9 Haziran 2010 Çarşamba

BİR HİKAYE

Fatih Sultan Mehmet Han her fırsatta fakir ve yoksullara yardımda bulunurdu. Dervişlerin ve muhtaç kişilerin gönlünü almayı görev bilirdi, fakat padişahın bu tavrını bilen nice açıkgöz onun bu özelliğinden yararlanma yoluna giderdi.

Bir gün avlanmak için İstanbul dışına çıktığında karşısına üstü başı perişan kıvrak zekâlı bir dilenci çıkıp yardım istedi. Fatih’te onu bir altınla savuşturmak istediyse de bu defa sert bir kayaya çarptı. Zira bir altını beğenmeyip yüzünü buruşturan dilenci,

- Sultanım bu ne biçin kardeşlik? İnsan kardeşine sadece bir altını mı lâyık görür?

- Nerden kardeş oluyoruz? Diye şaka yollu dilenciye takıldı.

- Hünkârım ikimizde Adem peygamberin soyundan gelmiyor muyuz? Dedi

Fatih Sultan Mehmet han zekâsı ince zekası ile dilenciye;

- Aldığın bir altını sakın az görme, çünkü o kadar çok kardeşin var ki eğer onlar duyarlarsa senin hissene bir altında düşmez. Dedi.

Lâkin dilencinin zekâsı da hoşuna gittiği için,

- Hadi bakalım al şu bir kese altını da diğer kardeşlerine görünme!