tâ ki değerlendirsinler,
şükretsinler.” (İbrahim/37)
“Rabbim, salâtı ikameyi (Esmâ hakikatine yönelişin getirisini
yaşayanlardan) kıl beni ve zürriyetimden
de (ikame edenler yarat)! Rabbimiz;
duamı gerçekleştir.” (İbrahim/40)
Not: Dikkat: İbrahim a.s. gibi bir Zât, salâtın ikamesini - yaşantısını talep
ediyor; bu ne anlam taşır, derin düşünmek gerekir. A.H.
Güneş’in, batıda gözden
kaybolmasından gecenin kararmasına kadarki süreçte salâtı ikame et. FECİR
KURÂN’ını da (sabah salâtını
da)... Muhakkak FECİR KUR’ÂN OKUMAsı
şahitlendirilmiştir. (İsra/78)
Ayrıca gecenin bir kısmında,
yararını göreceğin, Kurân’la teheccüde kalk (uyanarak salâtı yaşa)! Umulur ki
Rabbin sende Makâm-ı Mahmud’u bâ’s eder sende o makâmın özelliklerini açığa
çıkartır... {Ve çıkartmıştır da “İnna fetahnaleke” âyetinde bildirilen
husus ile. A.H.})! (İsra/79)
De ki: “‘Allâh’ diye yönelin veya
‘ Rahmân’ diye yönelin! Hangi
anlayış ile yönelseniz, El Esmâ ül Hüsnâ O’na aittir (Esmâ ül Hüsnâ ile işaret olunan hep aynı TEK!
TEK’in değişik özelliklerine işaret eden isimler; illâ “HÛ”)! Salâtında sesini
yükseltme, onu gizleyip kısma da; ikisi arası bir yol tut.” (İsra/110)
“Nerede olursam olayım beni
bereketli kıldı... Salâtı (sürekli
Rabbime yönelik yaşamayı) ve sâfiyeyi
hükmetti, Hayy olduğum sürece!”
(Meryem/31)
Ailesine salâtı yaşamayı ve
sâfiyeti emrederdi. Rabbinin indînde mardiye (şuurunda - tecelli-i sıfat) idi. (Meryem/55)
Onların ardından bir nesil geldi
ki, salâtı (hakikatlerine
yönelişi) yitirdiler ve şehvetlere (kendilerini
beden kabulünün dürtülerine ve boş heveslerine) tâbi oldular... Gayyayı (içinden çıkılamaz cehennem çukurunu) boylayacaklar! (Meryem/59)
“Kesinlikle Ben, evet Ben
Allâh’ım! Tanrı yok, sadece BEN! Bana (Esmâ özelliklerimi açığa çıkarma işlevinle) kulluk et! Beni hatırlaman için salâtı yaşa!” (Tâhâ/14)
Yakınlarına salâtı (rabbine yönelişi) yaşamalarını emret; kendin de onda devamlı ol! Senden bir yaşam
gıdası istemiyoruz; (aksine) senin yaşam gıdan bizden! Gelecek korunanındır.
(Tâhâ/132)
Onları hükmümüzce hakikate
erdiren önderler kıldık... Onlara hayırlı işler yapmayı, salâtı ikame etmeyi ve
zekât vermeyi vahyettik... Kulluklarının farkındalığında idiler. (Enbiya/73)
Onlar ki, “Allâh” anıldığında o
anlam şuurlarında haşyet oluşturur... Kendilerine isâbet edenlere sabredenler
ve salâtı ikame edenlerdir... Kendilerini beslediğimiz yaşam gıdalarından,
başkalarına da bağışlarlar.
(Hac/35)
Onlar, eğer kendilerine arzda yer
verirsek; salâtı ikame ederler, zekâtı verirler, doğrulukla hükmedip, çirkin
davranışlardan engellerler... İşlerin sonu Allâh’a aittir. (Hac/41)
Allâh için, O’nun Hak cihadı
olarak, mücahede edin! O, sizi seçti ve Dinde size bir zorluk yüklemedi...
