Hac vaktinin
yaklaştığı şu günlerde beni çok ama çok düşündüren bir konuyu sizlerle tekrar
konuşmak istiyorum. Bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım doğrusunu isterseniz
içimdeki yara o kadar derin ve acıtıyor ki, bu konuyu tekrar gündeme getirmek
ve sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Allah emrettiği ibadetler konusunda
örneğin namaz, oruç, zekât ve hac gibi konularda çok ince detaylar vermiştir
kuranda. Fakat bazı kişiler ise bunun tam tersini söylemiş ve bu ibadetlerin
detaylandırılmadığı, uygulaması ve şeklini peygamberimize bıraktığını
savunmuşlardır.
İşte en önemli sorunda burada
başlamaktadır, gerçekten Allah bu kadar önem verdiği ibadetler konusunda izahat
etmeyip, uygulanışını, şartlarını ve detaylarını elçisine mi bırakmıştır? Yani
bu ibadetler hakkında kuranda açıklama yok mu, yoksa bizlere öğretilenler mi
kuranda yok? İşte cevabını aramamız gereken soru sanırım bu olsa gerek.
Önce yukarıda saydığım ibadetler
için kısaca kuranı hatırlayalım gerçekten detaylar yok mu? Namazın, orucun, haccın İbrahim peygamberden bu yana farz olduğunu
söyler kuran. Böyle ibadetlerin
kuranda izah edilmemesi mümkün mü sizce? Yaratan hem sizleri kurandan hesaba
çekeceğim diyecek, hem de iman adına koyduğu farzları kuranda açıklamayacak,
detaylandırmayacak bunları söylemek akla uymadığı gibi kurana da uymaz.
Önce namaz konusuna bakalım, kuran namazın olmazsa olmaz şeklini birçok
ayetinde anlatarak kıyam, rükû ve secdeden oluştuğunu belirtmiştir. Namazda
kolayımıza gelen ayeti okuyabileceğimizi hatta namazda, Allah tan yardım
isteyebileceğimizi de söylemiştir bizlere. Hatırlayın namazlarımızda
okuyacağımız duaların ses tonunun nasıl olacağını bile açıklayan bir kitap
için, nasıl olur özet bir kitap deriz?
Ama bizler bize öğretilenleri
kuranda bulamayınca ne yazık ki bakın kuranda yok deme cesaretini göstermişiz.
Örneğin bakın rekât sayıları yok diyerek, Allahın serbest bıraktığı rekât
sayısını sanki eksik gibi görmüşüz. Namazı nasıl kılacağımızı hatta kısaltılmış
namazın bizzat tarifini veren rahman, eğer isteseydi kaç rekât olacağını da
söylemez miydi diye hiç düşünmemişiz.
Oruç konusunu düşünün lütfen,
oruca ne zaman başlayacağımızı ve bitireceğimizi o çok basit anlaşılır şekliyle
izah edişini nasıl unuturuz? Orucu bozan şeylerin açıklaması detay değil de
nedir? Oruç geceleri daha önce cinsel ilişkinin yasak olduğu, ama şimdi bizlere
serbest bırakıldığını açıklayan ayetler, sizce detay değil midir?
Buna benzer daha birçok
detayları da vermiştir kuran. Hac konusunda da o kadar detaya girmiştir ki,
düşünün sefa ve Merve tepelerini ziyaret etmenizde sakınca yoktur diyerek bile
izahın ve anlatımın ilerisine geçmiştir. Bir konu anlatılırken ne yapılması
gerektiği ya da yapılmaması gerekenler anlatılır.
Burada dikkat edin sakıncası
olmayan detaya bile girmiştir. Siz şimdi bu kitapta her şeyin açıklanmadığını
nasıl söylersiniz? Burada cinsel ilişkinin olamayacağı, tıraş olunması ve
tertemiz bir şekilde ziyaretin yapılması, dönerek tavaf edilip hep birlikte
Allahın anılması gibi çok daha detayına girip, bu ziyareti iki günde
bitirmenizde sakınca yoktur diyecek kadar, ince ve hassas açıklamalar yapmıştır
rabbim kuranda.
Günümüzde yapılan şeytan
taşlamak ya da ziyaret edilip yüz sürülen bir taşı kutsallaştırmak kuranda yok
diye, nasıl onu özet ve yetersiz görürüz? Bizler bize öğretilenleri kuranda
bulamayınca, bakın işte demek ki kuranda her şey yazmıyormuş diyecek kadar
İslam ı beşerileştirmişiz. Sanırım bizlere düşen görev bu güzel dini, beşerin
dini olmaktan kurtarıp, gerçek İslam’ın yaşandığı bir dine dönüştürmek
olmalıdır.
Hac konusu ve Haram aylar
konusunu kurana bakmadan önce günümüzde inanış ve uygulanış şekline bakalım.
Sizlere önce bu konu ile ilgili benim Diyanet İşleri Başkanlığına sorduğum soru
ve ona verdikleri cevaba bakarak, sizlerin hiç etki altında kalmadan önce
aklınız ve mantığınızda değerlendirme yaparak, daha sonrada bu bilgileri kuran
ile karşılaştırıp, ondan sonra değerlendirmenizi rica edeceğim. Bu konu İslam
âleminin içler acısı bir durumudur. Artık birilerinin bazı Kuran gerçeklerini,
beşerin rivayetlerinden üstün olduğunu haykırması zamanının geldiğini
düşünüyorum. Bakın Haram aylarda hac yapılabilir mi sorusuna Diyanetin verdiği
cevaptan, bazı önemli alıntılar alıyorum.
Kuran'da mücmel olan hususlar
Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır. Bu aylardan Muharrem ayında hac
ibadetinin yapılması Hz. peygamber’in uygulamasıyla sabit olmuştur. İbadetler
konusunda Hz. Peygambere uymak farzdır. O nasıl yaptı ise öyle yapılır. Bunun
için Hz. Peygamber (as) "Ben nasıl namaz kılıyorsam öyle kılınız"
buyurduğu gibi "Haccın menasikini (hac ibadetini içeren esasları ve
yapılış şekillerini) benden öğreniniz" buyurmuşlardır. Bu itibarla
Kuran'da mücmel olan yani detaylı olarak açıklanmamış hususlar Hz. Peygamber
tarafından açıklanmış ve uygulamalı olarak gösterilmiştir.
