22 Nisan 2012 Pazar

KURAN - MEAL - TEFSİR İLİŞKİSİ (21)


20 den devam


- Şöyle bir tez, bir anlayış var. Mu’tezile akılcı idi, yani bugünkü anlamda rasyonellistti, İslam’ı akılcılaştırma vs. gibi görüşleri vardı. Peki bunların saptıkları nokta neydi ve mutedil oldukları, doğru oldukları nokta neydi. Çünkü Kur’an ın müdafaası için ortaya çıkıyorlar. Bir sürü felsefi problemle mücadele ediyorlar onu merak ediyorum.

Ben şahsen Mu’tezile’nin daha sonra böyle suçlanmasının Mu’tezile’ye ve kendi tarihimize, kendi birikimimize hakaret olduğunu düşünürüm. Yani bir tür sadomazoşizm olarak görürüm. Kendi kendine işkence etmekten zevk almak gibi bir psikolojik hastalık. Nefis hastalığı olarak nitelendirmek isterim.

Mutezile tabir caizse bu ümmeti bir fert olarak düşünürsek bu ümmetin aklını temsil eder. Yani bu ümmeti bir fert olarak düşünüp her bir unsuru bir yerini temsil ettiğini varsaymamız lazım. Biz bir unsuru hedef alırken aslında kendi bünyemizdeki bir unsuru hedef aldığımızı unutmayacağız. Keşke Mutezile yaşasaydı. Keşke hiç yok edilmeseydi.

Ha, Mutezile yok mu oldu? Bana sorarsanız Mutezile isim olarak yok oldu fakat ehli sünnet içerisine dahil oldu, ithal oldu, sünnet Mutezile oldu bir parça. Mutezile ehli sünnet oldu. Yani Maturudi ekolünün aslında ortaya çıkış biraz da böyle bir çıkıştır. Onun için daha önce selef müteşabihatı Allah’tan geldiği gibi kabul ederiz bilakeyf. Yani keyfiyeti bizce mechul. Biz bilmeyiz öyledir deriz.

Ama ehli sünnet daha sonra hem de nasıl te’vil etti bunu. İşte Fahrettin Razi’nin tefsirini okuyun. Dolayısıyla Cüveyni’den itibaren Hatta Bakıllani’den itibaren Te’vil edildi ve Mutezilenin yöntemleri, ehli sünnetin yöntemleri haline geldi. Hatta Eş’aride de biz bunu görüyoruz. Muarızlarına ve muhaliflerine karşı çıkarken eski mezhebinden öğrendikleriyle karşı çıkıyor. Kendisi de eski bir Mutezil’idir, o dönemde eserlerde yazmıştır.

- Mutezile’den itizal etmiş yani.

- Evet itizalin itizali. Dolayısıyla Mutezile’ye akılcı, rasyonalist demek haksızlıktır. İslam’da Rasyonalist diyebileceğimiz bazı akımlar olmuş olabilir, fakat Mutezile rasyonalist değil akıllıdır. Rasyoneldir. Yani onların savunduğu akıl, aslında vahyin savunduğu akılla aynıdır.

Bu manada aklı savunurken nakli akla kurban etmediler. Unutmamak lazım. Aklı savunurken nakli savundular aynı zamanda. Çünkü akıl insanın içindeki nakildir. Akıl insana fıtraten verilmiş nakil, Nakil insana dışarıdan indirilmiş akıl. İmam Cafer’e atfedilen sözün biraz bozulmuşu olacak; “Peygamber insanın dışındaki akıldır, akıl insanın içindeki peygamberdir.” Der. Mutezile de aklı yerine koydu.

-Aklı olmayanın dini olmaz. yani

- Evet bugün ehli sünnetin de temel düsturudur ve öyledir de zaten. Kur’an ın istikrai bir okunuşu sonucunda verdiği şey de budur zaten. Onun içim 800. ü aşkın yerde düşünmeye davet eder Kur’an. Dolayısıyla Mutezile’ye Rasyonalist suçlaması çok abartılı ve haksız bir suçlamadır, İslam bünyesinin aklını temsil eder. Seliym aklını. Ama Mutezile içerisinde de gruplar vardır, krikler vardır, uçlar vardır. Bir cübbai ile bir Hayyad aynı değildir.

- Aralarında farklar var yani.

- Tabii ki farklar var.

- Fakat hocam İslam havzasında yetişmiş, ulumi İslam ile hem hal olmuş en akılcı dediğimiz bile batının rasyonalist manasında değil.

- Asla. Niye değil? Bu çok mühim bir nokta.

- Müsaade etmiyor sanki İslam ona.

- O manada akılcı olmayı ben dinden çıkmak olarak görüyorum. Çünkü Hümanist olunmadan rasyonalist olunmaz. Hümanist olmak ne demektir? İnsan hakikatin ölçüsüdür. Parmenides gündeme gelir. Eski Yunan’dan beri böyledir. Yunan- Batı aklında insan her şeyin ölçüsüdür. Allah aşkına bunu söyleyecek bir adamın dinle alakası kalır mı. Mutezile’ye biz bunu söyleseydik Mutezile adamın gözünü oyardı.

- Kafasına tuğlayı geçirirdi..:)

- Hayyad o meşhur reddiyesini İbn. Ravendi’ye yazdığı reddiyeyi boşuna mı yazdı Allah aşkına. Dolayısıyla Bu manada o mantığa, yani akılcılığa karşı en güzel savunma yöntemini yine Mutezile getirmiştir. Yani biz söyleyebilir miyiz Mutezile hümanistti diye, İslam’da böyle Hümaniter bir düşünce var mı ki. O zaman sekülerliği biz icat etmiş oluruz.

- Yani Allah’ın Kriter koyuculuğunun yerine insanı ihdas eden bir anlayış olmaz.

- Yani İnsanı tanrının yerine geçiriyorsunuz. Mutezileyi bununla suçlamak 80 değnek iftira cezası hak eder.

- En pesimizti, en karamsarı bile batıda ki karamsarlık, Albert Camus manasında değil.

- Nihilist değiller. Yani varlığın anlamsızlığına asla hükmetmezler. Çok mühimdir burası Varlığın anlamlılığı ve amaçlılığı yasası ilk yasadır. Yani yer çekimi yasasından eskidir. İlliyyet ve gaiyyet. Anlamlılık ve amaçlılık. Dolayısıyla hiçbir yasa yokken Allah ilk defa anlamlılık ve amaçlılık yasası koydu. Onun için Allah batılla iştigal etmez. Rabbenâ mâ halakte hazâ batılâ (A.İmran/191) Rabbimiz, bunları boş yere yaratmadın. Hak odur işte. Hak, amaçlı yaratmaktır. Bil Hakk. Halâkna, Bil Hakk. Hakk ile yaratmak, amaçlı yaratmaktır. Kur’anda Bil Hakk nerede geliyorsa siz onun karşısına amaçlı ve anlamlı diyebilirsiniz rahatlıkla.

İşte ikincisi de bu. Tefsir ekollerinden Dirayet tefsir usulü. Mutezileye’de böyle bir bölüm açmış olduk.


Devam edecek.
Kaynak Vahyin penceresinden.