Babanız İbrahim’in milletinin (din anlayışıdır bu)... Daha önce de
şimdi de O, sizi “Müslimler = teslim olmuşlar” diye isimlendirdi ki, O (Sistemi
“OKU”yan, vahdeti açıklayan) Rasûl (Hz. Muhammed s.a.v.) sizin üzerinize bir
şahit olsun, siz de insanlar üzerine şahitler olasınız! Artık salâtı ikame edin
ve zekâtınızı verin; Esmâ’sıyla hakikatiniz olan Allâh’a tamamıyla bağlanın! O,
Mevlâ’nızdır (sahibiniz, her fiilinizin oluşturanı)... Ne güzel Mevlâ’dır ve ne
güzel Nasîr’dir (O). (Hac/78)
Onlar (iman edenler) salâtlarında hakkıyla Allâh’ı müşahede etmenin yaşantısı içindedirler;
(Mü’minun/2)
Yine onlar ki salâtlarını
muhafaza ederler (Allâh’a
yönelişleri - müşahedeleri süreklidir). (Mü’minun/9)
(Onlar o)
Ricaldir ki, kendilerini ne ticaret ne de (dünyevî) alışveriş Allâh’ın Zikri’nden (hakikatlerini hatırlamaktan
engelleyip), salâtın ikamesinden (hakikatini
yaşamaktan) ve zekâtı vermekten (kendisindekini
karşılıksız paylaşmaktan) alıkoymaz!
Onlar, kalplerinde (şuurlarında açığa çıkan içsellikteki hakikat) ve gözleriyle görecekleri (âfakta
müşahede edilecek dışsal gerçeklik)
nedeniyle, dönüşülecek süreçten korkarlar. (Nûr/37)
Salâtı ikame edin, zekâtı verin
ve Rasûle itaat edin ki rahmete erdirilesiniz. (Nûr/56)
Ey iman edenler! Sağ ellerinizin
mâlik olduğu kimseler ve sizden buluğa ermemişler, sizden üç defa izin
istesinler... Sabah namazından önce, öğlen soyunuk olduğunuz zaman ve yatsı
namazından sonra... (Bunlar) sizin için üç soyunuk olduğunuz vakittir...
Bunlardan sonra (bu üç vaktin haricinde)
sizin ve onların üzerine bir suç yoktur... (Onlar) yanınızda dolaşırlar... İşte böylece Allâh işaretlerini size
açıklıyor... Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir. (Nûr/58)
Onlar ki, salâtı (Allâh’a yöneliş ile mi’râcı yaşama) ikame ederler ve arınıp saflaşmak için
varlıklarından verirler; işte onlar ölümsüz geleceklerine kesin yakîn elde
etmişlerdir. (Neml/3)
Sana vahyolunan BİLGİ’yi (Kitap)
oku, bildir; salâtı ikame et... Kesinlikle salât fahşadan (kendini beden kabulünün
getirisi olan aşırı davranışlardan) ve
münkerden (Sünnetullâh’a ters düşüren şeylerden) uzaklaştırır... Elbette ki Allâh zikri (hatırlanışı) Ekber’dir (Ekberiyeti hissettirir)! Allâh ne hâlde olduğunuzu bilir. (Ankebut/45)
O’na yönelmişler olarak, O’ndan (yaptıklarınızın sonucunu otomatik olarak
yaşatacağı sistem ve düzeni nedeniyle)
korunun, salâtı ikame edin ve şirk koşanlardan olmayın! (Rûm/31)
“Ey evladım... Salâtı ikame et...
İmanına uygun olanla hükmet; kötü davranışlardan vazgeçir. Sana isâbet eden
şeye de sabret! Muhakkak ki bunlar, azmetmeyi gerektiren işlerdendir.” (Lokman/17)
(Gece)
yataklarından kalkıp; korkarak ve umarak Rablerine dua ederler... Kendilerini
beslediğimiz yaşam gıdalarından Allâh için karşılıksız bağışta bulunurlar!
(Secde/16)
Evlerinizde oturun... Önceki
cahiliye anlayışındaki gibi (işveli
cazibeli tahrik edici şekilde) kendinizi
teşhir ederek yürümeyin... Salâtı ikame edin, zekâtı verin, Allâh’a ve Rasûlüne
itaat edin! (Ey Rasûlün) hane halkı,
Allâh sizden yalnızca ricsi (kiri, maddi şeylere bağlılığınızı, bedensel
şeyler ile kayıtlanmanızı) gidermek ve
sizi tertemiz yapmayı diler! (Ahzab/33)
Hiçbir suç yüklenmiş benlik, bir
başkasının yükünü yüklenmez... Yükü ağır biri, onu (yükünü)
taşımaya çağırsa bile, ondan bir şey yüklenilip taşınılmaz... Akraba dahi olsa!
Sen ancak gaybları olarak Rablerinden haşyet duyan ve salâtı ikame edenleri
uyarırsın... Kim arınıp temizlenirse ancak kendi nefsi için temizlenmiştir...
