Fitne anlam olarak; insanın aklını, bilincini, kalbini hakikatlerden doğrudan, gerçeklikten, ayıran, şaşırtan, boş, batıl, sonu olmayan vehimlerden oluşan sorunlara yönlendiren sebeplerdir. Basit yollu örnek verirsek, bir kişinin işine gitmesi kendi menfaatleri için doğru olan davranış olduğu halde, bahaneler, yalanlar ileri sürerek, içki, fuhuş, kumar gibi davranışlara yönelmesi gibi diyebiliriz.
İnsanı, aklını kullanabilen düşünebilen bir varlık olarak tarif ediyor, Dinimiz İslam’ı ise; insanı ve alemleri yaratan varlığın düzeni, programı olarak kabul ediyoruz. Bu güne kadar kesinleşmiş herhangi bir bilimsel gerçeğin dinin önerilerine aykırı olmadığı gerçeğini dikkate alırsak, akli olan yol, orijinal İslam’ı kabul etmek, öğrenmek ve mutlaka yaşama geçirmek gerektiğidir.
İnsanı ve tüm alemleri yaratan Allah, Ahmed Hulusi’nin deyimiyle bilinmek için aklı, bilmek için de insanı yaratmıştır. Dolayısıyla insandan aklını kullanarak ilmini arttırması, yaratıcısını tanıması, kendi hakikatindeki özellikleri keşfederek değerlendirebilmesi istenmektedir. İnsanı bu hedefe ulaşmak için çalışmaktan alıkoyacak her fikir, her davranış, her neden FİTNE dir. Bu yüzden eşiniz, çocuğunuz, malınız sizin için fitnedir ifadesi kullanılmıştır.(1) Çünkü insanın yaşamında en önemli addettiği hedeflerdir bunlar. Kuran’ın anlatmaya çalıştığı; uğruna her şeyi yapmayı göze aldıklarınız da, sizi amacınızdan alıkoyacak seviyeye gelirse, o da fitne haline gelmiş demektir diye ikaz etmektir.
İnsan görünen bedeni kadarıyla var olan bir varlık değildir. Bu beden kısa bir süreliğine bilincini, benliğini, ruhunu geliştirip olgunlaştırmak için tahsis edilmiş bir araçtan başka bir şey değildir. Yaratılmış tüm madde alemi, bilinç olarak insana bu aşamada kullanması için var edilmiştir. Kendimizi o kadar basite, bir hayvan seviyesine almayalım. Zaten İslam’ın önerilerinin amacı; dünya alemindeki her şeyi, ölüm ötesindeki yaşama hazırlanmak için kullana bileceğini işaret etmek, tarif etmek, yasaklamaların ardında ise insanın bu alemde kalacak değeri olmayan boş şeylerle vakit geçirmesini engellemek içindir. Yani yine insanı kendisinden, nefsinden korumak içindir.
Kaçınılmaz olan şey, insan kabul etse de etmese de, çaba gösterse de göstermese de, tanısa veya tanımasa da, bu sistem içinde sonsuza kadar var olacak, her aşamada da bir önceki davranışlarının getirisi olan şartlarla yaşamaya devam edeceği gerçeğidir. Ölüm değişimi geçirildiğinde insanın ruh gözü, basireti açılacak, her şeyin hakikati ve sonuçları bir fiil idrak edilecektir. Bundan kaçınabilme imkanı yoktur.
Halbuki günümüzde bırakın Allah, Din, İslam, ölüm ötesini, bu yaşamda bile insan kendi geleceğini düşünemiyor. Basit çıkarlar uğruna hem kendi yaşamını hem başka yaşamları tehlikeye atmaktan çekinmiyor. Bireysel seviyede yalan, dedikodu, gıybet, fuhuş, içki uyuşturucu kullanımı, kumar gibi davranışlar tavan yapmış durumda. Devletler seviyesinde yine çıkar için neredeyse insan neslini sona erdirecek savaşlar yapılıyor.
Hala akılımızı kullanmaya başlayıp araştırmayacak mıyız?
Hala “Sahi acaba gerçekten varsa” diye tefekkür edip ihtimal hesapları yapmayacak mıyız?
Çevremize kendimize şöyle bir bakın ne olur. her şeyin bir program, bir plan içinde oluştuğu ve döngüsünü tamamladığını fark edemiyor muyuz. Tabiat kanunu, doğa kanunu diyoruz. Kendimizin de aynı kanunlara tabi olduğumuzu hala idrak edemiyor muyuz?
Ne olur biraz ruhunuza nefes aldırın. Daha doğrusu bir şuurunuz olduğunu, bir bilinciniz, bir ruhunuz, bir benliğiniz olduğunu fark edin artık. Bir ölünün de bedeni var ama benliği, ruhu olmadan hiçbir işe yaramaz.
