Baş örtüsü, türban konusu son
hızla tartışılıyor. Bu yüzden parti kapatmaya kadar giden durumlar meydana
geldi. Üniversitelerde bir yasaklandı bir serbest bırakıldı vs. vs. bilgiler,
belgeler, gırla gidiyor. Hiç kimsede “Yahu..! Tüm Dinlerde örtünme varmış
baksanıza. Bizimkiler de Yahudilerden almışlar”
Diyerek; ” İyide tüm Dinlere kural olacak kadar önemli olan
örtünmenin gerekçeleri nedir” diye
düşünmüyor.
Bugün ben bunu
irdelemek istiyorum.
Başörtüsü
konusu popüler konu olduğu için
bilinenleri tekrar etmek boşuna gayret olur.
İnternetten; Hayrettin Karaman Hocanın; (1) link’ine girdiğinizde nazari
olarak bilinmesi gerekenleri zaten okursunuz. Ben burada aklımın erdiğince
neden gereklidir sorusuna cevap arayacağım, başka ne gibi gerekçeler olabilir
diye fikir üretelim istiyorum.
İslam, kadına
örtünme önerisinde bulunur. Ne zamana kadar? Blûğ çağına girip adet görmeye
başladıktan itibaren doğurganlığının devam ettiği sürece. Sonra açabilirsiniz
der.
Bunun
gerekçesi, kadının ve doğuracağı çocuğun atalarından gelen genetik formunun
korunabilmesi içindir görüşündeyim.(4)
Bir örnek
uygulamaya işaret etmek istiyorum. Bilindiği gibi Haralarda cins at
yetiştiriciliği yapılırken dişi ve erkek atların farklı cins veya karışık
genlere sahip atlarla çiftleşmesine kesinlikle izin verilmez. Çünkü değerlidir,
milyarlarca dolar anlamına gelir. Ana
baba kimlikleri hakkında mutlaka kayıt tutulur. Hatta kızgın oldukları
dönemlerde diğer atların yanına bile bırakılmaz. Tek amaç; cins genlerinin karışmaması, bozulmaması
içindir.
İnsanlar için
de aynı şey söz konusu. O da biyolojik bir canlı türüdür. Nikah dediğimiz
evliliğin kayıt altına alınması, kadının elden geldiğince gizli, gizemli
kalması, Örtünme falan hepsi genetik yapılanmanın bozulmaması içindir. Kur’an
da;
"Zina
eden erkek ancak, zina eden veya Allah'a ortak koşan bir kadınla evlenir. Zina
eden bir kadınla da ancak zina eden veya Allah'a ortak koşan bir erkek evlenir.
Bu müminlere haram kılınmıştır.” (Nur suresi 3.)
ayeti de bunu vurguluyordu.
İnsanın,
bilhassa üreten kadının genleri ise dış etkenlere açıktır. Radyasyon,
yiyecekler, hormonsal yapı, çevre, nazar dediğimiz yönlendirilmiş yoğun
düşünceler vs. vs.. ile etkilenebilmektedir. Yönlendirilmiş düşünce, bakışta
bir enerji transferidir. Eskiler bunu nazar olarak ifade etmişler.
Japon Prof. Masaru Emoto, su kristallerinin yoğun düşünce altında etkilendiklerini iyi huylu dalgalara olumlu, kötü huylu düşünce dalgalarına bozuk tepki verdiklerini laboratuarda ispatladı.(2). Eh..! İnsanoğlunun da 3 te ikisi su olduğunu düşünülürse, bakışlarını bir kadına dikmiş birinin, o kadının genetik yapısı üzerinde fırtınalar koparacağı kesindir. İşte İslam buradan hareketle ilk etapta kadının tanıdığı, tanımadığı kadın veya erkeklerin kötü nazarlarından korumak, emniyete almak amacını güder.
(Resulüm!)
Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını
söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah,
onların yapmakta olduklarından haberdardır. Mümin kadınlara da
söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini
esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir
etmesinler. (Nur 30 – 31)
Neden ataların nesli diye aklına gelebilir. O da şundan. İnsan ilk olarak 6 – 6.5 milyon yıl önce yaratılmıştı ama yaşayışı hayvansı formda idi. Daha sonra 8 – 10 bin yıl önce insanlardan biri (Adem) bir değişim geçirdi şuur ve ruh dediğimiz kimlik verildi. Kur’an ın dili ile ruh üflendi. O zamana kadar sadece zekasını kullanabilen insansı varlık, Ademin neslinde Aklını da kullanabilen yani iki boyutlu değil, derinlikli düşünebilen soyut kavramları algılayabilen, farklı boyutları düşünebilen, yorumlayabilen bir yapılanmaydı.