"Haram Aylar" kamerî
aylardan Zi'l-Ka'de, Zi'l-Hicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. İnsanların güven
içinde Hac ibadetini yapabilmeleri için "Haram ayları"yla ilgili
hükümler ta Hz. İbrahim(a.s.) zamanında konulmuştur. Hz. İbrahim(a.s.) ve oğlu
Hz. İsmail(a.s.) den bu hükümleri alan halk onları devam ettirmiştir. Bu
sebeple Cahiliye dönemi Arapları da haram aylar girdiği zaman bunların kutsallığına
karşı gösterilmesi gereken saygının bir işareti olarak savaştan ve her türlü
saldırıdan kaçınırlardı.
İslam dini prensip olarak
ulaştığı toplumlarda var olan iyi ve güzel uygulamalara dokunmaz. Aslı Hz.
İbrahim(a.s.)'e dayanan temel amacından uzaklaştırılmış olsa da bu aylarda
savaşmamak gibi güzel uygulamaları İslam dini sürdürmüş, bu aylarda kendilerine
savaş açılmadığı sürece Müslümanlar müşriklerle savaşa girmemişlerdir. Kur'an-ı
Kerim'de "Haram Aylara saygı gösterilmesi emredilmektedir.(Maide, 5: 2;97)
Ce'alellahul
Kâ'betel Beytel Harâme kıyamen lin Nasi veşŞehrel Harâme vel Hedye vel Kalâid*
zâlike li ta'lemu ennAllâhe ya'lemü ma fiys Semavati ve ma fiyl Ardı ve
ennAllâhe Bi külli şey'in 'aliym; (Maide/97) Allah, Kâbe'yi, o Beyt-i
haram'ı, haram ayı, kurbanı ve (kurbanlardaki) gerdanlıkları insanlar için bir
nizam kıldı. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olan her şeyi bildiğini ve Allah'ın
her şeyi hakkıyla bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir.
Bu aylarda her Müslüman’ın
yapması gereken belirli ve zorunlu görevler yoktur. Ancak İslam ın beş
şartından birisi olan Hac ibadeti Haram aylardan biri olan Zi'l-Hicce ayında
yerine getirilmektedir. Hac yapacak kişinin, hac ayları içerisinde ihrama girerek
hacca başlaması gerekir. Hac ayları, Hicrî takvime göre Şevval, Zilkade ayları
ile Zilhicce ayının ilk 10 günüdür.
Diyanetin yazdığı açıklamalara
birlikte bakalım. Önce mücmel yani özet olarak anlatılmış sözlerine cevap
arayalım. Gerçekten rahman bizleri iman adına ilgilendiren muhkem ayetleri
açıkça yazmayıp peygamberimize mi bırakmıştır? Her zaman bıkmadan usanmadan
yazdığım ayetleri yine tekrar yazmak istiyorum, gerçekten rabbim ayetlerini
mücmel mi yani özet olarak mı vermiştir? Bu konuyu çözmeden asla doğruya
yönelemeyeceğimizi düşündüğüm için, bu konuya açıklık getirmemiz gerekiyor. Bir
işte başarılı olabilmemiz için o işe doğru başlamamız şarttır. Eğer yanlış
yerden başlamışsak o işi doğru yapmamız ve başarılı olmamız asla beklenemez. Bakın
Allah kuran için ne diyor?
Kalem/52: Hâlbuki o (Kuran) bütün akıllı âlemler için bir öğüttür.
Bakara/99: Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, sapmış
olanlardan başkası inkâr etmez.
Bakara/209: Size apaçık deliller geldikten sonra yine yan çizerseniz, şunu bilin ki
Allah, tüm yüceliklerin, tüm hikmetlerin sahibidir.
Hud/1; Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce
muhkem kılınmış( Sağlamlaştırılmış), sonra ayrıntılı hale getirilmiştir.
Araf/174; Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka
dönebilsinler.
Araf/52; Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız
bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.
Nisa/174; Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt
gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik.
Nisa/175; Allah'a inanıp O'na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun
içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır.
Yukarıdaki ayetlere
ekleyecek daha onlarca ayet var, önemli olan onları görebilmek ve
hissedebilmektir sanırım. Diyanetin
kuran ile ilgili sözlerini tekrar hatırlayalım. (Kuran'da mücmel olan hususlar
Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır.) Yani kuranda özet olarak,
açıklanmadan verilen ayetlerin olduğu söyleniyor. Bu konularda da açıklama ve
uygulama yetkisini peygamberimize verildiği anlatılıyor. Yukarıda yazdığım
ayetlere baktığınızda kuranın anlatımının açık olmadığını mı anlıyorsunuz?
Kuranın akıllı insanlar için öğüt olduğunu, ayetlerin açık seçik indirildiğini,
delillerin açık ve anlaşılır olduğunu, önce muhkem kılındığını, daha sonrada
ayrıntılı hale getirildiğini, ayrıntılı yazmasının sebebi olarak ta hakka
dönmeleri için olduğu, kuranın ilme uygun ve ayrıntılı olduğunu apaçık
söylüyor. Daha da güzel bir örnekle Rabbinizden apaçık çok parlak güçlü bir
kanıt geldiğini belirtiyor ve bakın burası çok önemli, ona yani KURANA
sarılanlar Allah’ın doğru yolunu bulacaklardır diyor.
Şimdi düşünelim eğer Allah
anlaşılması zor özet anlatılmış, detayları verilmemiş bir kitap olsaydı bu
sözleri KURAN için kullanır mıydı? Söylenenleri doğru kabul ettiğimizde nasıl
olurda her şeyin açıklanmadığı uygulaması bile belli olmayan bir kitaba sarılır
insan. Anlaşılan ve açıklanan kitaplara bakmak daha akılcı değil mi?
Peki, apaçık bu ayetler dururken
neden böyle söyleniyor dersiniz? Allah kurana sarılın derken açıklanmamış özet
bilgilerin olduğu kitaba sarılın sizi bana ulaştıracak der mi dostlar?
