23 Ekim 2009 Cuma

ŞERİAT, TARİKAT, HAKİKAT.

İstedim bugün sizlerle sohbet,

Olsun konumuz şeriat, tarikat, hakikat,

Bilmekte fayda var ne olduğunu,

Herkesin mutlaka bilmesi gerek bunu.

Şeriat denince çok kez irkilir insanlar,

Anlatılmadı, öğretilmedi bu konular.

Kafa kol kesmek zannedilir bu tabir,

Taşlayarak öldürmek şeriat zannedilir.

Cehalettir bundaki asıl neden,

Yanlış kanı oluşur insan istemeden.

Şeriat dediğimiz peygamberin sözüdür,(1)

İnançlı yaşamanın zahirde özüdür.

Yaratan Allah’tır bu kainatı,

Uyulması gereken yoldur şeriatı.

En son ve tamamlanmış dindir İslam,

Kur’an-ı Kebir ile sabittir bu anlam.(2)

Onun ayetlerini açıklar sözü peygamberin,

İşte anlamı budur tarifi şeriatin,

Bilim yaklaşıyor mecburen ilahi şeriata,

Araştırmanın, sonu gelmiyor dünyada.(3)

Gelelim Tarikata ne demektir,

Hakikate giden yol demektir.

Tüm yaptıklarıdır peygamberin yaşarken,

Her başka şey bid’attır bu yolda gerçekten.

Çok duyulur bir söz tarikat hakkında,

Varmıydı ki sanki peygamber zamanında.

Olamazdı da çünkü peygamber yaşıyordu,

Çok kişi de bunları farklı algılıyordu.

İbadet olarak fark yoktu işin özünde,

Farklılıklar uygulamanın gözleminde.

Peygamber insandır, robot değildir,

Görenin anlayışı da aynı değildir.

İşte bu algılamalardan doğmuştur,

Böyle olmasıda genelde zorunludur.

Her beyin aynı olmaz algılamada,

Kendine göre yer bulur bir tarikatta.

Olmaması gerek hiçbir eylemin,

Yapmadığı şeyleri peygamberin.

Bidat demektir bu uygulamalar,

Dinde yeri yoktur sonuna kadar.

Sıra geldi hakikate ne demektir,

Bu da peygamberin gördükleri demektir.

Herkes göremez O’nun gördüklerini,

Görenler de vardır, Onlar hakikat ehilleri.

Sureti insan olanı tam insan zannetme,

Manâ’da yoktur onlar, vardır surette.

İnsana benzese de onların şekli,

Huyu tabiatı, yılan, akrep, kurt gibi.(4)

İşte dostum budur şeriat, tarikat, hakikat,

Her üçünün de amacı tekdir Allah’a vuslat.

Çok oku, araştır ki, bilesin doğrusun.

Dilerim her şey gönlünce olsun.


(1) - “Şeriat sözlerim, tarikat yaptıklarım ve hakikat ahvalimdir” (Hadis)

(2) - “…Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım ve
size din olarak İslâm’ı seçtim.” (Maide/3)

(3) -
http://www.islamustundur.com/seriatnedir.html

(4) - Tasavvufta insan meselesi İnsan-ı Kamil. Azizüddin Nesefi.

İNSANA ÖĞÜTLER.

İnsan dediğimiz varlık toplumda yaşar,

Uyması gerekli kurallar tabii ki var.

Bu kurallar illa ki kanunla olmaz.

Karşılıklı rızaya dayanır zorla da olmaz.

Aslında uymak kendi rahatı içindir,

İstediği huzur, saygı, güvenlik içindir.

Öğütler vermiş bize büyüklerimiz,

Bugün yazılacaklar da bu bildiklerimiz.

Gidip geleceksiniz oraya, buraya ama,

Meraklı meraklı ona buna, sağa sola bakma.

İnsan da bu durum hafiflik sayılır,

Saygısızlığa, nemime ye delil sayılır.

Tanımadığın kişilerin grubuna girme,

Nerede olursa olsun yere çömelme.

İstenmediğin gruplara sende katılma,

Zorunda kalmışsan da fazla kalma.

Laubali şekilde tükürme sağa sola,

Görenlerin midesini bulandırma.

