21 Haziran 2012 Perşembe

İKİNCİ BEYİN (1)


        İki Kere Düşünün: Bağırsağın  ‘’İkinci Beyni’’,  Ruh Halini Ve Sağlığı Nasıl Etkiler?

        Karınlarımızdaki enterik sinir sisteminin sadece yediğimiz yiyeceği işlemden geçirmenin çok daha ötesini nasıl yaptığının yeni geliştirilen ve şaşırtıcı görüntüsü...

        Olimpiyatçılar Vancouver’da altın için çabaladıkça, en sağlam olanları bile, midedeki o tanıdık ‘’uçuşan kelebekler’’ hissini muhtemelen deneyimleyecektir.

        Bu hissin altında yatan; çok yoğun olan, bazı bilim adamlarının ‘’ikinci beynimiz’’ olarak adlandırdıkları, çoğu kez dikkate alınmayan, bağırsaklarımızın içini kaplayan bir nöronlar ağıdır.

        Önemli nörotransmitter’larla dolu olan bu nöral doku kütlesinin daha derin anlayışı, onun sadece sindirimi idare etmekten veya ara sıra olan ani sinir spazmını vermekten çok daha fazlasını yaptığını gözler önüne sermektedir.

        Kafataslarımızdaki büyük olanla bağlantı halinde olan bağırsaklardaki küçük beyin, zihinsel durumumuza kısmen karar verir ve vücudun her tarafında belirli hastalıklarda anahtar roller oynar. Onun etki alanı geniş olsa da; ikinci beyin, herhangi bilinçli düşüncenin veya karar vermenin merkezi değildir.

        New York Presbyterian Hastanesi/Columbia Üniversitesi Tıp Merkezi’nde Anatomi ve Hücre Biyolojisi Departman başkanı, yeni oluşan Nörogastroenteroloji alanında uzman ve 1998 yılı kitabı ‘’İkinci Beyin’’ (HarperCollins Yayınevi) in yazarı olan Michael Gershon, "İkinci beyin, büyük düşünce süreçlerine yardımcı olmamakta. Din, filozofi ve şiir, baştaki beyine bırakılmış’’ demiştir.

        Teknik olarak enterik sinir sistemi olarak bilinen ikinci beyin, bağırsağımızın uzun kanalının duvarlarında gömülmüş nöronların kılıflarından veya yemek borusundan anüs’ün sonuna kadar yaklaşık dokuz metre olarak ölçülen beslenmeyle ilgili kanaldan meydana gelmiştir. 


        Gershon, ikinci beynin, hem omurilik (spinal kord) hem de çevrel(periferik) sinir sistemindekinden daha fazlasını, 100 milyon civarında nöronu kapsadığını söylemiştir.   

        Enterik sinir sistemindeki nöronların bu kalabalığı, bağırsağımızın iç dünyasını ve onun içindekileri ‘’hissetmemize’’ olanak sağlar. Bu nöral ateş gücünün çoğu, sindirimin günlük ayrıntılı öğütümünde hazmedilmeye başlanır. Yiyeceği parçalama, besin maddelerini emme ve atığın dışarı atılması; kimyasal işlemden geçmeyi, mekanik olarak karışımı ve her şeyi tamamen taşıyan ritmik kas kasılmalarını gerektirir.

        Gershon, böylelikle, kendi refleksleri ve hisleriyle donanımlı ikinci beynin, bağırsak davranışını beyinden bağımsız olarak kontrol edebildiğini söylemiştir. Bu sinirlerin çapraşık ağının beyinlerimizden uzakta omurilik aracılığıyla olmasındansa, sindirim ve ‘’yerinde’’ boşaltım için muhtemelen geliştirdik.

        Gershon, "Baştaki beynin, bağırsaktaki beyinle görevlendirilen sindirimin kirli işiyle ellerini kirletmeye ihtiyacı yok’’ demiştir. Bununla birlikte, o ve diğer araştırmacılar, ikinci beynin karmaşıklığının, bu işlemden geçirmeyle tek başına yorumlanamayacağını açıklamaktadırlar.

        Los Angeles (U.C.L.A.), California Üniversitesi’ndeki David Geffen Tıp Okulu’nda Fizyoloji, Psikiyatri ve Biyodavranış Bilimleri profesörü olan Emeran Mayer, "Sistem, sadece şeylerin kolonunuzdan çıkmasını sağlama almada gelişmiş olmak için çok karmaşık’’ demiştir. Örneğin, bilim adamları onuncu kafa sinirinin (vagus), içorganlarla ilgili temel sinirdeki (primer viseral) tellerin, neredeyse yüzde 90’ının bağırsaktan beyne bilgi taşıdığını ve tersinin olmadığını öğrendiklerinde şok geçirmişlerdir. Gershon, ‘’O bilginin bazısı kuşkusuz ki hoş olmayan’’ demiştir.

        İkinci beyin, zihnimizin halini diğer daha da anlaşılması güç yollarda da bilgilendirir. Mayer, "Duygularımızın büyük bir kısmı, muhtemelen bağırsağımızdaki sinirlerden etkilenir’’ demiştir.

