Hz. Mevlana;
“Neydeki ateş ile meyde ki kabarış hep aşk ateşindendir.” Diyor.
Bu söylemindeki kasıt, varlık aleminde Allah’a yönelik muhabbetin, aşkın yabancısı olabilecek bir zerre bile yoktur diyor. Fakat mahlukun aşkı kendisindeki fıtri olarak sahip kılınmış kabiliyetler ve zevkine göredir.
Bir bülbülün gül yaprakları arasında hazin hazin ötmesi aşk eseri olduğu gibi, bir eşeğin tozlarda yuvarlanarak acı acı anırması da aşk eseridir.
Bunun gibi bir arifin de çekildiği gizli köşesinde cemalinde duyduğu mest hali içinde tatlı tatlı ağlaması, zil zurna bir sarhoşun fuhuşhane kapısında naralar atması yine aşk eseridir.
İçli bir deyişte; Aşk birdir. Lakin anlayış farkı dolayısıyla sevgililer çeşitlidir. Yani o çeşitli sevgililer o tek aşkın muhtelif suretlerde cilvesi ve tecellisinin açığa çıkmış halidir.
Aşk kelimesinin kökenine bile bakıldığında (Işk) kelimesinden alınmıştır. Yani sarmaşık kelimesinden alınmıştır. Bilirsiniz sarmaşık, sarıldığı yerin her tarafını kaplar. Yani Aşk; muhabbetin seveni kavraması büyün vücuduna yayılması adeta onu sarmaşık gibi sarmasıdır demek istiyor.
Hz. İbn Arabi; “Aşk muhabbetin ifratıdır.” Der.
Kuranda Allah’a duyulan muhabbetin ne düzeyde olduğunu Bakara/165 de Müşriklere anlatırken Müminlerin Allaha duyduğu aşk ve muhabbeti örnek veriyor.
Allah tüm insanların, kendisine karşı iman muhabbetini artırmasını dilerim.
Cumanız mübarek olsun.