Aklınızın ve mantığınızın sesini dinleyin o sizi doğruya mutlaka götürecektir.
Doğrusu ben çözemedim, sanırım bu işin sonu karakolda(mahşerde) bitecek gibi
görünüyor. Tabi bizlere düşen pes etmeden sabırla Kuran gerçeklerini anlamaya
çalışmak ve anlatmaktır.
Şimdi de bu söylenenler
doğrultusunda düşünmeye devam edelim ve diyelim ki evet, kuran özet
bilgidir(HÂŞÂ)bazı konuları günümüze kadar gelen hadislerden öğrenmeliyiz.
Peki, Rabbim ne diyordu ayetinde
(Sizi bu kitaptan sorumlu tutacağım.) Şimdi doğrusu benim kafam daha da
karıştı. Allah sizleri sorumlu tutacağım kitap kurandır, ona sarılırsanız sizi
dosdoğru bana ulaştırır diyor, bizlere ise öğretilen kuranda her şey yazmaz o
özet anlatılmıştır, detaylarını ve uygulama şeklini peygamberimizden
öğrenmeliyiz diyorlar.
Burada çok büyük bir çelişki yok
mu sizce? Diyelim ki yok yine düşünmeye devam edelim.
Bizlere gelen hadisleri
incelediğimizde kuranın vermediği birçok konuda hükümler verildiğini görüyoruz.
Yine kurandan ayetleri
karşılaştırdığımda Rabbim tek hüküm verici benim, söyle onlara bilsinler
diyordu,
Tabi bu durumda insan şüpheye
düşmüyor mu? Bizlere iletilenlerle ayetlerde bir uyumsuzluk yok mu sizce?
Belki ben yanlış anlamışımdır
dedim devam ettim araştırmaya. Hadisler kuranın açıklanmasıdır izahıdır
dediler, araştırdım her mezhep aynı konuda değişik hadisler edinmişler, hepsi de
benim hadisim daha doğru düşüncesini savunuyorlar.
Yine kafam karıştı, hadislerin
günümüze gelişine baktığımda rivayetlerle intikal ettiğini gördüm. Her mezhebin
aynı konuya bile değişik iman etmesine o zaman hiç yadırgamadım.
Peki, kuranı ve İslam ı
anlayabilmek ve yaşayabilmek için hangi mezhebin hadislerini doğru kabul
etmeliydim diye düşündüm. Birden Rabbimin uyarısı geldi aklıma. Emin olmadığın
sözlerin ardına düşme sorumlu olursun diye uyarıyordu bizleri.
Allah kuranı ben koruyorum
diyordu kuranda, acaba bu bilgileri, sözleri koruyan var mıydı? Allah sizlere
indirilen kuran yetmiyor mu diye daha peygamberimiz devrindeki insanlara kızıyordu
uyarıyordu onları, eğer bende kuran dışından gelen sözlere kuran gibi değer
verip inanırsam aynı duruma düşmüş olmaz mıyım diye düşündüm. Madem kuran
yetiyor nasıl olurda bu kitapta her şey yazmaz özet bilgidir diyerek bizleri
ciltlerce dolusu kitaplara yönlendirirler, buna hiç akıl erdiremedim.
Bakın sizlerle birkaç dakika
Rabbin sözleri ile beşerin sözlerini karşılaştırdık ne aklımıza, mantığımıza
uydu nede kurana uyum gösterdi. Ne dersiniz sizler hala kuranın özet bilgiler
içerdiğini ve her şeyin olmadığını, diğer birçok yetkileri peygamberimize
bıraktığını ve bu bilgilerin peygamberimizin sağlığında yazdırmadığı ama bu
eksiklik görülerek 150–200 yıl sonra mezhep imamlarının aklına gelerek
toplamaya başladığını, günümüzdeki hadisler olmadan da kuranı asla
anlayamayacağımıza inanmak doğru olabilir mi dersiniz?
Düşündüğünüzde ve Rabbin
söylediği gibi aklımızı kullandığımızda, garanti yolun Rabbin kitabına sarılmak
olduğunu çok daha iyi anlıyor insan. Çünkü eğer kuranda her şey açıklanmamış ve
detaysız olsaydı Allah’ın elçisi başöğretmenimiz bizlere kuranı açık ve
anlaşılır bir şekilde iletirdi.
Hem Allah neden anlaşılmayan bir
kitap göndersin de sonra bizleri sorumlu tutsun? Buna inanmak bile rabbin
adaletini sorgulamaktır Allah korusun. Peygamberimiz sağlığında böyle bir şey
yapmadığına göre buna inanmak kurana ters düşer. Eğer kuranda anlayamayacağımız
bir şey görseydi Allah’ın elçisi bizlere yine kuranı aktarırken neden
anlayamayacağımız şekilde aktarsın ki? Bakın yazacağım bu ayete de ters
düşer.
Bakara 176: Bu böyledir. Çünkü Allah, Kitap'ı hak olarak indirmiştir. Kitap'ta
çekişmeye girenler, bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler..
Hak olarak indirilen kitaba özet
ve detaysız dersek, onun üzerinde çekişmeye girmiş oluruz. Kuranın bütününden
uzaklaşıp kurandan koskoca bir kopuşun içinde buluruz kendimizi.
Demek ki kuran için özet
bilgidir demek kuran gerçeklerine asla uymuyormuş bunu anladım. Diyanetin
verdiği cevap arasında bir cümle vardı ki beni çok düşündürdü bakın ne diyor.( İbadetler
konusunda Hz. Peygambere uymak farzdır.) Kuran farz kelimesini öyle kolay
kullanmaz çünkü anlamı, Müslümanlıkta, özür olmadıkça yapılması zorunlu,
yapılmaması günah sayılan ibadetlerdir. Günah ya da sevabın kuralını da koymaya
tek yetkili, Yüceler Yücesi RABBİMDİR. İşte İslam dini kurandan bu kadar
pervasızca uzaklaştığında ne hale geldiğinin açık delilidir.