İşte insanlar kardeştir, Adem ve
Havanın çocuklarıdır derken buna vurgu yapılır. Diğer insansılar aynı formatta
yaşamaya devam ettiler. Bugün de ediyorlar. İçlerinde sadece Adem’in neslinden
gelenler ölüm ötesini algılayabilecek, inanabilecek, veya hiç değilse inançlara
sempati duyabilecek yetenektedirler. Çünkü İnanmakta bir yetenek işidir. (3)
Tevrat ve İncil’i incelediğinizde;
Efrayim dağlık
bölgesindeki Ramatayim Kasabası'nda yaşayan, Efrayim oymağının Suf boyundan
Yeroham oğlu Elihu oğlu Tohu oğlu Suf oğlu Elkana adında bir adam vardı.(1Samuel1)
Yakup'la
birlikte aileleriyle Mısır'a giden İsrailoğulları'nın adları şunlardır: 2 Ruben, Şimon, Levi, Yahuda, 3 İssakar, Zevulun, Benyamin,4 Dan, Naftali, Gad, Aşer.5 Yakup'un soyundan gelenler toplam
yetmiş kişiydi. Yusuf zaten Mısır'daydı(Tevrat mısırdan çıkış)
İbrahim oğlu,
Davut oğlu İsa Mesih'in soy kaydı şöyledir: İbrahim İshak'ın babasıydı, İshak
Yakup'un babasıydı, Yakup Yahuda ve kardeşlerinin babasıydı,2-3 Yahuda, Tamar'dan doğan Peres'le
Zerah'ın babasıydı, Peres Hesron'un babasıydı, Hesron Ram'ın babasıydı,4 Ram Amminadav'ın babasıydı,
Amminadav Nahşon'un babasıydı, Nahşon Salmon'un babasıydı,5 Salmon, Rahav'dan doğan Boaz'ın
babasıydı, Boaz, Rut'tan doğan Ovet'in babasıydı, Ovet İşay'ın babasıydı,6 İşay Kral Davut'un babasıydı,
Davut, Uriya'nın karısından doğan Süleyman'ın babasıydı,….(Matta incili 1.
Bab.)
açıklamalarına rastlıyoruz. Bundan anladığımız o dönemde
bile soy özeninin hat safhada dikkat edildiğini ispatlamaya yetiyor.
Korunmaya
çalışılan bu özel genetik formdu. İslam da kadının korunması saklanması, bunun
içindi. Neslin devamı, bu narin, kırılgan, hassas kadına bağlıydı. Kadını ise
güzel, insanların sevgi ve ilgi duyacağı bir çekicilikle yaratmıştı.
Birbirinizle
huzur ve sükûnet bulasanız diye, size kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranıza
sevgi ve merhamet koyması, Allah'ın ayetlerindendir. (30/21) Bu yüzden Allah’ın Resulü; "Kadının (yüz
ve iki elinden başka) bütün bedeni avrettir "(Mecma'ul-enhür, El-mugnî) diyerek
kadını kem göz ve sözlerden korumaya çalışmıştı.
Kur’an
kadınları;
Kadınlarınız
sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. (Bakara 223)
Misalini, içindeki ince espriyi
anlamazlıktan gelerek sanki kadının aşağılandığı gibi göstermeye çalışıyorlar.
Bir düşünün bakalım tarlalar olmasaydı yeryüzünde canlı olabilir miydi? Allah
Resulü de;
(Hanımlarınızı
üzmeyin. Onlar, Allahü Teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik
edin!) [Müslim]
Derken onu her zaman bakımlı
özenli tutun. Geleceğiniz ona bağlıdır. Herkesin üzerinde tepindiği alanlar
haline getirmeyin öğüdünü vermemiş mi? Çiğnenmiş, bozulmuş, ayrık otu sarmış
bir tarla ürün verir mi?
