Hz. Mevlana bir beytinde der ki;
“Benim sırrım, feryadımdan uzak değildir lakin her gözde onu görecek nur her kulakta onu işitecek kudret yoktur.”
Hz. Mevlana bu deyişinde yine ney üzerinden örneklemeler yapıyor. Onun sırrı da hakikati de sesinde uzak değildir Belki ona yakın olan neyzene vasıta olmaktan başka bir şey değildir. Neyzen hangi makamdan ne türlü nağme yaparsa ney den de çıkan ses o makam ve nağmeyi anlarız.
Fakat bunu anlamak için duyacak olan kulakta musiki makamlarına ait bilgi, hassa ve sese aşina olması gerekmektedir.
Sesi duyan kulak bu gibi özelliklere sahip değilse çıkan nağmenin özelliklerini sırrını fark edemeyecektir.
Bundan anlıyoruz ki İnsan-ı kamilin sözleri de, kalbindeki, esrar birbirine yabancı olmayıp onun sözleri de kalpteki esrarın dile dökülmüş hali demektir.
Her kalp içindekini sızdırır diye boşuna denmiyor. Bir ayette;
O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.
O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir. (Necm/3-4)
Buyruluyor. Bu ayetin mazhariyetinde bulunanların sözleri de bu kaynaktan gelen sırrı taşırlar.
Yine Hikmetli bir açıklamada;
“Görüldükleri zaman Allah hatıra gelen kimseler, Allah’ın velileridir. Onların Nurani ve rabbani bir siması vardır ki onunla diğer insanlardan ayırt edilirler. Lakin yüzdeki bu nuru görebilmek için de görür göz, sözlerinde ki manayı da anlamak için işitir kulak sahibi olmak gerekmektedir.” Denilmektedir.
Allah bizlere de görebilen göz, sırları anlayabilecek kulak ihsan eder inşallah. Bunlara sahip olunduğunda İnsan-ı kamili bulmak zor olmasa gerek..!
Herkesin cuması mübarek ola..!