Diyanetin verdiği cevap üzerine düşünmeye devam edelim. Verilen cevapta şöyle bir cümle vardı.( O nasıl yaptı ise öyle yapılır.) Gerçekten de peygamberimiz devrinde bende olsam o ne yapıyorsa bende aynısını yapardım.
Diyanetin verdiği cevap üzerine düşünmeye devam edelim. Verilen cevapta şöyle bir cümle vardı.( O nasıl yaptı ise öyle yapılır.) Gerçekten de peygamberimiz devrinde bende olsam o ne yapıyorsa bende aynısını yapardım.
Acaba bu sözden ne anlamalıyız,
birileri ne anlıyor? Konumuz hacca gitmek ve haram aylar. Peygamberimiz
hayatında bir kez hacca gitmiş ve oda bugün günümüzde yapılan zilhicce ayında
gerçekleşmiş ve onun 9. günü olan kurban bayramının arifesine rastlamıştır.
İşte bizler peygamberimize uyun
sözünden koskoca Kuranı ve ayetlerini bir kenara bırakıp, bugün haricinde diğer
haram aylarda yapılan haccın kabul olmayacağını söylemişiz. Sizce
peygamberimize uymak, o ne yaparsa yaparız demekle bu yaptığımız aynı şeyler
mi?
Hemen Kurban bayramı arifesi
vakfesi yapılmayan haccın kabul edilmez sözü üzerine bir an düşünelim. Kurban
bayramı ve onun bir gün öncesi olan arife günü Kuranda tek bir kelimesi bile
geçiyor mu onu düşünelim? Allah oruç tutun der ama bayram yapın demez, kurban
kesin der ama bayram yapın dememiştir kurbanı da hacca gittiğinizde kesilmesini
emreder. Günümüzde bayram yaptığımız ve kestiğimiz kurban, farz değil zaten
vacip olarak adlandırılır. Dini bayramlarımızın ikisi de Peygamberimizin
bizlere bir hediyesi yani İslam âleminin BİR GELENEĞİDİR.
Bakın ne dedim geleneğidir.
Bizler gelenekleri öyle bir hale getirmişiz ki kuranın emirlerini bile göremez
olmuşuz, adeta düşünmeyi bir kenara bırakmışız. Allah’ın emri dahi olmayan
kuranın hiç bahsetmediği bir gün kutsallaştırılıp o gün olmaz ise hac kabul
edilmez deme yanlışlığına öyle bir düşmüşüz ki, sanırım hem gözler kapanmış hem
de gönüller susmuş. Rabbin mahşer gününde bizlere hatırlattığı ve
peygamberimizin söyleyeceği bir sözü hatırladım birden, bakın Allah’ın elçisi
bizlerin toplandığı ve şahit olarak çağrılacağı gün bizlere hitaben ne
söyleyecekmiş?
Furkan/30; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.
Sizce peygamberimiz neden bu
sözü söyleyecek lütfen herkes kendi nefsinde bunu düşünsün. Acaba kuranda her
şey olmasa, o özet bilgileri yazmış olsa, bizler İslam ı öğrenmek için günümüze
kadar gelen rivayetlere muhtaç olsak böylemi söylerdi?
Şimdi bu söylenenlere inananlara
bir sorum olacak. Yukarıdaki sözü söyleyen peygamberimize, günümüzde
söylenenlere inanan bir âdem kulu çıkıp ta, mahşer gününde kendisine; Ey Allah’ın
elçisi kuranın tam açıklanmayan özet bilgiler olan ayetlerini, senin
hadislerinden sözlerinden öğrendim bende kabahat yok, bende o sözlere göre
dinimi yaşadım diyecek bir babayiğit var mı aramızda? Yorum sizlerin.
Şimdi Diyanetin verdiği cevaba
bakmaya devam edelim. ("Haram Aylar" kamerî aylardan Zi'l-Ka'de,
Zi'l-Hicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. İnsanların güven içinde Hac ibadetini
yapabilmeleri için "Haram ayları"yla ilgili hükümler ta Hz.
İbrahim(a.s.) zamanında konulmuştur.
Yukarıdaki sözleri okuyunca
sanırım şaşırdınız değil mi? Haram aylar sayılıyor ve İnsanların güven içinde
hac ibadetini yapabilmesi için bu ayların, İbrahim peygamberden bu yana bu
hükümlerin o devirlerde konulduğunu söylüyor.
Peki, o devirlerde hac ibadeti
rahatça geniş bir zamana yayılıp yapılıyordu da, peygamberimiz mi bize zorluk
olsun diye birkaç güne sığdırdı?
Bunu düşünmek ve söylemek
Peygamberimize atılan koskoca bir hakaret ve iftiradır. Peygamberimiz kuran
ışığıyla aydınlanmış, onun nuruyla mayalanmış örnek bir insandır. Asla dinde
zorluk çıkarmak değil, kolaylıklar sağlanacağını rabbin ayetlerinden öğrenen ve
uygulayan bir insandı. Böyle bir insan tüm Dünya Müslümanlarını yılın birkaç
gününe asla hapsetmez, çünkü Rahman buna izin vermezdi.
Bundan 100 yıl öncesini düşünün,
bakın 500 yıl ya da 1000 yıl demiyorum. Acaba atların sırtında ya da at arabalarıyla,
insanları Dünyanın çeşitli yerlerinden bahsettikleri zilhiccenin 9. günü tüm
Müslümanları toplayabilir misiniz? Çünkü o gün orada değilseniz hac kabul
olmuyor söylenene göre. Düşünün atın sırtında yola çıkıyorsunuz sırf o günün
birkaç gün sonrasına yetiştiniz diye haccınız kabul olmuyor. Birde kış kıyamet
günleri düşünün nasıl insanlar yılın o bir gününde zilhiccenin 9 günü yani
arife günü orada olsunlar bunu hiç düşünmüyor muyuz? Düşündüğümüzde mantığımız
ve aklımız onaylıyor mu? Eğer onaylamıyorsa aklın onaylamadığını kuranda
onaylamaz bunu unutmayalım.
Diyanetin verdiği cevaba bakmaya
devam edelim.
(Ancak İslam ın beş şartından
birisi olan Hac ibadeti Haram aylardan biri olan Zi'l-Hicce ayında yerine
getirilmektedir. Hac yapacak kişinin, hac ayları içerisinde ihrama girerek
hacca başlaması gerekir.)
