21 Ocak 2009 Çarşamba

YAŞAMDAKİ DÜZEN, UYULASI ESASLAR.



Yaşamda herşeyin bir ölçüye göre olduğuna, bir düzen içinde olduğuna kimsenin itirazı olduğunu sanmıyorum. Bir araç önceden belirlenmiş bir sistem üzere çalışmasını sürdürür. Aksi halde herşey birbirine karışıp yok olurdu öyle değil mi. Hepimizin bildiği gibi insanın haricindeki canlıların, yani hayvan ve bitkilerin müştereken uydukları esaslara doğa kanunu diyoruz. Biz insanlar ise doğa kanunlarını bile kotrol edebilecek değiştirebilecek kapasitede yaratılmıştır. Ama ister istemez biyolojik olarak o kanunların içinde yaşar.

İşte bu yüzden İnsan da yaşamını düzen içinde devam ettire bilmesi için belli ölçütlere kurallara uymak zorundadır. Bu ölçütlere dikkat edilmediğinde, savsaklandığında bozulmalar başlar. Bir çiçeği dalından kopardığınızda onun düzenini, ölçüsünü bozmuşsunuz demektir. Çiçek bozulmaya, solmaya, kurumaya başlar.

Bizler bir arada yaşamak zorunda olan, akıllı varlıklar olduğumuzu kabul ettiğimize göre gerek birey seviyesinde ve gerekse toplumsal seviyede ilişkiler, sağlık, kişisel haklar, kamusal haklar, toplumsal huzur, sevgi, saygı, güven, ahlak, barış gibi olguların yaşanabilmesi için herkesin benimseyip kabullenerek uyacağı esaslar olmalıdır. En azından diğer canlılar gibi doğa kanunlarına uymak zorunluluğu vardır. Tabii insanın aklını kullandığını kabul edersek. Aksi halde önce bireyler bozunuma uğrayacak, sonra toplum bozulacak, sadece kendisine zarar vermeyip doğal çevreye de zarar vereceği için Doğa kanunları devreye girerek zarar veren varlığı etkisiz hale getirecektir.

Peki ama nedir insanoğlunun uyması gereken ölçütler derseniz, aslında herkesin iyi bildiği HAK ÖLÇÜTLERİDİR. KUR’ANî ESASLARDIR. Çünkü insanlarla birlikte tüm kainatın sistemini düzenini yaratan varlığın işaret ettiği esaslar, yarattığı düzeni en iyi bilenin kurallarıdır. Bir aleti en iyi tanıyan, onu imal edendir değil mi?

Şimdi bazıları itiraz edecek. Kur’anı esas aldığımızda şeriatı kabul etmiş olacağız ki bu söz konusu bile olamaz.

İyi ama neden? Araştırmanı, incelemeni yap, güzel olan, doğru olan esaslar onlarsa neden uymayasın ki. İstersen şeriat kelimesini kullanma, anayasa de, medeni hukuk de, ceza hukuku de. Önemli olan tespit edilecek esasların ilahi esaslara zıt olmamasını sağlamaktır. Yanlış mı?

İşte burada çağdaş insana yakışmayacak bir önyargıya kapılıp kendi kuyumuzu kendimiz kazıyoruz. Çünkü hiçbir araştırma, inceleme yapmadan belki hayatımızı kurtaracak ilacı kaldırıp çöpe atıyoruz. Yerine de kocakarı ilaçları gibi onun bunun önerdiği hiçbir dayanağı olmayan ölçütlere, kurallara uymaya çalışıyoruz, doğal olarakta işe yaramıyor.

Bu gerçeği diğer medeni ülkeler de gördüğü için bilim adamları araştırma yapıyor. Mesela Oxfort üniversitesinin Kur’ani ölçütler yani şeriat hakkında inceleme yapması gibi. Bazı AB ülkelerinde tarafların isteklerine saygı duyarak Şeriat mahkemeleri oluşturmaya çalışmak gibi. (1) Bu onların müslüman olmalarını göstermiyor, gerekmiyor da. Sadece akıllarını kullanıp kendi insanları, toplumları için çözüm olacak doğru esasları, ölçütleri arıyorlar. Ellerinde bizim kadar kaynak olmadığı halde.