Grupta isen karıştırma oranı buranı, burnunu,

Yahut kürdanla dişlerini, tiksindiricidir sonu.

Sözlerin akla edebe uygun olmalı,

Şaşırsan da tepki aşırı olmamalı.

İnsanlar arasında olmalısın sakin,

Sana söyleneni susup dinlemelisin.

Hasta isen mümkünse girme gruplara,

Öksürük bile neden olur sıkıntılara.

Kendini, çocuğunu, işini çok övme,

Kişinin yüzüne bakarak ta gerinme.

Giydiğine dikkat et, uygun olsun,

Eski bile olsa mutlaka temiz olsun.

Grupta isteklerinde ısrarcı olma,

Eksikliğim mi var, vehmine kapılma.

Gelir, mal mülkünü kimseye söyleme,

Hatta hane halkından olsa bile birine.

Mümkünse münazaraya hiç girme,

Girsen de dikkat et getirme aceleye.

Bilmediğin konuda konuşma, susmalısın,

Kendini cahil duruma getirmeyesin.

Konuşurken elini kolunu çok sallama,

Hafife alır gibi dönüp bakma arkana.

Bunlar saygı arayana, birer öğüttür.

Tabiî ki öğüdü tutan karşılığını görür.

Bu sözler kulağına birer küpe olsun,

İsterim her şey gönlünce olsun.


Kaynak; Misbahül- Necah (İ.Gazali Hz.)

19 Ekim 2009 Pazartesi

DOMUZ GRİBİ VE AŞISI

Bu günlerde oldukça gündemde olan bir hastalık haline geldi. Aslında bu konularla kendi çapımda araştırmıştım ama, yazılan, çizilen, konuşulanları görünce, hele Din’le de ilgilendirilince biraz daha ilgimi çekti. Kendi bulgularımı paylaşmak istedim.

Öncelikle Domuz gribinin dinle ilgisine göz attım. Domuz gribinin aşısı domuzdan alınan madde ile yapıldığı için haram olduğu iddia edilmiş..! Pes yani..! Haramlarla ilgili ayet Enam suresi/145 (1) de alenen bildiriliyor ki; “…Kim kaçınılmaz şekilde mecbur kalırsa saldırmamak ve zorunluluk sınırını aşmamak şartıyla yiyebilir.” Allah bundan daha açık ne demesi gerekiyordu ki. Cahil Arapların; ”Efendim pırasa yılana benziyor, yemek haram olur mu.” diye sorusu gibi abesle iştigaldir. Şarap haram, ama kimse üzümden yapılıyor, o zaman üzümde haramdır demiyor değil mi?

Bazı yazılarda Grip aşısının zararlı yan etkileri olabileceği bilgileri vardı. Eski sağlık bakanı Osman Durmuş gibi. Tıp doktorları bir yerde ilim adamıdır, ancak Prof. Dr. Osman Müftüoğlu gibi bende; “bu konunun yani mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıklarında uzmanların” görüşlerine güvenmenin daha doğru olacağına inanıyorum.

Bulgularım arasında bir gerçekte; Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın'ın da söylediği gibi normal grip, domuz gribinden daha tehlikeli olduğu görüşü. Aşının tam bir koruma sağlamayacağı, bağışıklık sisteminin zayıf olduğu hallerde rahatlıkla hasta olunabileceği biliniyor. O zaman aşılanmak için acele etmenin bir anlamı olmuyor. Tam tersi vücudun bağışıklık sistemini güçlendirici etkenlere ağırlık vermek en akıllıca hareket demek oluyor.

Grip daha ziyade sıcak soğukların dengesizleştiği mevsimlerde yaygınlaşan hastalıklardan. Dikkat edilip tedavi edilmezse zatürreye dönüşüp ölüme bile neden oluyormuş. Normal gripte tedavi edilmezse sonradan dönüştüğü halde, domuz gribi zatürre ile birlikte sürdüğü bilgisi var.