Daha önce verdiği cevapla bu
sözleri karşılaştırmanızı rica edeceğim sizlerden. Bakın burada ne diyor? Hac
ibadetinin haram aylardan biri olan zilhicce ayında yerine getirilmelidir
diyor.
Peki neden? Kuran mı öyle
söylüyor? Elbette hayır, hatta Diyanet cevabında İbrahim peygamberden bu yana
haram aylarda hac görevini rahatça yapabilmeleri için barış yapıldığını,
Diyanet söylüyordu, ne oldu da birden bir aya indi ve onun ilk on gününde
yapılmalıdır diye de açıklanıyor.
Son cümlede çok ilginç,
aktardığım paragraf kendi içinde nasılda çelişiyor. Başında hac ayı olarak bir
aydan bahsederken son cümlede ise haram aylarda sözüyle yani kurandaki çoğul
aylara hitaben, hac ayları içerisinde ihrama girerek hacca başlaması gerekir.
Denebiliyor. Hac aylarında ihrama gireceğiz ama Zilhicce ayında olan kabul
olacak öylemi? Bu nasıl bir cümle ve anlatım şekli sizler bir şey anladınız mı?
Bu konuda Eski Diyanet İşleri
başkanı Sayın Süleyman Ateşin sözlerinden kısa bir paragraf aktarmak istiyorum.
(Ama hac sadece senenin bir gününde olur: Zilhiccenin 9. günü. Yani
Arafat’ta durma günü. İşte hac odur. Peygamberimiz “Hac, Arefe’dir”
buyurmuştur.)
Şimdide sizlere bu konularda
değişik fikirlerden örnekler vermek istiyorum. Örneğin Prof.Dr. Ali AKPINAR
bakın neler söylemiş özet olarak.
(Haram Ay Uygulaması
İnsanları Barışa Hazırlamaya Yöneliktir. Tevhidî gelenekte var olan ve
Kur'ân'ın da sürdürdüğü Haram aylar uygulaması, insanlığı barışa alıştırmak ve
ulaştırmak içindir. Şeâirden sayılan, dört haram ay, Zilka'de, Zilhicce,
Muharrem, Receb'dir. Bunların ilk üçü hac ayı, dördüncüsü umre ayıdır. Bu
aylar, 'haram ay' ilan edilerek insanlar, barış içerisinde yaşamaya
alıştırılmışlar; Şam, Mezopotamya ve Irak'tan hac ve umre için Mekke'ye gelen
insanların güvenle gelip memleketlerine dönmeleri sağlanmıştır. Dolayısıyla
haram aylar ile hac ayları arasında sıkı bir ilişki vardır.)
Aynı kişi kendi sitesinde yer
verdiği Raşit Rıza ismiyle aktardığı hac konusuna şöyle yer vermiş onu da
aktarmalıyım diye düşünüyorum.
(Aynı şekilde Zilhicce’nin
sayılı günlerinde haccı meşru kılmıştır. Yine hac için gidiş geliş ayları olan
haram aylarda savaşı yasaklamıştır. Savaşı olabildiğince azaltıp barışı
yaygınlaştırmak ve güvenli bir ortamda umre yapılmasını sağlamak için, senenin
ortasında olan Recebi de haram aylardan saymıştır.)
Şimdide yukarıdaki yazıyı
değerlendirelim. Sayın Akpınar haram ayların ilk üçü hac ayı diğeri ise umre
ayı olduğunu söylemiş. Doğrusu haram ayların birini alıp umre ayı yapmak diğer
aylarda umre yapılamayacağı kanısına varmaktır, bu durum Müslümanları daha da
sıkışık ve dar bir sahaya hapsetmek anlamına gelir. Kuran haccın haram aylarda
yapılması gerektiği söylemiştir ama umre konusunu serbest bırakmış ve herhangi
bir zaman belirtmemiştir. Zaten günümüzde de böyle uygulanmaktadır. Fakat işin
ilginci Sayın Prof. Akpınar diğer üç ayı hac ayı olduğunu söyleyebilmiş. Diğer
yerlerden hac ve umreye gelenlerin bu aylarda rahatça gelip gitmeleri
sağlandığını belirtmiş. Daha da güzeli haram aylar ile hac ayları arasında sıkı
bir ilişki vardır diyerek de, bazı gerçeklerin açığa çıkmasını sağlamaya
çalışmış kendi üslubuyla.
Yazının devamında alıntı yaptığı
sözleri kabul ediyor olmalı ki, bakın orada ne yazıyor. Zilhiccenin sayılı
günlerinde haccı meşru kılmıştır diyor yazıda. Acaba bunu meşru kılan kim?
Kuran mı diye baktığımızda asla böyle bir hüküm yoktur. Peki, kim meşru kılıyor
o zaman? İşte bu sorunun cevabını mutlaka aramalıyız. Yazıda hac aylarından
bahsederken bu ayların bu kadar uzunluğunu geliş gidiş zamanı olarak açıklamış.
Bunu izah ettiğinizde üç ayın birbirini takip ettiğini fakat birisinin
diğerleriyle arasının farklı olduğunu kendisi de görmüş ki, bu açıklamalarına
uygun düşmesi için, Rabbin hiç bahsetmemesine rağmen Recep ayını da hac ayı
değil, umre ayı olduğunu söylüyor. Bakın sizlere değişik düşünce ve inançların
kurana uymak yerine, kuranı kendilerine uydurmanın örneklerinin acı sonucunu
göstermeye çalışıyorum. Yukarıda söylenenlerin yani recep ayının umre ayı,
diğerlerinin hacca gidiş geliş zamanlarında geçen mühlet olduğu ve hac gününün
yalnız zilhiccenin 9. günü kabul edildiği bilgilerin hiç birisini KURANDA
BULAMAZSINIZ.
Peki, Rahman bunları
söylemiyorsa nereden çıkıyor tüm bunlar o zaman? İşte yazımın başında sizlere
anlatmaya çalıştığım ve kuranın asla desteklemediği, hatta karşı çıktığı
bilgilere inandığınızda, yani kuran özet bilgi verir, onu hadis ve fıkıh
kitaplarından öğreniriz sözlerine inandığımızda sonuç buralara geliyor.
