İnsan da kâlp( Organik kâlpten bahsetmiyorum), gönül, nefs, düşünce, fikir, vehim, sevgi, sevinç, üzüntü gibi kavramlar bedensel organlarımızın değil, Ruhsal varlığımızla ilgili kavramlar olduğunu biliyoruz. Bunlar maddesel olarak ölçülemeyen, görülemeyen, sadece “Hal” olarak yaşanan duygulardır. Tıpkı vehim dediğimiz olmayan bir şeyleri varmış gibi düşünüp içimizin sıkılması, sağlığınız yerinde olduğu halde aşık olup ona kavuşamadığınızda yaşanılan ”HİS” gibi diyebiliriz. Ölçemezsiniz, göremezsiniz ama yaşarsınız. Araştırdığınız bir sorunun cevabını bulduğunuzda ve ondan artık emin olduğunuzda, idrak ettiğinizde hissettiğiniz duygudur. İşte bu duruma “Hali yaşamak” diyoruz. Bunun madde bilimleri ile ispatı söz konusu değildir.
Din olarak İslam kavramı hakkında bilgilerlimizi hatırlayalım;(1)
En önemli şartı Allah varlığı, bunun dışında herhangi bir varlığın olmadığı, olamayacağı şartıdır.
- İyi de, var olan sadece ALLAH ise koskoca evren ne oluyor; varlık alemi dediğimiz evreni nasıl açıklayacağız? Bizler neyiz?
İşte İslam bunlara cevap veriyor. Diyor ki;
Var olan sadece ALLAH tır.
Allah, kendi varlığının bilinmesini istedi,
Varlığını bilecek gücü, aklı yarattı.
Sonra bunu kullanabilecek yetenekte İnsanı yarattı.
İnsana özgür, bağımsız bir varlık olduğunu hissedebilmesi için “BEN..!” lik duygusuna sahip kıldı.
İnsanın Allah’ı bilmek, varlığını algılayabilmek için akıl melekesini test edeceği mânâ ve madde dediğimiz bir yapıda bedenimizi oluşturdu.
İnsan varlığının oluşması ve yaşamının sonsuzluk süreci için madde ve manâ evrenlerini yarattı.
Madde bedenin diğer canlılar gibi yaşamasını da sağlayacak, ihtiyaçlarını elde etmek için zekasını kullanabilen bedensel kimliğini, Hayvansı yaşam) “Nefs”i var etti.
Davranış şekillerinde bağımsız yarattığı için nefs dediğimiz etkeni kontrol edebilecek, onu engelleme gücüne sahip AKLI yerleştirdi.
İnsanın sonsuzluk yaşam sürecinde, yaşamak istediği şartları oluşturabilmesi, aklı test için etki - tepki sistemi formatında kısa bir süreç(Dünya hayatı.) belirledi.
Bu sürecin sonunda da dünya yaşamında bilinçli davranışları ile şekillendirdiği yaşamını sürdüreceği boyuta geçiş olarak ta Ölüm aşamasını yarattı. Ölüm yok olmak değil, bir geçiştir.
Bütün bunları nerede, nasıl yaptı diye bir soru artık mantıksız olur. Kendisinden başka herhangi bir varlığın, nesnenin olmadığı bir varlık, ancak kendi varlığında; zihin, düşünce, hayal etkeni gibi bir alanda, sahip olduğu ilim ve güçlerle gerçekleştirebileceği açıktır.
Evrene atom boyutundan bile daha yüksek, Kuantum seviyesinde bakarsanız daha rahat algılarsınız.
İşte bu evreni Allah; Kendine ait kuvve, güç, özellikler ile var kılmıştır. (Esma, Allah’a ait isimlerin işaret ettiği anlamların kuvveleri ile.)
Kısaca; tüm varlık alemi; “İlmiyle ilmini, ilminde seyrettiği” bir oluşumdur. (2)
Allah ismi ile işaret ettiğimiz varlık, insana; Yarattığı bu sistemin programını,(Sünnetullah) İnsanın kendi özellik ve güçlerini, bunları KENDİ İSTEKLERİ doğrultusunda nasıl kullanması gerektiğini, yani bilmesi gerekenleri, bildiren, öğretici açıklayıcı olarak ta yüksek seviyede kavrama, algılama seviyesinde yarattığı bazı insanları seçti. Resul, Nebi (Peygamber). Onların ölümlerinden sonra takip edebilecekleri kullanma kılavuzu mahiyetinde kuralları işaret etti (Kitap).
