Son günlerde Türkçe ibadet, Türkçe ezan gibi ifadeleri sıkça duymaya başladık. Bilerek mi yapılıyor, yoksa bilmeyerek mi yapılıyor anlamakta zorlanıyorum. Talep edenlere baktığımda ibadet etmeyen ama, ibadet edenlere karışma heveslisi olan kişilerden oluştuğunu görüyorum. En önde gelen isimler bile Namaz kılmadığını söylememek için;” Size ne? O benim TANRI ile aramdaki olaydır” gibi kaçamak cevap verdiklerini okuyoruz. Halbuki İslam’ da farz ibadetler umumidir. İftihar vesilesidir. Sadece nafile ibadetler gizlenir. Dolayısıyla bu tip konuşanların İslam’ın ruhunu anlamadıklarını, kendilerinin zaten ibadet etmek gibi bir düşünceleri olmadığı, İbadet etmeyi gereksiz, boşuna ve bilinçsiz yapılan bir eylem olduğu düşüncesine sahip kişiler olduğunu görüyoruz.
Olayın Ülkede çıkış noktasına baktığımızda, Cumhuriyetin kurulması ile birlikte sosyal dönüşümü amaçlayan resmi ideolojinin, toplum mühendisliği çalışmalarına uygun olarak, kendi anlayışını topluma hakim kılma faaliyetleri ile birlikte uygulamaya koyduğu konulardan biri olduğunu görmekteyiz. Topluma hakim değerlerin toplu olarak değiştirilmesi zor, hatta imkansız olduğu için kısa aralıklarla ve küçük değişimler halinde tek tek gerçekleştirilmesi şeklinde planlandığı görülüyor. Çünkü belirli zaman aralıklarında tekrar tekrar gündeme getiriliyor, toplum, değişime uygun hale getirilmeye çalışılıyor. Aslında amacın; Resmi ideoloji kendisine tek rakip olarak gördüğü hakim inançları, yok edemediği için zorunlu olarak kontrol altına alma çabası olduğunu söyleyebiliriz.
İşin acıklı tarafı hem laiklik iddiasında bulunacaksınız, hem de toplum inançlarını dilediğiniz gibi değiştirip düzenlemeye kendinizi yetkili göreceksiniz. Ne büyük çelişki değil mi?
İşin diğer boyutuna baktığınızda bu işle ilgilenenlerin hemen hiçbirinin İslam Dinini bilen, anlayan kişilerden oluşmadığını da görüyoruz. Örneğin Atatürk’ün bizzat emri ile Kur’an’ın tefsir çalışmalarını gerçekleştiren A.Hamdi Yazır; Allah ismi yerine İlah, Tanrı kelimesi kullanılamayacağını birinci cildinde uzun uzun açıkladığı halde, Türkçeleştirilmiş Ezanda TANRI ULUDUR şeklinde çeviri yapılmıştır. Bugün okul kitaplarında, hatta askerin yemek duasında bile; ALLAH ismi yerine TANRI kelimesi kullanılmaktadır. İkinci bir husus, TANRIDAN BAŞKA YOKTUR TAPACAK ifadesi zaten İslam’ı bilmediklerine yeterli delildir. Çünkü İslam, Tevhid akidesine göre zaten ilah, tanrı gibi hayali olarak üretilmiş kendisine tapınılması gereken bir varlık yoktur. Reddeder.
Bu çalışmaları yürütenler herhalde Din kavramını; Türklerin İslam’dan önce inandığı gök tanrılı ve onun elçili, tapınılmalı Şamanizm gibi bir din kavramı olarak kabul edip , İslam dininin de onun gibi bir şey olduğunu zannetmişler, Said Nursi’yi de buna itiraz ettiği için hain, isyancı olarak kabul edip, rejim düşmanı gibi gösterdiler herhalde.
Gelişmeleri bu şekilde açıkladıktan sonra konuya dönelim; Ezanda ve salat (Namaz)ibadeti dediğimiz çalışmalarda Dil değiştirilemez. Kur’an’ı Türkçeye çevirip okuyabilirsiniz, piyasada yüzlerce tercüme edilmiş Kur’an vardır, Yorum yapabilirsiniz, ki bu yapılıyor. Ayet ve hadislerde geçen tüm önerileri kuralları tartışabilirsiniz. Bilimsel olarak araştırmalara konu edebilirsiniz. Bu yapılmıyor ama keşke yapılsa. Ancak Salat ( namaz) ve ezanı Türkçe yapamazsınız. Çünkü İSLAM DİNİ İNSAN KAYNAKLI BİR DİN DEĞİLDİR. O Dini yaratan, tebliğ eden, Arapça dilini seçmiş, programı o dilin fonetik frekanslarına bağımlı hale getirerek sabitlemiştir. İslam evrenseldir. Ne Arap’a ne Türk’e ne Acem’e ne Alman’a ne İngiliz’e özel indirilmiştir. Hedef aldığı birey olarak bizzat insanın kendisidir. Ülkesi, milliyeti, rejimi yoktur. Zamana bağımlı değildir. Bu nedenle herhangi bir grubun tekelinde değildir.Ezan ise vahiy kaynaklı bu Din’i tebliğ eden, öğreten kişi tarafından çağrıya sembol olarak uygun görülmüştür. Din adına değişiklik yapacak, konuşacak başka bir Resul, bir Nebi de artık gelmeyeceğine göre, Salat’a(Namaza) çağrı olarak İslam Dininde yerini almıştır. Bu güne kadar her tür insandan Müslüman olanlar İslam’ı bu şekli ile kabul etmişlerdir. Bu yüzden hangi ülkeye giderseniz gidin, Ezanı duyduğunuzda yeni bir salat vaktinin girdiğini, orada Müslüman olduğunu ve birlikte salat (Namaz) kılabileceğinizi düşünebilirsiniz.
Şunu diyebilirsiniz tabii; bu şekli ile İslam’ı ben benimsemiyorum. Madem Allah’la aramda kimse yok, madem O her dili bildiğine göre aynı dille daha kolay anlaşırız. Ben namazımı kılarken okuyacaklarımı Türkçe okuyacağım, Türkçe kılacağım. Diyebilir ve uygulayabilirsinizde. Kimse size karışamaz Sonuçları ile de aynı şekilde siz karşılaşmak durumunda kalacaksınız çünkü. Ama artık vahiyle bildirilmiş, Resulü ile tebliğ edilmiş onun uyguladığı şekilde değildir, artık yaşadığınız Din, SİZE ÖZGÜ hale gelmiştir. Namazı bir radyo istasyonu olarak düşünün. Mesela P…. FM’i dinliyorsunuz. Radyo frekansınız P…. FM in frekansı. Ama şarkılar yabancı dillerde. Kardeşim ben Türkçe dinlemek istiyorum. Hatta şöyle damardan olsun diye Ş……. FM e geçersiniz. Amacınıza ulaştınız. Türkçe damardan parçalar dinliyorsunuz. Ancak Radyo istasyonunuz artık P…. FM değil. Frekansı farklı, artık Ş……. FM. Biraz anlatabildim mi?
Bu konuya devam edeceğim inşallah. Neden yapılamayacağını daha bilimsel olarak anlatmaya çalışacağım. Şimdilik bu kadar ısınma ile yetinin. Hem de sıkılmamış olursunuz.
Her şey gönlünüzce olsun.