Sonuç olarak
örtünmenin asıl sebebi Adem A.S. dan itibaren süre gelen soyu korumak devam
ettirmek amacıyla neslin tarlası diye misal verilen kadının dış etkenlerden
elden geldiğince korumak gayesi gütmektedir. Eskilerin; kızını kimlerin oğlu
ile evlendiriyorsun veya kimlerin kızını aldınız gibi soruları, günümüze
kadar bu hassasiyetin devam ettiğini gösteriyor.
Kadının
doğurganlığı bittiği dönemden itibaren örtünme önerisi hafifletiliyor
hatta bazı kısımlarını açabilirsiniz deniyor.
Evlenmekten umudunu kesmiş yaşlı kadınların,
cinsel cazibelerini sergilemeksizin elbiselerini çıkarmalarında sizin için bir
sakınca yoktur, bununla beraber iffetlerini korumaya özen göstermeleri
kendileri için daha hayırlıdır. (Nur – 60)
Diğer Dinlerde
de bu hassasiyet mevcut olup değiştirilmiş olmasaydı belki aynı ifadelerle bu
örtünme önerileri teyit edilecekti. Yani örtünme olayı yalnızca kadının cinsel
obje olarak görülüp te tacizlerden korunmanın ötesinde gerçek asil insan
neslinin bozulmadan devam etmesi için olmazsa olmaz önlemlerinden biri idi.
Günümüzde
nedeni tam olarak bilinmese de İslam kaynaklı öneriler doğrultusunda örtünme kuralına hassasiyetle uymaya
çalışanların gerçek amacı kanımca budur. Tabii en doğrusunu Allah bilir.
Bilim neden
bulmadı diyenleri duyar gibiyim. Aramadı ki bulsun. Kapitalist bir zihniyette
en verimli tüketici profili kadındır. Onu örtmek gizlemek, ulaşılmaz kılmak
belki de kimsenin işine gelmiyordur. Ne dersiniz?Reklam sektörünün tüm
kollarında kadın bedeninin kullanılmasını, kadın kimliğine saygıdan dolayı
olduğunu düşünmüyorsunuz herhalde.
Her şey
gönlünüzce olsun.
Not; 2008 tarihli eski yazılarımdan.
Bu yazıya ait bir yoruma verilen cevap.
Yorumunuz için teşekkür ererim.
İfadelerinizden hissettiğime göre ileri sürdüğüm teze pek sıcak bakmadınız
sanırım. Tabii ki işin doğrusunu Allah bilir. Bu tamamen benim incelemelerim
sonunda kendimce geliştirdiğim bir Hipotez.
Böyle düşünmemi sağlayan bilgiler;
1 - Kur'an ı kerim Furkan/44 ayetinde; Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllanacağını mı sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta gidişçe daha sapıktırlar.(elmalı) deniliyor. Bunun bence anlamı ne kadar anlatmaya çalışsanız da tevhid ve Allah kavramını algılama yeteneğinden yoksun olma durumundadırlar.
1 - Kur'an ı kerim Furkan/44 ayetinde; Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllanacağını mı sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta gidişçe daha sapıktırlar.(elmalı) deniliyor. Bunun bence anlamı ne kadar anlatmaya çalışsanız da tevhid ve Allah kavramını algılama yeteneğinden yoksun olma durumundadırlar.
2 - (4831)- İbnu Amr İbni´l-As (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm), elinde iki kitap olduğu halde yanımıza geldi
ve:
"Bu iki kitap nedir biliyor musunuz " buyurdular. Cevaben:
"Hayır, ey Allah´ın Resulü! bilmiyoruz. Ancak bildirmenizi istiyoruz!" dedik. Bunun üzerine sağ elindekini göstererek:
"Bu Rabbülalemin´den (gelmiş) bir kitaptır. İçerisinde cennet ehlinin isimleri mevcuttur. Hatta onların babalarının ve kabilelerinin isimleri de mevcuttur ve sonunda da icmal yapmıştır. Bunlara asla ne ilave yapılır, ne de onlardan eksiltmeye yer verilir. Hiç değişmeden ebedî olarak sabit kalır" buyurdular. Sonra sol elindekini göstererek:
"Bu da Rabbülalemin´den bir kitaptır. Bunun içinde de ateş ehlinin isimleri, onların atalarının isimleri ve kabilelerinin isimleri vardır. En sonda da icmallerini yapmıştır. Bunlara asla ne ziyade yapılır, ne de eksiltmeye yer verilir!" buyurdular. Ashabı sordu:
"Öyleyse ey Allah´ın Resulü, niye amel ediliyor Madem ki her şey önceden olmuş bitmiş, yazılmış ve artık yazma işinden fariğ olunmuş (bir daha yapma gayreti de niye) "
Resulullah şu cevabı verdi:
"Siz amelinizle doğruyu ve istikameti arayın! İtidali koruyun. Zîra, cennetlik olan kimsenin ameli, cennet ehlinin ameliyle sonlanır; (daha önce) ne çeşit amel yapmış olursa olsun. Keza cehennemlik olanın ameli de cehennem ehlinin ameliyle sonlanır, hangi çeşit amel ile amel etmiş olursa olsun!"