Dönüş Allâh’adır. (Fâtır/18)
Muhakkak ki Allâh’ın Kitabını
“oku”yanlar, salâtı ikame edenler ve kendilerini beslediğimiz yaşam
gıdalarından, gizli - açık, Allâh için karşılıksız bağışlayanlar, asla
kaybetmeyecekleri yatırımı yaptıklarını umabilirler! (Fatır/29)
Onlar ki Rablerine icabet edip
salâtı ikame ederler; işleri, aralarında istişare ederek çözerler...
Kendilerini beslediğimiz şeylerden de infak ederler... (Şûrâ/38)
(Rasûlullâh ile) özel görüşme öncesi sadakalar vermekten korktunuz... Bu uygulamayı (cimrilikten
dolayı) yapmadınız -(ama) Allâh sizin tövbenizi kabul etti- (artık) salâtı ikame edin, zekâtı verin; Allâh’a
ve Rasûlüne itaat edin! Allâh yaptıklarınızı Habiyr’dir. (Mücadile/13)
Ey iman edenler!.. Cuma’nın
günü’ndeki o salât için çağrıldığınızda, Allâh zikrine (Hakikatinizi HATIRLATMA
çağrısına) koşun ve alışverişi bırakın! İşte bu sizin için daha hayırlıdır;
eğer (işin gerçeğini) kavrayabilirseniz. (Cuma/9)
O salât tamamlandığında arzda
yayılın, Allâh’ın fazlından talep edin ve (el Esmâ’sıyla hakikatiniz olan)
Allâh’ı çok zikredin (HATIRLAYIN) ki kurtuluşa eresiniz! (Cuma/10)
Sadece musallîn (bilfiil salât yaşayanlar) müstesna! (Me’aric/22)
Onlar ki sürekli salâttadırlar (sürekli Allâh’a yönelişlerini muhafaza ederler)! Meariç/23)
Onlar ki salâtlarını muhafaza
ederler (Allâh’a yöneliş
hâllerini sürekli korurlar).
(Meariç/34)
Muhakkak ki Rabbin senin gecenin
üçte ikisinden daha azında, yarısında veya üçte birinde kalktığını biliyor...
Seninle beraber olanlardan bir grubun da! Geceyi ve gündüzü Allâh takdir
ediyor! (Allâh) onu asla değerlendiremeyeceğinizi bildi
de tövbenizi kabul etti... Kurân’dan kolaylaşanı okuyun (idrak edin)! (Allâh) bilir ki, sizden hastalar, arzda dolaşıp Allâh’ın lütfundan talep
eden kimseler ve Allâh yolunda savaşan kimseler olacaktır. Artık Ondan
kolaylaşan kadarını okuyun; salâtı ikame edin (yönelişi kaîm kılın müşahede
ile), zekâtı verin ve Allâh’a güzel bir
ödünç verin... Kendiniz için (önceden)
hayırdan ne takdim ederseniz, Allâh indînde onun çok daha büyük ve hayırlısını
bulursunuz. Allâh’tan mağfiret dileyin! Muhakkak ki Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir. (Müzemmil/20)
“Sizi Sakar’a (dev alevli kuşatan ateşe) sokan nedir?” (Müddessir/42)
Dediler ki: “Musallîn’den (bilfiil salâtı yaşayanlardan) değildik!” (Müddessir/43)
Ne tasdik etti, ne salât eyledi (yöneldi Rabbine)... (Kıyamet/31)
Rabbinin ismini zikredip (hatırlayıp)
bilfiil salât eden (yaşayan)
kurtulmuştur. A’lâ/15)
Bilfiil salât hâlindeyken bir kulu! (‘Alâk/10)
Oysaki onlar, Hanîfler olarak
Dini O’na (yalnız Allâh’a) hâlis kılarak; Allâh’a kulluk
yapmalarından, salâtı ikame etmelerinden ve zekâtı vermelerinden başka bir
şeyle emir olunmadılar... İşte budur Din-i Kayyim (geçerli hak din -
sistem)! (Beyyine/5)
Vay hâline o (âdet diye)
namaz kılanlara ki (Maun/4)
Onlar, (iman edenin mi’râcı olan)
salâtlarından (okunanların mânâsını
yaşamaktan) kozalıdırlar (gâfildirler)!
(Maun/5)
O hâlde Rabbin için salâtı yaşa ve kurbanı (benlik) kes! (Kevser/2)