Şimdide Diyanet İslam
ansiklopedisinden alınan Hüseyin Algül ün bu konu ile ilgili yazısından bir
alıntı yapmak istiyorum.
(Tefsir ve tarih
kitaplarında, haram aylarla ilgili hükümlerin hac ibadetiyle birlikte Hz.
İbrahim zamanında teşri' kılındığı, insanların bu aylarda sağlanan güven ortamı
içinde hac ibadetini rahatça yaptıkları, Mekke ve çevresinde oturanların da bu
vesileyle geçimlerini sağladıkları belirtilmektedir.
HÜSEYİN ALGÜL / Diyanet İslam Ansiklopedisi)
HÜSEYİN ALGÜL / Diyanet İslam Ansiklopedisi)
Yukarıdaki yazıdan da
anlaşıldığı gibi peygamberimizden önceki dönemlerde de haram aylar önemsenir ve
uygulanırmış. Bu ayların bazen yerlerini değiştirme girişimlerinin olduğunu da
kurandan öğreniyoruz ve Rabbin bunu hoş karşılamadığı da açıklanıyor.
Peki, İbrahim peygamberden
peygamberimiz devrine kadar haram aylarda rahat ve huzur içinde geniş bir
zamanda hac görevini yapanlara ayrılan bu aylar, peygamberimiz tarafından bir
aya indirildiğini hatta Zilhicce ayının 9. günü yani arife günü yapılmayan
haccın kabul olmayacağını mı söylemiştir sizce Peygamberimiz? Bunu yaptığına ya
da yapabileceğine aklınız ve mantığınız kabul ediyor mu? Yani peygamberimiz bu
dört ayda rahat ve huzur içinde hac yapabilmemizi zorlaştırdığına nasıl
inanabiliriz? Bu İslam ı zorlaştırmak değil mi sizce? Allah yemin billâh ederek
bu kitabı, dini sizler için kolaylaştırdım diye boşuna mı bizlere
ayetlerinde söylüyor, bunu düşünen var mı? Acaba peygamberimiz benim hac
yaptığım o gün haricinde hac görevini yapamazsınız mı demiştir? Yorum ve karar
sizlerin.
Şimdide sizleri bir başka
kişiden alınan düşünceyi aktarmak istiyorum. Mustafa İslamoğlu nun bu konudaki
yazısından alıntıdır.
Taberani'nin naklettiği iki
rivayette, Hz. Peygamber "malum ayları kameri yılın son ayları olan
Şevval, Zilka'de ve Zilhicce olarak açıklamıştır." (ed-Dürrü'l-Mensur
1/524) Ne ki bu haberlerin sıhhati sabit değildir. Buna karşılık Taberi
"malum aylar"ın Şevval, Zilka'da ve Zilhicce'nin ilk on günü
olduğunu, İbn Mes'ud, İbn Ömer, İbn Abbas, Mücahid, Katade, Ebu Hanife, Şafii,
Ahmed b. Hanbel ve daha birçok ismin bu görüşte olduğunu aktarır. Bu ayların
"haram aylar" olarak bilinen Zilka'de, Zilhicce ve Muharrem olması da
kuvvetle muhtemeldir.
"Bilinen aylar"ı,
"haccı bu aylar içinde canının çektiği zaman yap" şeklinde anlamak
Kur'an'a aykırıdır.
A) 2:199'daki "insanların
çağlayıp geldiği yerden" ibaresi ve Hz. Peygamberin fiili sünneti haccın
topluca yapılacağını amirdir.
B) 2.203. ayette "sayılı
günler" ibaresi açıktır. Bu, hac menasikinin zamanını ifade eder.
C) Hac suresinin 28. ayeti de
"bilinen günler"e işaret eder. Bunlar, menasikin ifa edildiği
Zilhicce'nin 8-12. günleridir. Bilinen aylar, bilinen günleri içeren hac
aylarıdır. (Mustafa İslamoğlu)
Sayın İslamoğlu önce bu
bilgilerin bizlere gelişi konusunda kısa bir açıklama yapmış. Sıhhatli bilgiler
olmadığını da söylemesi ilginçtir. Bu ayların haram aylar olarak zilkade,
zilhicce ve muharrem olması da kuvvetle muhtemeldir diyor.
Düşünebiliyor musunuz kuvvetle
muhtemel diyerek kesin ve emin olunamadığını böylece her işi rivayetlere nasıl
bağladığımızın apaçık delilidir. Sayın İslamoğlu son paragrafında ise, kuranda
geçen bazı ayetleri örnek gösterip haram aylar içinde canının çektiği zaman hac
görevini yapamazsınız diyor. Gelin birlikte örnek verdiği ayetlere bakalım,
acaba gerçekten o ayetlerde yalnız bir kez tüm İslam âlemi hac görevini yapsın
mı diyor. Yoksa hac görevini yapacaklara nasıl yapmalarını mı anlatıyor
birlikte bakalım.
Bakara suresi 199. ayeti örnek
vererek bakın nasıl anladığını söylüyor?( insanların çağlayıp geldiği
yerden" ibaresi ve Hz. Peygamberin fiili sünneti haccın topluca
yapılacağını amirdir.) Bu ayeti ve bundan bir önceki ayeti yazalım, bakalım
sizlerde tüm İslam âlemi bir seferde yapsın hac görevini anlamını mı
çıkaracaksınız?
Bakara/198: Rabbinizden bir
lütuf ve bereket istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın
ettiğinizde Meş'a-i Haram'da Allah'ı zikredin. O'nu, O'nun size gösterdiği gibi
anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.
Bakara 199: Sonra, insanların
akın edip döndüğü yerden siz de dönün ve Allah'tan af dileyin. Çünkü Allah çok
affedicidir, çok merhametlidir.
Yukarıdaki iki ayete tarafsız ve
yansız bakan bir insan asla ve asla tüm İslam âleminin bir seferde hac görevini
yapsın dediğini bu iki ayetten çıkarması mümkün değildir. Burada anlatılan hac
görevini nasıl yerine getireceğimizin en ince detaylarıdır, hani özet bilgi
demişlerdi ya, işte apaçık haccın detaylarını bakın Allah nasıl anlatıyor.