        Gershon, ‘’midede uçuşan kelebeklerin’’, bağırsakta fizyolojik stresimize cevabın bir parçası olarak sinyal vermesinin sadece bir örnek olduğunu söylemiştir. Sindirim sistemiyle ilgili (Gastrointestinal-GI) karışıklık, birisinin ruh hallerini bozabilse de; her günkü duygusal iyi olma, aşağıdaki beyinden yukarıdaki beyine olan mesajlara dayanabilir. Gershon, örneğin depresyon için faydalı bir tedavi olan, vagus sinirinin elektriksel uyarılmasının bu sinyalleri taklit edebileceğini söylemiştir.

        İki beynin ortaklığı alınarak zihni hedef alan diğer depresyon tedavileri bağırsağı istemeyerek sıkıştırabilir. Tıpkı beyin gibi, enterik sinir sistemi de, 30 nörotransmitter’dan fazlasını kullanır ve aslında vücudun serotonin’inin yüzde 95’i bağırsaklarda bulunmuştur. Çünkü seçici serotonin geri alım (reuptake) inhibitörleri, SSRIs olarak adlandırılan antidepresan ilaç tedavileri, serotonin seviyelerini arttırır; zihinde çoğunlukla kimyasal değişikliklere sebep olma manasına gelen ilaç tedavilerinin yan etki olarak GI baskılarına sebep olması hayret verici değildir. İki milyondan fazla Amerikalıya eziyet eden Asabi Bağırsak Sendromu da kısmen iç organlarımızdaki çok fazla serotonin’den  kaynaklanır ve belki de ikinci beynin ‘’zihinsel hastalığı’’ olarak kabul edilebilir.

        Bilim adamları, enterik sinir sistemi tarafından yapılan serotonin’in daha sürpriz verici hastalıklarda da bir rol oynayabileceğini öğreniyorlar: 7 Şubat’ta çevrimiçi (online) yayınlanan yeni bir Nature Medicine çalışmasında, bağırsaktan serotonin’in serbest bırakılmasını engelleyen bir ilaç, menopoz sonrası kemirgenlerde kemik bozucu osteropoz hastalığını etkisiz hale getirmiştir (Scientific American, Nature yayın grubunun bir parçasıdır). Çalışmanın önde gelen yazarı ve Columbia Üniversitesi Tıp Merkezi’nde Genetik ve Gelişim Departmanı başkanı Gerard Karsenty, ‘’Bağırsağın kemik yoğunluğunu düzenleyeceği, birisinin bu düzenlemeyi en azından kemirgenlerde osteropoz’u tedavi etmek için kullanabileceği, tamamen beklenilmeyendi’’ demiştir.

        İkinci beyinden sızan serotonin, çoğunlukla erken çocuklukta ilk farkedilen gelişimsel hastalık Otizm’de bile bir kısım rol oynayabilir. Gershon; beyindeki nöronlar ve beyin arasında snaps oluşumuyla alakalı aynı genlerin, beslenmeyle ilgili snaps oluşumunda da ilişkili olduklarını keşfetmiştir. Gershon, ‘’ Eğer bu genler otizm’le etkileniyorsa, bu; otizmli olan pek çok çocuğun kanındaki bağırsağın ürettiği serotonin’in yükselmiş seviyelerine ilaveten, neden GI motor anormalliklerine sahip olduğunu açıklayabilir’’ demiştir. 
     
        Yol bulan Nörogastroenteroloji’nin çiçek açan alanı, büyük ihtimalle ikinci beyin çalışmalarının içerisine bazı yeni anlayışı ve onun beden ve zihin üzerindeki etkisini sunacaktır. Gershon, ‘’Merkezi sinir sistemi için olan hastalıklardaki gibi, içindeki bağlantılı olan lezyonlara sistematik olarak hiç bakmadık. Bugün beyin ve omuriliğin bazı bağlantılarının Multipl Skleroz’a (MS) işaret etmesi gibi, belki bir gün bağırsağın sinir sisteminde hastalıklar ve lezyonlar arasında iyi bilinen bağlantılar olacak’’ demiştir.

        En ileri araştırma, şu anda ikinci beynin vücudun bağışıklık yanıtına nasıl aracılık ettiğini sorgulamaktadır. Sonuçta, bağışıklık sistemimizin en azından yüzde 70’i bağırsakta yabancı istila edenleri dışarı atmak ve öldürmeye yöneliktir.

        U.C.L.A.'dan Mayer, bağırsaktaki trilyonlarca bakterinin fazlasıyla sayıda üstün olan enterik sinir sistemi hücreleriyle nasıl ‘’iletişim kurduğu’’ üzerinde çalışıyor. Bağırsağın sinir sistemiyle ilgili olan çalışması, omuzlardan yukarıda olana ilaveten, ikinci beyni tedavi etmek için psikiyatrinin gelecek yıllarda genişlemeye ihtiyacı olacağını düşünmeye yönlendirmiştir.

        Böylelikle Olimpiyat oyunlarında yarışmak için hem fiziksel yetenekli ve zihinsel yeterince kuvvetli olanlarımızın, hem de evde seyredenlerimizin, ‘’bağırsak duyguları’’ denilenlere gelecekte daha çok dikkat etmemiz  gerekebilir.

Yazan: Adam Hadhazy, 12 Şubat 2010
Çeviri: Esin Tezer )


(NOT; http://www.okyanusum.com/ikincibeyin.html sitesinden alınmıştır.)