İnsanın bilinç yapısı bazı zaman süreçlerinde oluştuğu için her aşamada bir ileri safhaya geçiş sağlanarak ”ideal insan, insanı kamil” olunabilecek, Allah’ın varlığını bilip kabullenerek O’nun işaret ettiği tavsiyeleri yerine getirebilme, sayesinde sonsuz sürecek yaşamını da kendi iradesi ile şekillendirmesi ortamı yaratıldı.
Kısaca bizim ahlak dediğimiz kuralların neler olabileceği tespitini yaparken bu boyutta ele almamız gerekiyor. Dolayısıyla tespit edilecek kuralları hem Dini ilimler hem Dünyevi bilimler kullanılarak sağlanabilecektir. Tek yönlü bir bakış açısı yanlış olacak kayıp çok yüksek olacaktır. Bile bile zararlıyı yapmak, akıl sahiplerinin yapacağı iş değildir.
İşte bizim güzel ahlak kavramının içeriğini, İyi-kötü, Doğru- yanlış olarak işaret edilen uyarılar ışığında ele almamızı zorunlu kılmaktadır.
İnanç faktörü dikkate alınarak iyilik nedir onu tarif edelim;
“ İyilik insanın Mele-i a’laya boyun eğip, Allahtan gelen ilhamı almada kendi benliğinden vazgeçerek, Hak Teala’nın muradı içerisinde yok olarak işlemiş olduğu her şeydir.”
“İyilik insanın dünya ve ahiret boyutunda mükafatlandırılmasına sebep olacak hareketlerdir.”
“İyilik, insanlık nizamının kendisine bağlı olduğu sosyal ihtiyaçları karşılamaya yönelik olan her yararlı fiildir.”
“İyilik,İlahi nizama boyun eğme manasına gelen fıtratınortaya çıkmasını engelleyen perdeleri ortadan kaldırmayaçalışan her türlü davranıştır.”
Şimdide kötülüğün tarifini yapalım:
“Kötülük, insanın şeytana boyun eğerek kendi benliğimden vazgeçip, şeytanın muradı içerisinde yok olarak yapmış olduğu her şeydir.”
“Kötülük, insanın dünya ve ahiret boyutunda cezalandırılmasına sebep olacak her ameldir.”
“Kötülük, İnsanlık nizamının kendisine bağlı olduğu sosyal ihtiyaçların karşılanması düzenini bozmaya yönelik her türlü muzır fiillerdir.”
“Kötülük, ilahi nizama isyan manasına gelen fıtratın ortaya çıkmasını engelleyen perdeleri tekit ve teyit eden her türlü davranışlardır.”(3)
Sonuç olarak bilmemiz, kabul etmemiz gereken gerçek; insan dediğimiz varlığın dünya yaşamında bilinçli her davranışı (ameli) hem kendi sonsuz yaşamını, hem de diğer insan, çevre vs. nin oluşum ve geleceklerini etkilemektedir. Dolayısıyla ahlak kuralları dediğimiz davranış motifleri her iki faktör de dikkate alınarak oluşturulmalıdır. İnanmayan kişilikler kendi hayatlarını umursamasalar bile diğer insanlara ve çevreye saygı, koruma, hasar vermeme bilincinde olmaları gerekir.
İçeriği de oluşturduk diyelim. Bunları nasıl hayata geçireceğiz? Hem kendimizi, hem sorumlu olduğumuz insanların İNSANI KAMİL olabilmesini sağlayacak nasıl bir düzen oluşturabiliriz ona gelelim.
Blogu fazla uzun tutup sıkmamak için bunu daha sonraki blog’um da işlemenin daha iyi olacağını düşünüyorum.
Şimdilik her şey gönlünüzce olsun.
Not ;
(1) İslam hakkında biraz daha geniş bilgiyi İslam da tevhit 1 – 2 bloglarımdan ve Ahmed Hulusi’nin eserlerinden (sitesinde ücretsiz) araştırabilirsiniz.
(2) Söz Ahmed Hulusi’ye aittir.
(3) Hüccetullâhil – bâliğa cilt/1 (Şah Veliyullah Dihlevi Hz.)