Hac görevini yapmaya gidenlere
hep birlikte topluca Arafat tan ayrılıp Meş a -i haram da Allah ı hep birlikte
zikredin.
Günümüzde her isteyenin
gidemediği, gideninde sıkışmalarla ezilenleri de hesaba kattığınızda, eğer
haram aylarda serbest bir imkân olduğunda yine kalabalık guruplar oluşacak ve
huzur içinde haç görevi yapılacaktır. Allah ı en güzel bir şekilde oradaki
olanlarla topluca anın diyor. Daha sonrada yine, hac görevine gelen
Müslümanlarla akın akın döndüğü yerden birlikte dönün. Siz bu ayetlerden başka
bir şey anladınız mı? Ya da siz bu ayetlerden, hac görevini yılda yalnız bir kez
ve tüm Dünya Müslümanları birlikte yapın diye mi anladınız? Sayın İslamoğlu’nun
örnek verdiği diğer ayetlere bakmaya devam edelim.
Bakara 203: Bir de sayılı
günlerde Allah'ı zikredin, tekbir getirin. Bunlardan iki gün içinde dönüş için
acele edene günah yoktur, geç dönene de günah yoktur; fakat korunan için.
Allah'tan korkun ve bilin ki, O'nun huzurunda toplanacaksınız.
Sayın İslamoğlu yukarıdaki ayeti
örnek vererek bakın ne demiş?
(sayılı günler" ibaresi
açıktır. Bu, hac menasikinin zamanını ifade eder.) Şimdide birlikte ayete
bakalım gerçekten bu ayet sayılı günler sözünden neyi anlatmak istiyor?
Gerçekten bu ayetten sizler haccın sayılı günler dışında yapılamayacağını mı
anladınız, yoksa rabbim hac görevini anlatırken, o en ince detaylarına mı giriyor
bizlerin anlaması için?
Ayetin başında sayılı günlerde
Allah ı zikredin diyor ve bakın o sayılı günleri ne maksatla söylüyor? Hac
görevini yerine getirmek, bitirmek için acele eden varsa bunu iki gün içinde
yerine getirebilirsiniz diyor. Demek ki sayılı gün hac görevinin en az iki
günde bitebileceği ve o günlerde Allah ı bol bol zikretmemizi öneriyor Rabbim. Allah
en az iki gün veriyor ama bakın haram aylar içinde, hangi iki gün diye bahsedip
sınırlıyor mu bizleri? Şimdi size tekrar soruyorum bu ayetten sayılı günler
sözünden, haccın yalnız tek bir zamanda yapılmasını mı anladınız, yoksa rahman
hac konusunda hiç eksiksiz detaylarını mı veriyor bizlere. Allah ayetlerimi
böyle detaylı açıklıyorum ki anlayasınız diyor. Sanırım biz kurana uymak
yerine, kuranı kendimize uydurmayı çok güzel başarmışız.
Örnek verilen ayetlere bakmaya
devam edelim. Yine Sayın İslamoğlu (bilinen günlere işaret eder. Bunlar,
menasikin ifa edildiği Zilhicce'nin 8–12. günleridir.) Daha iyi
anlayabilmemiz için ayete birlikte bakalım.
Hac 28: Kendileri için bir takım yararlara şahit olsunlar ve kendilerine rızık
olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken)
Allah'ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da
doyurun.
Yukarıda yine aynı kelime
geçmişti hatırlarsanız, sayılı günlerde Allah ı zikredin diyordu ve iki gün
içinde hac görevini bitirmelerinde bir sakınca yoktu diye de açıklama
yapıyordu. İşte burada da belli günlerde kurban kessinler sözünden nasıl olurda
başka bir anlam çıkarabiliriz? Bazı kişiler bahsedilen iki günü değişik zamanda
kullanır bazıları daha değişik bir günde kullanır.
Bakın Allah sabitlemiş mi insanlara
illaki bu günde yapacaksın diye? Siz bu sözcükten tüm Müslüman âlemi hep
birlikte yalnız bir kez hac yapsın diye mi anladınız? Dikkat edin belli günlerde diyor belirlenen günde değil. Düşünün hac
görevinin en kısa ne kadar zamanda yapılabileceğini bile açıklayan rahman, eğer
yalnız bir seferde yapılmasını istese açıkça söyleyemez miydi?
Yukarıdaki ayet sayılı günler,
belli günler sözüyle, hacca gelen ve kısıtlı bir zamanda hac görevini yapan
Müslümanlardan bahsediyor. İşin daha da ilginci yukarıdaki ayet öne sürülerek,
bu ayetin zilhiccenin 8–12. günlerine işaret ettiğini söylemek, bana göre
müneccimlikten öte bir görüşün ürünüdür.
Sayın İslamoğlunun son cümlesine
de bakalım.( Bilinen aylar, bilinen günleri içeren hac aylarıdır.) Bu
cümle sanırım anlatmakta zorlanılan bir fikrin, karmaşık tezahürü olsa gerek.
Bilinen aylar bilinen günleri içeren haç aylarıdır diyor. Ben cümlenin mantıklı
bir dizimini yapamadım. Sanırım şöyle demek istiyor, dikkat edin sanırım
diyorum emin değilim. Burada ne kadar bilinen aylar sözüyle çoğul kullanılmışsa
da, bu ayların içinde saklı sayılı günler de hac görevini yapabiliriz gibi bir
anlam çıkardım. Bu anlamı da yukarıdaki anlatımdan yola çıkarak söylüyorum.
Sanırım bazı inançlarımızı sağlam delillere, temellere oturtmadığımızda, izahı
zor bir durumla karşılaşıyoruz.
Yukarıda sizlere bazı hac
konularıyla ilgili örnek ayetler verdim. Bu ayetlerde hac konusu hakkında ne
güzel açıklamalar yapılıyordu. Şimdide Kurandan bazı ayet örnekleri de vermek
istiyorum sizlere. Lütfen bu ayetlere bakarak haram ayların barışın ve
dostluğun, huzurun tesis edilmesi dışında ne maksatla konduğunu anlamaya
çalışalım.