“Efendim can enerjisi kesildiği için işlev yapamıyor, yoksa bilinci şuuru, ruhu olduğu için değil.” Demeyin. Gülünç olursunuz. Kendinizi, bilinçsiz, ruhsuz, şuursuz olarak tanımlamış olursunuz. Bu imkansızdır çünkü evrende bilinçsiz bir varlık yoktur.
O zaman ne olur sadece bedenden ibaretmişiz gibi davranmayalım. Ruhumuzu, bilincimizi şuurumuzu tanımaya çalışalım. Onun neye ihtiyacı olduğunu öğrenmeye çalışalım. Ruhumuz ise ancak ve ancak Allah’ı anmakla rahatlayacak huzur bulacaktır.(4) Kısa bir süre sonra bedeniniz ölecek, hiç olacak, döngüsünü tamamlayıp toprağa karışacak. Ama biz yaşamaya devam edeceğiz. Hem de her şeyin çok daha farkında olarak. Ne çare ki artık hazırlık dönemi bitmiş olacak.
İşte yaşamımız süresi içinde yapacağımız davranışlarımızla elde edeceklerimizin, sonsuza kadar elimizde kalmasını sağlamak için yapılması gerekenleri öğrenelim. Bunun dışındaki her fiil fitnedir. Tüm yaşamımız zaten bir program üzere devam ediyor, edecektir. Dünya da bir şeyleri başarmak, başaramamak, elde etmek edememek dahi insanın kontrolünde değildir. Ne diyor Kuran; “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.”(2),” Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın.” , “Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye..” (3) O zaman ne yaptığınızı zannediyorsunuz Allah aşkına.
İnsana verilen nefs dediğimiz özellik iyiliği de kötülüğü de başaracak yetenekte yaratılmış, verilen bedensel içgüdü ve yeteneklerle de bazı davranışlar kolaylaştırılıp bazıları zorlaştırılmıştır. İnsana verilen akıl melekesi yoluyla da bunların arasında seçim yapabilme iradesi verilmiştir. İşte olay bundan ibarettir. Sistemi kimse değiştiremez, dışına çıkamaz, bana ne istemiyorum diyemez, bilmiyordum mazereti geçersizdir. Ne olur artık kendimize gelelim. Zaman doluyor.
Allahtan herkesin kendi menfaati, hidayeti için gerekli ilme, basirete sahip olmasını niyaz ederim.
Her şey gönlünüzce olsun.
(1) Enfal/28, Tegabün/15
(2) İnsan/30
(3) Hadid/22-23
(4) Ra’d/28
İnsanı, aklını kullanabilen düşünebilen bir varlık olarak tarif ediyor, Dinimiz İslam’ı ise; insanı ve alemleri yaratan varlığın düzeni, programı olarak kabul ediyoruz. Bu güne kadar kesinleşmiş herhangi bir bilimsel gerçeğin dinin önerilerine aykırı olmadığı gerçeğini dikkate alırsak, akli olan yol, orijinal İslam’ı kabul etmek, öğrenmek ve mutlaka yaşama geçirmek gerektiğidir.
İnsanı ve tüm alemleri yaratan Allah, Ahmed Hulusi’nin deyimiyle bilinmek için aklı, bilmek için de insanı yaratmıştır. Dolayısıyla insandan aklını kullanarak ilmini arttırması, yaratıcısını tanıması, kendi hakikatindeki özellikleri keşfederek değerlendirebilmesi istenmektedir. İnsanı bu hedefe ulaşmak için çalışmaktan alıkoyacak her fikir, her davranış, her neden FİTNE dir. Bu yüzden eşiniz, çocuğunuz, malınız sizin için fitnedir ifadesi kullanılmıştır.(1) Çünkü insanın yaşamında en önemli addettiği hedeflerdir bunlar. Kuran’ın anlatmaya çalıştığı; uğruna her şeyi yapmayı göze aldıklarınız da, sizi amacınızdan alıkoyacak seviyeye gelirse, o da fitne haline gelmiş demektir diye ikaz etmektir.
İnsan görünen bedeni kadarıyla var olan bir varlık değildir. Bu beden kısa bir süreliğine bilincini, benliğini, ruhunu geliştirip olgunlaştırmak için tahsis edilmiş bir araçtan başka bir şey değildir. Yaratılmış tüm madde alemi, bilinç olarak insana bu aşamada kullanması için var edilmiştir. Kendimizi o kadar basite, bir hayvan seviyesine almayalım. Zaten İslam’ın önerilerinin amacı; dünya alemindeki her şeyi, ölüm ötesindeki yaşama hazırlanmak için kullana bileceğini işaret etmek, tarif etmek, yasaklamaların ardında ise insanın bu alemde kalacak değeri olmayan boş şeylerle vakit geçirmesini engellemek içindir. Yani yine insanı kendisinden, nefsinden korumak içindir.