Peki biz neden yapmıyoruz?

SADECE ÖN YARGIDAN..!

İran’daki, Afganistan’daki, Arabistan’daki yaşananları şeriat zannediyoruz. Aslında böyle düşünülmesini normal karşılıyorum. Çünkü bizler İslam ve Kuran hakkında hiç eğitim görmediğimiz için bilmiyoruz. Bildiklerimizin hepsi kulaktan dolma. Doğal olarak gördüklerimize duyduklarımıza göre karar veriyoruz.

Bir konu hakkında doğru cevap arıyorsanız uzmanına sormanız gerek değil mi. Allah Resulü en uzman kişidir. Onun vekilleri konumunda olan Mevlana Hz. gibi, Rabbani.Hz. gibi, Yunus Emre gibi, H.Ahmet Yesevi Hz. gibi, H. Bektaş Veli hz. gibi, daha birçokları gibi uzmanların tarif ettikleri esasların adı şeriattır. Onun bunun ne yapıp, ne yapmadığı, ne deyip ne demediği değil.

İşte bu noktada toplumu yönlendiren aydınlar, ilim adamları, üniversiteler konuyu ele almalıdır diyorum. Her Kur’ani esas, bir tez konusu, bir doktora konusu haline getirilip güncel bilgilerle kişi ve topluma nasıl yararlı hale getirilip kullanılabilirliği araştırılmalıdır.

Bunu yapmayıp önyargı ile OLMAZ..! dememiz bağnazlıktır. Kanser teşhisi konmuş, acilen tedavi görmesi söylenen birinin, ben hasta falan değilim. Sizin tahlilleriniz, teşhisiniz, aletleriniz yanılıyor, yanlış. Ben ilaç milaç almıyorum demesi ile aynıdır.

Her türlü yaşamın bir disiplini, bir düzeni, ölçütü olmalıdır. İslam diyor ki; Kendi menfaatiniz için uymanız gerekenler bunlardır. İnanmasanız bile, bu esaslara uyum içinde yaşarsanız, en azından dünya yaşamında doğruyu, güzeli yaşamış olursunuz diyor. Bunun aksi durum kuralsızlığı, ölçütsüzlüğü, orman kanununu benimsemek olur diyor.

Şimdi hem kendimize, kendi toplumumuza, hemde dünyaya insaf gözü ile bakalım. Yaşananları güzel bulan kimse var mı?

Huzur, sakinlik, saygı, sevgi, sadece şiirlerde geçen kavramlar haline gelmiş durumda. Hastalık ilerlemiş, neredeyse artık tedavi edilemeyecek noktaya gelmiş, hala önyargıyla hareket edip kocakarı önerilerinden çare aramak, aklı olan insana uygun bir davranış mı??

Büyüklerden biri şu tespiti yapıyor; “Hak ölçülerini bırakıp çıktığın zaman başına zıddı gelir, meselâ; izzetin yerine zillet gelir, huzurlu, güven içinde bir yaşam yerine mahkûmiyet, nûrun yerine zûlmet, iyiliğin yerine kötülük, genişliğin yerine darlık, şerefin yerine şerefsizlik, bereketin yerine bereketsizlik, uğurun yerine uğursuzluk, tatlılığın yerine acılık, hayâtın yerine ölüm, sûlhun yerine harp gelir.“ En açık şekilde günümüzde yaşananları işaret etmiyor mu sizce de?

Kendini gerçekten çağdaş, akıllı aydın olduğunu ileri sürenlerin, bu esasları kabul etmesi gerekir. Çünkü Kur’an sabittir. İşaret ettikleri hakikatlerdir. Bunun aksini iddia edenler görüşlerini ispat etmelidirler. Aksi halde Bilimsel olarak aksini ispat edene kadar da İNANMASA BİLE bile kendisi ve yaşadığı toplumun sıhhati, selameti için Hak ölçütlerine, kurallarına uyması gerekir. Kişisel olarak inanmıyorsa ibadetleri yapmayabilir. Bu onun kişisel kararıdır, zararı kendisinedir. Fakat toplumsal yaşamda riayet etmesi gereken kurallara uymalıdır.

Ben böyle düşünüyorum. Herşey gönlünüzce olsun.