27 Mayıs 2008 Salı

İBADET KAVRAMI

İbadet kavramını irdeleyelim biraz da.
İbadet dinin önerdiği, teklif ettiği eylemler olduğunu hepimiz az çok biliriz. Felsefi dinlerde bu kavram Tanrıya tapınma, onu razı etme, onore etme, saygıda, tazimde bulunma olarak tanımlanır. Bu isim altında yapılan her şey Tanrısının rızası içindir. Onun ne işine yarayacağını sorgulamadan, sırf O istedi diye yerine getirmeye çalışmaktır.
Bizi ilgilendiren kısım İslami ibadetler olduğuna göre diğer şekilleri es geçebiliriz.
Biz İslam dininde olanlar bilirler; Veciz bir söz vardır;”Allahın, ibadet dediğmiz şeylere ihtiyacı yoktur, insanın kendisi için gerekli şeylerdir “ deriz de yine de Allah emri olduğu için yaptığımızı düşünür, biz bunlardan nasıl faydalandığımızı pek düşünmeyiz. Sevap kazandığımızı, günahlarımıza karşılık bir borç ödemesi gibi düşünürüz. Camilerde olsun, büyüklerimizden olsun, yapılan ibadetlerin kul olarak insanın Allah’a olan borcu olduğu anlatılır. İbadet kavramını bu tür yaklaşımla anlatmayı şahsen doğru bulmuyorum.
Allah Resulünün anlattığı Allah ile Hz. Musa arasındaki konuşmayı bilirsiniz.
Allah; (Ya Musa! Benim için ne amel yaptın?) buyurdu. O da, (Ya Rabbi! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekat verdim ve seni zikrettim) deyince, Allah, (Namaz, senin için burhandır. Oruç, seni Cehennemden koruyan kalkandır. Zekat, mahşer günü, herkes sıcaktan yanarken, sana gölge yapacaktır. Zikir de, o gün, karanlıkta, sana nur olacaktır. Benim için ne yaptın?) buyurdu. Hz. Musa, (Ya Rabbi, senin için olan amel nedir) dedi. Allah; (Sevdiğimi benim için sevdin mi ve düşmanımı düşman bildin mi?) diye buyurduğu kutsi hadis; bizim ibadet olarak bildiğimiz çalışmaların, aslında kendimiz için gerekli olan çalışmalar olduğunu çok güzel anlatıyor
Yani İnsan aklını kullanarak, kendi yaşamı için doğru davranışları düşünebilecek, idrak edebilecek yeteneklerle yaratıldığını, araştırarak, öğrenerek kendisi için neyin doğru olacağını bulması ve uygulaması gerektiği gösteriliyor.
Din olarak İslam’ı seçmek demek; Allah’tan başka bir varlık olmadığına, Varlık alemini, bilinç-enerji olarak kendisinden açığa çıkaran, var olma gayesinin programı doğrultusunda sonsuza kadar devam ettiren bir varlık alemi olduğuna, kendisinin de insan olarak bu alemde yaratılıp yaşamını sürdürecek bir birim olduğuna inanması anlamına gelir. Yine bu inanç gereği olarak, Allah’ın kendisine ait özelliklerle kendisini donattığını, kullanabileceği güçler ve tercih iradesi vererek davranışlarının karşılıklarının oluşturacağı sonsuz bir yaşam süreceğinin de bilincinde olmak demektir. Çünkü Allah Kur’an da;
Hala aklınızı kullanmayacak mısınız,
Hala tefekkür etmeyecek misiniz,
Hala basiretle bakıp idrak etmeyecek misiniz? Diyerek adeta bize sitem ediyor.” Ben sizi sistemi algılayabilecek, kendi yaşamınız için nelerin önemli olduğunu kavrayabilecek kapasitede yarattım, şu sizin yaptığınıza bak” diyor. Daha açık nasıl uyarabilirdi ki?
Peki uyarılara dikkat etmezsek ne olur?. Hiç bir şey. Yaşamımız diğer canlılar gibi devam edecektir. Beynimiz hormonlarınızın yönlendirmesi ile yine otomatik olarak davranışlar sergileyecek, doğru veya yanlış kanaatler, idrak olarak oluşturulup otomatik olarak bilincimize kaydedilecek, süreniz bittiğinde ise yine aynı şekilde otomatik olarak bir üst boyuta geçeceğiz. Zaten iş burada çatallaşacak. Dünya yaşamında yetenek ve güç olarak en üst seviyede olan varlıklardık. Ama burada şartlar değişik. Madde algılaması farklı, varlıklar farklı. Tamamen farklı bir boyut. Biz yaşamımızı, bedensel istek ve arzularımız doğrultusunda bu Dünya yaşam formuna göre düzenleyip, uyarıları dikkate almadan diğer boyuta geçmişsek. Artık yapacağınız bir şey kalmamıştır. Bu yaşamda bir sivrisinek bize ne anlam ifade ediyor ve nasıl muamele görüyorsa, hazırlıksız gelen insanda aynı konumda olacak. Hatta sivrisinek daha şanslı. Çünkü onun yaşamı burada bitecektir. Halbuki insan bilinci ölümsüzdür. Dolayısıyla çekilecek acılar ve pişmanlıklarda sonsuz olacaktır. Cehennem kavramı ile anlatılmak istenen budur.
Uyarılar dikkate alınarak önerilen çalışmalar yapılırsa, yaşanacak sonsuz hayatta yaptığımız kadar tercih şansımız ve gücümüz olacaktır.
Tüm bunlardan anladığımız insanın, ölüm ötesi yaşamını istediği seviyeye getirebilmesi için yaptığı çalışmalar, bizim ibadet olarak bildiğimiz çalışmalar olmaktadır.. Bunların duygusallıkla, hislenme ile, merhamet beklentisi ile ilgisi olmayan çalışmalardır. Kitabında Allah; İnsan için kendi çalışmalarının sonucundan başka bir şey yoktur. Diye açıkça beyan ediyor. Yani düşündüğün, bildiğin, ümit ettiğin şeyleri değil, bizzat eylem olarak gerçekleştirdiğin davranışlarının sonucunu yaşayacaksın diyor. Ne eksik ne fazla.
Sonuç olarak İbadet adını verdiğimiz tüm çalışmaların hem bu yaşamımız hem de ölüm ötesi yaşamımız için mutlaka gerekli, olmazsa olmaz konumunda olan davranışlarımızdır. Getirisi sadece bize, kendimize olan, hem biyolojik hem de ruhsal yönden sıhhatli, sağlam, pozitif bir yaşam sürmemiz için önerilmiş eylemlerdir. Hayvanlardan farkımız, onlarınki genetik kodlarında sabit tutularak bu dünya boyutu ile sınırlı bir yaşam için yaratılmışlardır. Biz ise bir üst boyuta geçecek formatta yaratılmış olup, bir sonraki boyutta nasıl yaşam süreceğimizi bu yaşamda şekillendireceğiz. Tabii İbadet dediğimiz çalışmalarla. İşte İslam Dini; kendini akıllı kabul eden insana, bizzat bireye önerdiği yaşam tarzı bu. Tercih bizzat bireyin, kişinin kendinindir. Zorlama yoktur.
İnşallah İslam’ı gereği gibi algılar değerlendirenlerden oluruz.
Her şey gönlünüzce olsun.