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), sonra elindeki kitapları atıp, elleriyle işret ederek dedi ki:
"Rabbiniz kullardan artık fariğ oldu, bir kısmı cennetlik, bir kısmı da cehennemliktir." [Tirmizî, Kader 8, (2142).][8] Kütübü sitte. Hadisinde olduğu gibi.
"Bu iki kitap nedir biliyor musunuz " buyurdular. Cevaben:
"Hayır, ey Allah´ın Resulü! bilmiyoruz. Ancak bildirmenizi istiyoruz!" dedik. Bunun üzerine sağ elindekini göstererek:
"Bu Rabbülalemin´den (gelmiş) bir kitaptır. İçerisinde cennet ehlinin isimleri mevcuttur. Hatta onların babalarının ve kabilelerinin isimleri de mevcuttur ve sonunda da icmal yapmıştır. Bunlara asla ne ilave yapılır, ne de onlardan eksiltmeye yer verilir. Hiç değişmeden ebedî olarak sabit kalır" buyurdular. Sonra sol elindekini göstererek:
"Bu da Rabbülalemin´den bir kitaptır. Bunun içinde de ateş ehlinin isimleri, onların atalarının isimleri ve kabilelerinin isimleri vardır. En sonda da icmallerini yapmıştır. Bunlara asla ne ziyade yapılır, ne de eksiltmeye yer verilir!" buyurdular. Ashabı sordu:
"Öyleyse ey Allah´ın Resulü, niye amel ediliyor Madem ki her şey önceden olmuş bitmiş, yazılmış ve artık yazma işinden fariğ olunmuş (bir daha yapma gayreti de niye) "
Resulullah şu cevabı verdi:
"Siz amelinizle doğruyu ve istikameti arayın! İtidali koruyun. Zîra, cennetlik olan kimsenin ameli, cennet ehlinin ameliyle sonlanır; (daha önce) ne çeşit amel yapmış olursa olsun. Keza cehennemlik olanın ameli de cehennem ehlinin ameliyle sonlanır, hangi çeşit amel ile amel etmiş olursa olsun!"
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), sonra elindeki kitapları atıp, elleriyle işret ederek dedi ki:
"Rabbiniz kullardan artık fariğ oldu, bir kısmı cennetlik, bir kısmı da cehennemliktir." [Tirmizî, Kader 8, (2142).][8] Kütübü sitte. Hadisinde olduğu gibi.
3 - İnsanın varoluş aşamaları ve
Ademin Farklılığı bilgileri.(Bu konuda Ahmed Hulusinin İnsan ve insansı görüşü,
Azizüddin Nesefi Hz.lerinin, H. Bektaş Veli Hz. İ.Gazali Hz. gibi zatlar
tarafından hayvan seviyesinde yaşayan insan tarifleri, Caferi Sadık Hz. ve
Muhyiddin Arabi Hz. Lerinin Hz. Adem Hakkındaki beyanları (Bizim atamız ola
adem, binlerce bin Ademden en sonuncusudur) bana insan soyu hakkındaki görüşümü
oluşturdu.
4 - Yine İ. Gazali Hz. İnsan
olgusunun diğer canlılardan farklılığı İradi olabilmesi için(Emredilen şeylerin
yerine getirilmesi zorunluluğu, yasaklanan şeylerinde haram oluşu, İnsanın
yaratılış özelliklerindendir. Bazı hayvanları ot yemesi neden vacip, et yemesi
haram ise, Yırtıcı hayvanların et yemesi neden vacip, ot yemesi neden haram
ise, Arıların arı beyine neden tabi olmaları gerekiyorsa, İnsanların
yükümlülükleri de insan olarak yaratılış özelliklerindendir. Şu var ki;
Hayvanlar sahip oldukları bilgileri cibilinin ilhamı ile (İçgüdüleri)yolu ile
elde ederken, İnsan ise kesp, (kazanma, tahsil. Nazar, taklit, vahiy yollu elde
etmektedir). Der.