Kaçınılmaz olan şey, insan kabul etse de etmese de, çaba gösterse de göstermese de, tanısa veya tanımasa da, bu sistem içinde sonsuza kadar var olacak, her aşamada da bir önceki davranışlarının getirisi olan şartlarla yaşamaya devam edeceği gerçeğidir. Ölüm değişimi geçirildiğinde insanın ruh gözü, basireti açılacak, her şeyin hakikati ve sonuçları bir fiil idrak edilecektir. Bundan kaçınabilme imkanı yoktur.
Halbuki günümüzde bırakın Allah, Din, İslam, ölüm ötesini, bu yaşamda bile insan kendi geleceğini düşünemiyor. Basit çıkarlar uğruna hem kendi yaşamını hem başka yaşamları tehlikeye atmaktan çekinmiyor. Bireysel seviyede yalan, dedikodu, gıybet, fuhuş, içki uyuşturucu kullanımı, kumar gibi davranışlar tavan yapmış durumda. Devletler seviyesinde yine çıkar için neredeyse insan neslini sona erdirecek savaşlar yapılıyor.
Hala akılımızı kullanmaya başlayıp araştırmayacak mıyız?
Hala “Sahi acaba gerçekten varsa” diye tefekkür edip ihtimal hesapları yapmayacak mıyız?
Çevremize kendimize şöyle bir bakın ne olur. her şeyin bir program, bir plan içinde oluştuğu ve döngüsünü tamamladığını fark edemiyor muyuz. Tabiat kanunu, doğa kanunu diyoruz. Kendimizin de aynı kanunlara tabi olduğumuzu hala idrak edemiyor muyuz?
Ne olur biraz ruhunuza nefes aldırın. Daha doğrusu bir şuurunuz olduğunu, bir bilinciniz, bir ruhunuz, bir benliğiniz olduğunu fark edin artık. Bir ölünün de bedeni var ama benliği, ruhu olmadan hiçbir işe yaramaz.
“Efendim can enerjisi kesildiği için işlev yapamıyor, yoksa bilinci şuuru, ruhu olduğu için değil.” Demeyin. Gülünç olursunuz. Kendinizi, bilinçsiz, ruhsuz, şuursuz olarak tanımlamış olursunuz. Bu imkansızdır çünkü evrende bilinçsiz bir varlık yoktur.
O zaman ne olur sadece bedenden ibaretmişiz gibi davranmayalım. Ruhumuzu, bilincimizi şuurumuzu tanımaya çalışalım. Onun neye ihtiyacı olduğunu öğrenmeye çalışalım. Ruhumuz ise ancak ve ancak Allah’ı anmakla rahatlayacak huzur bulacaktır.(4) Kısa bir süre sonra bedeniniz ölecek, hiç olacak, döngüsünü tamamlayıp toprağa karışacak. Ama biz yaşamaya devam edeceğiz. Hem de her şeyin çok daha farkında olarak. Ne çare ki artık hazırlık dönemi bitmiş olacak.
İşte yaşamımız süresi içinde yapacağımız davranışlarımızla elde edeceklerimizin, sonsuza kadar elimizde kalmasını sağlamak için yapılması gerekenleri öğrenelim. Bunun dışındaki her fiil fitnedir. Tüm yaşamımız zaten bir program üzere devam ediyor, edecektir. Dünya da bir şeyleri başarmak, başaramamak, elde etmek edememek dahi insanın kontrolünde değildir. Ne diyor Kuran; “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.”(2),” Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın.” , “Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye..” (3) O zaman ne yaptığınızı zannediyorsunuz Allah aşkına.
İnsana verilen nefs dediğimiz özellik iyiliği de kötülüğü de başaracak yetenekte yaratılmış, verilen bedensel içgüdü ve yeteneklerle de bazı davranışlar kolaylaştırılıp bazıları zorlaştırılmıştır. İnsana verilen akıl melekesi yoluyla da bunların arasında seçim yapabilme iradesi verilmiştir. İşte olay bundan ibarettir. Sistemi kimse değiştiremez, dışına çıkamaz, bana ne istemiyorum diyemez, bilmiyordum mazereti geçersizdir. Ne olur artık kendimize gelelim. Zaman doluyor.
Allahtan herkesin kendi menfaati, hidayeti için gerekli ilme, basirete sahip olmasını niyaz ederim.
Her şey gönlünüzce olsun.
(1) Enfal/28, Tegabün/15
(2) İnsan/30
(3) Hadid/22-23
(4) Ra’d/28