Bu hastalık için dikkat edilecek önlemlere gelince konunun uzmanları şunları sıralıyor;

1 – Elinizi yüzünüzü mutlaka sık sık yıkayın. (En etkilisi)
2 – Hapşırırken, öksürürken yüzünüzü tek kullanımlı mendille kapatmak.
3 – Yerlere tükürmemek. (solunum yolu ile bulaşıyormuş.)
4 – Günlük uykunuzu ihmal etmemek,
5 – Giyimin günlük havaya uygun olması,
6 – Beslenmeye dikkat etmek;
a) Bol sulu gıdalar,
b) C vitamini içeren meyve ve sebzeler. (Limon, greyfurt, portakal, çilek, kivi gibi.)
c) Doğal organik sebze ve meyvelere ağırlık vermek,
d) soğan, frenk üzümü ve papatyanın grip hastalığına karşı etkili bir koruyucu olduğu Prof. Dr. Hüseyin Koç bildiriyor.
7 – Bilhassa bebekleri stresli kalabalık ortamlardan uzak tutulması,
8 – Çok hijyenik ortamda da büyütmeyin deniyor.
9 – Seyahate falan çıkacaklar içinde alkollü mendil paketi bulundurmaları tavsiye ediliyor.
İşte benim bulgularım ve bilgilerim bunlar. Daha detaylı bilgi isteyenler araştırabilir.
Herke sağlıklı yaşam ve afiyetler dilerim.
Her şey gönlünüzce olsun.


(1) “De ki: Bana vahyolunanlar içinde bir kimsenin yiyeceği olarak leş, akıtılmış kan, domuz eti ki bu gerçekten pisliktir, Allah’tan başkası adına kesilmiş bir murdar dışında haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Kim kaçınılmaz şekilde mecbur kalırsa saldırmamak ve zorunluluk sınırını aşmamak şartıyla yiyebilir. Şüphesiz senin Rabbin bağışlayandır, merhamet edendir. ” (Enam suresi 145)

16 Ekim 2009 Cuma

SÖZLERDEKİ HASTALIK

Konuşmayı çok severiz insan olarak,

Çoğu kez bilmeyiz nedense dur durak.

Konuşurken eşimizle dostumuzla,

İstemeden kırarız sevdiklerimizi onunla.

İstedim bugün sözden bahsetmek,

Sözlerdeki hastalık ne demek.

Önemli olan sözü kullanmayı bilmektir,

Doğru söz bile olsa susmak demektir.

Örneğin söz olarak gıybet doğrulardır.

Yasaklanmıştır, çünkü kalp kırıcıdır.

Yahut doğrudur etmek kişiye nasihat,

Toplum içinde doğru değildir yapmak.

Doğru da olsa kullanamayız her sözü,

Sözlerdeki hastalıktır bunun özü.

Nefret uyandırmaktır bir başka hastalık,

Nedeni karaktersizlik, bilgisizlik demektir.

İlacı; kendi ayıplarına dikkat etmektir.

Rapor tutar gibi bir dostunu izlemek,

Kişide müzmin bir hastalık demek.

Önce kızar bir süre sonra, nefretle alınır,

Doğru bile olsa vebaldir, kul hakkıdır.

Bir tür daha vardır çok soru sormak,

Yalan söyletir kişiye, ona cevap vermek.

Sevgi, saygı kalmaz, dostlukta biter,

Bir an önce senden kurtulmak ister.

Kötü ahlak, inançsızlıktır kaynağı,

Susup kendi işine bakmaktır ilacı.

Başka bir hastalık ise başa kakmak,

Yapılan iyiliği demektir çöpe atmak. (1)

Bir diğer hastalık evlat ayırmaktır,

Birine iltifat, diğerini dışlamaktır.

Bir diğer hastalık sövmektir ona buna

Kötü gelecek sözden sakın diyor kulağa. (2)

Bir hastalık daha var çok vahim,

Doğrucuyum der, suçsuzdur nefsim.

Güya temize çıkar da, yaralar lakin,

Yerinde kullanırsan sözü artar değerin.

Örneğin sadaka vermek açıktan aleni,

Onu aşağılamış olursun olmaz değeri.

Bir hastalık daha var adı dalkavukluk,

İyilik dersin güya ama, bilirsin uyuzluk.

Bu hastalıklarında vardır tabiiki ilacı,

Kullanman şarttır, çekersin yoksa sancı.

En etkili ilaç sükut etmektir,

Tutamıyorsan dilini yandın demektir.

Çok güzel söylemiş Süheyl şairimiz,

Hiç çıkarmamalı, unutmamalı zihnimiz.

Dilinden düşer kişi müşkül işe,

Eğer dek dura dil nolurdu başa.(3)

Yunus Emre demiş bu tavsiyeyi,

Kişi bile söz demini,

Demeye sözün kemini.

Büyük alimimiz bir öğüt vermiş,

Ya gerekirse konuş, yada sus demiş.(4)

Süsleyip püslediğin zaman sözü,

Susmayı bilmektir işin özü.

Yaşamın huzur dolu mutlu olsun,

Dilerim her şey gönlünce olsun.


(1) - “Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olamazlar. Allah, kâfirleri doğru yola iletmez.” (Bakara/264)

(2) - Resûlullah (s.a.v.), "Ku­lağa kötü gelecek şeyden (sözden) sakın" bu­yurmakta ve bizleri uyarmaktadır. (H. Basri ÇAN-TAY On Kere Kırk Hadis c. 1, s. 312).
"Bir mümin zem edici, la'net edici, yara­maz işli ve kötü sözlü olmaz" (Feyz'ül-kadir c. 5, s. 360 hadis).

(3) – Şair Süheyl.

(4) – Misbah-ül necah (İ.Gazali Hz.)

15 Ekim 2009 Perşembe

İNSANLARLA SOHBET.



Ne diyorum bugün biliyor musunuz.

İnsanlarla sohbet olsun konumuz.

Bakarsak şöyle etrafımıza dikkatle,

Üç grup insanla gireriz sohbete.

İlki vardır hiç tanımadıklarımız,

Neyin nesidir kimdir bilmediklerimiz.

Bunlarla sohbet kolay değildir.

Beş konuya çok dikkat etmelidir.

Ulu orta başlamayalım bu grupla söze,

Kulak vermemek gerek boş sözlere.

Söylemişse laubali bir söz, açık saçık,

Duymazlıktan gel bil ki o kaçık.

Mümkün olduğunca kaçın, karşılaşma,

Sakın ola ki bir ihtiyacını açıklama.

Söz dinleyecek biri diyorsanız eğer,

Onunla sohbet etmeye değer.

İkinci grup tanınmayan riskli gruptur.

Hemen yüzgöz olma, araştır soruştur.

Bir ölçütün olsun seçerken arkadaş,

Olacak seninle sonunda yoldaş.

Araman, izlemen gerek karakterini,

Sonra eder vezir de rezil de seni.

Olmalıdır arkadaşın önce akıllı,

Cahilden dost olmaz çıkarsın zararlı.

Hz. Ali öğüt vermiş demiş sakın ha..!

Çok akıllı kişinin olmuştur helakına.(1)

İyi huy arayacaksın, kötü huy değişmez.

Öfkesini yenip, nefsini kontrol edemez.

İnançlı ve yararlı bir kimse olmalıdır yoldaş,

Allahtan korkmayan kula da açar savaş.(2)

Çok hırslı, aç gözlüye fazla yaklaşma,

Farkında olmadan kaptırırsın ruhunu ona.

Doğru olmalıdır dikkat et özü sözü,

Bilirsin inanılmazdır yalancının sözü.

Üçe ayırmış insanı Hz. Gazali bir eserinde,

Gerekli gıda gibidir demiş ilkinde,

İlaç gibidir demiş sonra ikincisinde.

Son grup demiş hastalık gibidir,

Kovalasan bile arsızdır döner gelir.

İnşallah aradığın dostu arar bulursun,

Dostum her şey senin gönlünce olsun.



(1) – Skın çok sakın! Cahil kimse ile arkadaşlık etme… Nice cahil kimseler, kendisi ile kardeşlik bağı kuran akıllı kimselerin helakine sebep olmuşlardır” (Hz. Ali (R.A)

(2) – “Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının ziynetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme.” (Kehyf/28)

14 Ekim 2009 Çarşamba

GÖNÜL NEDİR?

Gönülden bahsedelim isterseniz bugün,

Kimse olmasın inşallah gönülden sürgün.

Sevgidir, arzudur, istektir, düşünüştür gönül,

Yaratıcının mekanı, Ruhun kalbidir gönül.

İnsan olma iradesidir, hem olgunluk belirtisi.

Gönül bir güçtür, yaşamın enerjisi.

Gönül yaşam tarzıdır, hem de içtenlik,

Toplumunda mutlaka bir gönlü vardır,

Kültürünü oluşturur, toplumun atılım gücüdür.

Toplumun karakter tarzıdır, bütünlüğüdür.

İnançlardan beslenir, oluşumu bir süreçtir.

Gönül insanı olmak kolay değildir,

Üstelik insanda kalıcı da değildir.

Duygulardaki zenginlik gönülde bütünleşir,

Hem akıl, ilim hem bilinç gönülde birleşir.

Düşünen gönüldür, akleden de o,

Karar aşamasıdır, iradedir o.

Zaman yoktur gönülde geçmiş, yarın,

Kimseyi dinlemez, bilir güç kendisinin.

Özümsemektir gönül kendine özgü.

Kendini aşabilmenin tek gücü.

Gönlünde hastalıkları vardır ne çare.

Eksikliği, tembelliği muhtaçtır ilme.

Gönlü zengin olan kamil insandır,

Çevresine yaydığı enerji Allah’tandır.

Gönül bir dünya gibidir havası başka,

Gönlü açıklar yaşar sadece o mekanda.

Paylaşmayı bilmeyenin gönlü yoktur.

Gönül ortamı ancak paylaşınca oluşur.

Gönülden gönüle şarttır ulaşan bir yol,

İşte dostum sende bu yolu bulanlardan ol.

Meraklısı da vardır bu yolun, yahut hevesliler,

Kitap okur, müzik dinler, biraz ilgilenirler.

İlahi bir bağıştır, açık gönül kapısı, (1)

Sadece ibadet, taatla açılmaz orası.

Girmedim bir yere dedi Allah hiçbir mekana,

Yarattığı insanın gönlünden başka. (2)

Gönlü ısıtan, açan sohbettir dostum,

Diyeceksin inan ben huzur buldum.

Olacaksa gönlün çok zengin olsun,

Dilerim her şey senin gönlünce olsun.


(1) - Hevalarını (nefislerini) kendilerine ilâh edinenleri görmedin mi Allah, onları bir ilim üzere dalâlette bırakır. Onların kalplerindeki sem'î (işitme) hassasını ve kalplerini (kalpteki idrak hassasını) mühürler ve onların kalplerindeki basar (görme) hassasının üzerine gışavet (bir perde) çeker. Öyleyse (artık) Allah'tan sonra kim bu kişiyi hidayete erdirebilir? Hâlâ düşünmez misiniz?(Casiye/23.)

(2) – Allah teala buyurur; “Beni ne yerim aldı, ne semam; beni bir mü’min kulumun kalbi aldı.” (Kutsi hadis.)

12 Ekim 2009 Pazartesi

KİBİR FELAKETTİR


Nasihati işlemiştik bundan önce,

Bilhassa nasihati vereceklere.

Haydi diyelim uygun bir kişilik,

Hatta sormaya bizzat gittik.

Dinlenecek mi bakalım anlatılanı,

İnsanda bir huy vardır ki adı kibir,

Hep kendini zanneder iş bilir.

Hastaya verilen ilaçtır nasihat,

Kullanırsa işine yarar ancak.

Sorsanız işe yaradı mı diye,

Bilmiyorum der, kullanmadım işte.

Hasta da kullanmazsa ilacını,

Tahmin edersiniz neler olacağını.

Dinimizde de kibir büyük günahtır,

Büyüklenme huyundan çıkandır.

İnançsız olan neden iman etmez?

Büyüklüğündendir, tenezzül etmez.

Büyüklük mahsustur ancak Allah’a,

Azamet yakışır ancak sadece O’na.

Yaratan Allah’tır tabii öldüren de,

Her şeyi bilen de O’dur, gören de.

Ateşe ne atarsanız, veya asite,

yakar eritir dönmez artık size.

Kibirde böyledir, iyilik ve amele,

Yazık edersiniz onca emeğe.