Bu da demek oluyor ki; İnsanların
genetik yapısı diğer canlılarınki gibi sabit değil. Çeşitli etkilenmelerle
değişebiliyor. Sizinde dediğiniz gibi gıybet bile iffeti bozmak demek olan zinadan
çok daha fazla etkili ve zararlı.
5 - Resulallahın; Kadının (yüz ve iki elinden başka) bütün bedeni
avrettir. (Mecma'ul-enhür, El-mugnî) hadisi fazla söze gerek bırakmıyor.
6 - Kur’an ın yaşlanan kadınların
örtülerini açabilmeleri izni, örtünmenin amacının doğurganlığın devam ettiği
sürece olmazsa olmazlardan olduğu sonucunu çıkardım.
7 - Genetik biliminin son
bulgularına göre de İnsan geninde kadında XX, erkekte XY kromozomlarının
olduğu, Y kromozomundaki özelliklerin sadece cinsiyet ayırımını içeren
bilgileri ihtiva ettiği. X kromozomunda ise bedensel tüm özellikleri ihtiva
eden genetik kodların bulunduğu, bunun da sadece kadından çocuğa geçtiğini
modern bilim ispatladığı gerçekler.( Bilim ve teknik dergisi)
8 - Nazar konusuna gelince;
Allahın ilminde yarattığı varlık aleminde duygusallık yoktur. Katı fizik
kuralları yani etki tepki kuralı geçerlidir. Günümüzdeki Kuantum fiziğinden
yola çıkarak geliştirilen yönlendirilmiş düşünce, yoğunlaştırılmış psiko kinetik
enerjiyi yönlendirdiğinizde Resulallah’ın Neredeyse kaderin önüne geçecek kadar
kuvvetli dediği bir güç ortaya çıkıyor anlamına gelir. İşte kastettiğim nazar
budur.
9 - Büyük veliler dediğimiz
insanların soy ağacına baktığımızda ucunun Resulallah’a dayandığı, onunkinin de
Hz. İbrahim’e, Onunkinin de Hz. Ademe dayandığı bilinen bir gerçektir.
10 - Yine Kur'an, Yasin/41 de;
Bizim onların zürriyetlerini o dopdolu gemilerde yüklenip taşımamız da onlar için bir işarettir! (A. Hulûsi) denmektedir. Bu ayetin açıklanması babında İbn Cüzeyy şöyle der: "Yüce Allah, diğer varlıkları da gemiye yüklediği halde, burada sadece Âdem'in soyunu zikretti, Zira bu, onlara verilen nimeti daha vurgulu ifade eder. Ayrıca bunda, onların soyunun kıyamete kadar gemilerde taşınacağına işaret vardır."
10 - Yine Kur'an, Yasin/41 de;
Bizim onların zürriyetlerini o dopdolu gemilerde yüklenip taşımamız da onlar için bir işarettir! (A. Hulûsi) denmektedir. Bu ayetin açıklanması babında İbn Cüzeyy şöyle der: "Yüce Allah, diğer varlıkları da gemiye yüklediği halde, burada sadece Âdem'in soyunu zikretti, Zira bu, onlara verilen nimeti daha vurgulu ifade eder. Ayrıca bunda, onların soyunun kıyamete kadar gemilerde taşınacağına işaret vardır."
Bu da demek oluyor ki Adem A.S.
ile başlayan bir soy genetik olarak en yetenekli, ilim kendilerine
kolaylaştırılan nesil. Dolayısıyla da korunması gereken genetik yapı. Böyle
olmasaydı giyinme neden önerilsin ki, İnsan nesli için ziynetler neden
yaratılmış olsun ki. Nikah neden şart olsun ki.
Bütün bunlardan sonra siz
olsaydınız nasıl bir sonuca varırdınız. Ben bu sonuca vardım. İşin gerçeğini
Tabii ki Allah bilir. Siz inanmak zorunda değilsiniz.
Allah hepimizi doğru bilgilere
ulaşabilen, onları hazmedebilen kullarından eylesin.
Allahın selamı ve muhabbeti hepimizin üzerine olsun.
Allahın selamı ve muhabbeti hepimizin üzerine olsun.