8 Nisan 2012 Pazar

KURAN - MEAL - TEFSİR İLİŞKİSİ (19)



18.den devam

- Ben mesela onunla karşılaştım. 20 – 25 kitap hafızasında var klasik medrese usulü. Ama kendine ait bir şey ortaya koyamıyor, sentez geliştiremiyor. Söyledikleri sürekli nakil. İstesem ben gidip o kitaplara bakabilirim. Değil mi. Bunun mâl olması ve müdrikeyle birlikte bir yoruma tahvil olması ayrı bir hadise.

- Eyvallah, İşte rey ekolü de diyoruz biz buna, ikincisi bu. Yani birincisi rivayet, ikincisi dirayet. Mutezileyi belki burada anmak lazım. Mutezile dirayet ekolünün en belirgin unsuru olarak ortaya çıktı. Hatta belki dirayet ekolünü savunduğu için Mutezile oldu. Yoksa Hasan El Basri’nin talebesi idi. Yani hasan El Basri’nin halkasında idi. Hasan el Basri imamları olurdu.

Şimdi şöyle diyelim Basra çevresi Abdullah İbn Mes’ud’un çevresidir. Basra ekolünün sahabede ki halkası Abdullah İbn. Mes’ud dur. Dolayısıyla orada onu görüyoruz. Kûfe genellikle Hz. Ali Kûfeden olduğu için..

- Hz. Ali ile Hasan Basri arasında bir takım bağlantılar kuruluyor.

- Evet hem de çok büyük bağlantı vardır, Kalbi bağı Hz. Ali’ye bağlıdır. Emeviler’e karşı o muhteşem direnişi bunun göstergesidir. AbdülMelik’e yazdığı kader hakkındaki risale ise muhteşem üstü muhteşemdir.

- Hasan Basri’nin Kader risalesinin tercümesi var mı?

- Evet Türkçe de tercümesi var. Mutlaka okunmasını tavsiye ederim. Yani daha ikinci nesilde kader konusundan nasıl bir tartışma ve atışma yaşanmış, kader üzerinden insanlar kendi tezlerini nasıl içselleştirmeye be istismar etmeye kalkışmışlar, özellikle yönetim, Emevi’ler. Hasan Basri ona nasıl direnmiş; “Allah’a iftira ediyorsunuz.” demiş.

- Yani bir tür cebri anlayışı kendi keyiflerine göre uygulamak istemişler.

- Eyvallah, Emeviler; Allah diledi, biz yönetime geldik, yani biz Allah’ın takdiriyiz. Diyorlardı. Yani Hz. Hüseyin’in ölmesi Allah’ın takdiri idi, Allah öldürdü diyor Yezid zaten. Düşünebiliyor musunuz böyle bir saçmalığı.

- Yani siyasi istibdadı kaderi bir noktaya dayandırmak suretiyle teslimiyeti kökleştirmek.

- Hasan El Basri öylesine güzel , öylesine Mugni, öylesine müdellel bir biçimde karşı çıkıyor ki. Günün halifesine yazdığı mektupta bir aydının orada fikir namusunu tecessüm etmiş bir halde görüyorsunuz.

Bizim tarihimizde ki fikir özgürlüğünün ne derece de ne düzeyde olduğunu da görüyorsunuz. Yani bugün bize kimsenin der verecek durumu yok. Biz aslında kendimizi bilmiyoruz. Birde onu görüyoruz.

Yani Mutezile’nin ortaya çıkışı biraz böyle oldu. Bugün Mu’tezile deyince çok yanlış anlaşılıyor.


Devam ediyor.


Kaynak Vahyin penceresinden