Bu yüzden kovuldu şeytan cennetten,(1)

Kimde varsa bu huy, mahrum nimetten.(2)

Kibir hastalığıdır manevi kalbin,

Belirtisi öfke, yalan, iftira ve kin.

Böbürlenerek yürüme der kitapta Kur’an (3)

Ben yaptım, ben verdim demek kibirdir,

Sevaplar için ise şifası olmayan zehirdir.

İnsanlar arasında kibirdendir fitne,

Nefis cahildir dönmemişse eğitime.

Amelle, ibadetle edilmez Allah’a kulluk,

Alçak gönüllülüktür bil ki gerçek kulluk.

Dostum hastalıktır kibir haberin olsun,

Alçak gönüllü ol, her şey gönlünce olsun.


(1) - Ve o zaman meleklere: "Âdem'e secde edin!" dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu. (Bakara/34)

(2) - Allah resulü buyurulu yor ki: "Kalbinde hardal tanesi kadar kibir taşıyan cennete giremez." (hadis/Müslim)

(3) - “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” (İsrâ/ 37)

1 Ekim 2009 Perşembe

NASİHAT NEDİR?

İstedim bugün nasihat kavramını,

Biliyor muyuz nasihatin anlamını.

İyileştirme anlamını taşır sözlükte,

Tavsiyedir, öğüttür dinleyene.

İnsanın nefsi çok güçlüdür kabullenmez,

Çoğunlukla da söylenileni dinlemez.

Üstünlük peşindedir muhatabına,

Nasihat vermeye kalkar ona buna.

Bilmez ki nasihat nedir, nasıl yapılır,

Söylediklerini kendisi yaşamış mıdır,

Nasihat kime yapılır, nasıl yapılır,

Öncelikle bunu bilmek lazımdır.

Din nasihattir demiş Allah resulü (SAV)

Allah için, Kuran için, Müslüman’a. (1)

Nasihati verende dört şey aranacak,

Biri kimseyle münazara etmeyecek.

İkincisi laflar ağdalı söylemeyecek,

Üçüncüsü yönetimden uzak duracak,

Sonuncusu onlardan hediye almayacak.

Yapması gereken de dört şey vardır,

Etkili olması için bunlar şarttır.

Kim için yaptığını düşünüp, kırma bir kalbi,

Yapma kimseye yapılmasını istemediğini.

Anlatacağın her şeyi kabul etmeli kalbin,

Ahlakını güzelleştirmiş olmalısın.

Allah Vahyetti Hz. İsa AS’a nefsine öğüt ver,

Fayda görürse kalbin öğüt ver.

Yine Hz. İsa dedi Havarilerine

Yönelsenize ibadetin en üstününe,

Sordular üstün ibadet hangisidir?

Dedi ki o alçak gönüllülüktür.

Nasihat bile en etkilidir o zaman,

Vazgeçme alçak gönüllülükten hiçbir zaman,

Lafını kısa tut az ve öz söyle,

Uğramasınlar diye hemen bir musibete.

Hızla geliyorsa bir araba kişinin arkasından,

Anlatır mısın ona şiir, teşbih, cinaslardan.

Talep etmeyene verme, diretme,

Aksi sonuç verir o kendisine.

Yaşamınla örnek ol, dikkatini öyle çek,

Bir süre sonra bil ki kendisi gelecek.

Çok bildiğini düşünme hiçbir zaman,

Nefsini eğit, güzelleştir ahlakını usanmadan.

Bu yazdıklarım nasihat meraklısı içindir.

Büyük alimlerimizin nasihatleridir. (2)

Tutmaya çalışıyorum bende bu nasihatleri,

Nasihat verenlere iletiyorum bu öğütleri.

Her anımız ilim öğrenmek olsun,

Dostum her şey gönlünce olsun.



(1) - Allah Resulü(SAV) şöyle buyurmuştur: “Din nasihattir. Biz kime (yahut kim için) diye sorduk O’ da; Allah’a, kitabına, Rasulüne, Müslümanların (meşru) idarecilerine ve bütün Müslümanlara dedi.” (Müslim, İman, I, 74)

(2) – Misbahhül Necah (İ. Gazali Hz.)