Tevbe/36: Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların
sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur. Artık
o aylar içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün
savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva
sahipleriyle beraberdir.
Bakara/197: Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa
hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur.
İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en
güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden sakının.
Bakara/217: Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: 'Onda savaşmak
büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu
inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük
(bir günahtır)…….
Maide/2: Ey iman edenler! Allah'ın ibadet, iyilik ve güzellik alâmeti kıldığı
şeylere, çarpışmanın yasak olduğu haram aya, kurbanlık hediyelere,
gerdanlıklara, Rablerinden bir lütuf ve rıza niyaz ederek Mescid-i haram'a
gelmiş olanlara saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınız vakit avlanın. Bir
topluluğun, sizi Mescid-i haram'dan uzak tutmak için sergilediği kötülük, sizi
saldırganlık ve düşmanlığa sakın itmesin!
Tevbe/37: Haram ayları ertelemek, küfürde bir artırmadır ki, onunla inkâr edenler
saptırılır. Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl haramlaştırırlar ki, Allah'ın
yasakladığının sayısını denkleştirip Allah'ın haram kıldığını
helalleştirsinler. Amellerinin kötülüğü kendilerine süslü gösterilmiştir.
Allah, küfre batan bir topluluğu iyiye ve güzele kılavuzlamaz.
Hac/26–27: Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık:
Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar,
rükû-secde edenler için temizle. 'İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya,
gerek uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde
sana gelsinler.
Yukarıda sizlere aktardığım
ayetleri lütfen dikkatlice okumanızı rica ediyorum. Bakara suresi 197. ayette
sizce her şey çok açık belirtmiyor mu?( Hac, bilinen aylardadır. Kim o
aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa)
Gerçekten bizler gözlerimizi
kapamış, bir meçhule yelken açmış gidiyoruz, Allah yardımcımız olsun. Olmadık
ayetleri kendi çıkarlarımıza alet etmeye çalışıyor ve kendimizce olmayan
anlamlar çıkarıyoruz. Allah boşuna kuranın ipine sarılın demiyor. Bizler sağlam
ipi bırakmış, garantisi olmayan bir ipe sarılmış gidiyoruz. Apaçık ayetleri
gönderdim diyen rabbim e inatla, hayır kuran açık değildir, o özet bilgidir
deme saygısızlığını hala hiç düşünmeden göstermekteyiz.
Yukarıdaki ayeti ilkokul beşinci
sınıftaki bir öğrenciye göstersek ve desek ki ardından, hac görevini yalnız
zilhiccenin 9. günü yaparsak kabul olur. Sizce o öğrenci nasıl cevap verir?
Herhalde evet doğru bir kez
yapılabilir diye anlaşılıyor diye asla demez. Peki, ne der sizce? Hayır, öyle
olur mu nereden çıkartıyorsunuz? Bilinen aylar sözüyle bahsedilen aylarda
hac yapma niyetine girenler, haç ibadetini yapabilir diye anlaşılıyor der.
Düşünebiliyor musunuz bu aylarda
gün ve zaman belirtmeden, kendisine gerekli gördüğünde hac görevini yapar diyor
Rahman, bizler ise hala nelerin peşindeyiz? Peki, bizler o ilkokul öğrencisi
kadar düşünemiyor muyuz dersiniz? Şunu da hatırlayalım Suudi Arabistan la
ülkemiz ne ramazanın başlangıcı nede kurban bayramı ve de haccın olmazsa olmazı
olduğunu söyledikleri arife günü konusunda genellikle anlaşamaz ve bir gün önce
ya da sonra kutlarız.
Düşünün lütfen arifeyi bizler
bir gün önce kutluyor da Araplar bir gün sonra kutluyorsa durum ne olacak? Ya
bizim kutladığımız yanlış ya da onlarınki. Bu duruma göre Araplarınki yanlış
ise orada bulunan tüm hacıların haccı kabul olmayacak mı dersiniz? İşte kurana
uymayan bir düşüncenin soruları, bunlara cevap verecekte bunlara inananlardır.
Yorum ve karar sizlerin. Ben
Rabbin verdiği aklı ve mantığı kullanarak günümüzde uygulanan yöntemin asla
kurana uymadığını anladım. Bunu da söylemek üzerime bir borç olduğunu
düşündüğümden sizlerle paylaşıyorum. Elbette bende bir beşerim her zaman
yanılabilirim. Yukarıda verdiğim günümüzdeki uygulanış biçimi ve kuranın apaçık
ayetlerini lütfen karşılaştırınız, sizlerde özgür iradenizle Allah’ın verdiği
aklı kullanıp Hac suresi 27. ayetinde Rabbin söylediği gibi;( gerek yaya,
gerek uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde
sana gelsinler.) açıklamalarından, sizler bahsedilen gün, ( ama Kuranda hiç
geçmeyen arife günü) zilhiccenin 9. günü haricinde, haç yapılmayacağını
anlıyorsanız, bu kadar uzak yollardan gelen insanlara, geçmiş yılları da hesaba
katarak, bu denli zorluklar içinde Rabbim in kullarına haç görevini
yaptıracağını düşünüyorsanız, yazdığım bu yazıyı lütfen dikkate almayınız ve
unutunuz. Yazdıklarım kurana, akla ve mantığa uygun değilse, bir aklı evvel
İslam a nifak sokmak istiyor herhalde deyip yazıyı lütfen silip atınız. Yok,
eğer kurana, akla ve mantığa uyuyor diyorsanız başta İslam a kendisini
adadığını söyleyen herkes ve bu konuda yıllarca eğitim görmüş kişilerin artık
bu gerçekleri haykırmasının zamanı gelmiştir diyorum. Bu gerçekleri bilip te,
sırf kendi rahatı ve huzuru kaçacak diye söylemeyenlerin, açıklamayanların
yarın Rabbin huzurunda asla hesap veremeyeceklerini bilmesini isterim. Rabbim
gönül gözlerimizi açık ve aklı ile iman eden kulları arasına bizleri alması
dileklerimle. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK