25 Nisan 2008 Cuma

Hz. MUHAMMEDİ TANIMANIN ÖNEMİ

Bizler yani insanlar; Yaşadığımız evrende en kapsamlı olarak yaratılmış olan birimleriz. İnsan varlığının da maddi ve manevi olmak üzere iki özelliğe sahip olduğuna, düşünebilen tüm insanlar hemfikirdir.

Canlı yaşayan biri ile ölü birini yan yana koyduğunuzda madde bedenin hiçbir şeye yaramadığını, asıl kimliğin canlı insandaki manevi olarak isimlendirdiğimiz ruh-bilinç (nefsin şuuru) olduğunu idrak ederiz.

Maddenin sakınımı kanununu; Hiçbir maddenin yoktan var olmayacağını, var olan maddenin de yok olmayacağını, ancak madde ve enerji olarak birbirlerine dönüşebileceğini herkes bilir ve kabul eder değil mi? Bunun anlamı; varlığımız, benliğimiz, kimliğimiz şu an var olduğuna göre nasıl ve ne şekilde olacağını bilemesekte, bir şekilde yok olmadan, ama değişim geçirmiş olarak yaşamına devam edecek demektir.

Bu basit gerçek madde bedenin nasıl, Parçacık- atom-madde-atom- parçacık döngüsü içerisinde olduğu gibi, Ruh-Bilinç yapısının da bir döngüsü olacağını kabule zorlar bizi. İnanç kavramlarımız bu noktada başlar. İşte Hz. Muhammed bu noktada, insanlığın geleceği noktasında devreye giriyor.

Hz. Muhammed aleyhisselam hakkında yazı yazmak, benim kapasitemin çok üzerinde, haddimi aşan bir eylem olduğunun bilincindeyim. Onun affına sığınarak iyi niyetli olma mazereti ile yazdığım herkes tarafından bilinsin istiyorum.
Allah bizleri o büyük Zat’ın şefaatinden mahrum etmesin inşallah.

İnsanın asıl kimliğinin ruh - bilinç olduğunu kabul eden herkesin Hz. Muhammed’i çok iyi tanıması, bilmesi, öğrenmesi şarttır. Çünkü;

1 – Maddi ve manevi iki alem arasında dengeli bir uyum sağlamak, ve diğer insanlara örnek olabilecek en uygun kişidir. Tarihte onunki kadar hayatının en ince ayrıntısına kadar bilinen başka kimse yoktur. Üstelik bu bilgiler hayali uydurma değil yazılı kayıtlarla sabittir. Bir Arap atasözü, Şiir Arapların arşiv dairesidir der. O döneme aitte sayılamayacak kadar şiirin yanı sıra, Hz. Muhammed’in yaşamına gönderme yapılması şeklinde yüzlerce yazılı dokümanda mevcuttur.

2 – Hz. Muhammed İslamı tebliğe başladığı ilk günden itibaren tüm insanlığı hedef almış, kavim, millet, ümmet ve zaman birimi kavramları ile sınırlamamıştır.

3 – İslamı tebliğ ederken söylemlerine ilk başta kendisi sıkı sıkı riayet edip uygulamak suretiyle örnek olmuştur.

4 - Öğrettiği şeyler insan hayatının tüm yönleri ile inanışlar, ruhi ve manevi uygulamalar, ahlak, ekonomi, siyaset, ya da ortaklaşa ruhsal ve dünyevi hayata dair her şeyle ilgilenmiş, kendi yaşantısı ile de en güzel örneğini bırakmıştır.

5 – İslam öncesi toplumsal yaşam ve İslam sonrası aynı toplumdaki oluşumlar, uygulama örnekleri ile izlenebilmesi.

6 – Tebliğ ettiği bilgilerin hiçbir şekilde bilime ters düşmeyecek kadar isabetli olması.

Bu ve bunlar gibi gerekçeler düşünebilen herkesin rahat anlayıp kabul edebileceği gerekçelerdir.
Hz. Muhammed (S.A.V.)bilindiği gibi son peygamberdir.

Biliyor musunuz aslında Peygamber kelimesini hiç sevmiyorum. Dilimiz alıştığı için kullanıyoruz. Ama yanlış. Sanki o büyük insanın seviyesini düşürüyor gibi geliyor. Çünkü;

Peygamber: Farsça bir kelime olup Tanrının elçisi, ulağı, postacısı anlamında bir kelimedir. Halbuki İslam’da İlah, Tanrı gibi bir kavram yoktur.
Kelime-Tevhid de; İlah, Tanrı yoktur. Sadece Allah vardır İtikadı, olmazsa olmaz inanç şeklidir.
Tanrı, ilah gibi kavramları ötelerde, boyutlarda vs. vs. gibi BAŞKA yerlerde var kabul eden inanç şekli; Batıl, felsefi, doğru olmayan inanç biçimidir. Böyle bir inanç şeklini işaret eden peygamber kelimesi de yanlış demektir.

Orijinal olarak Resulallah dememiz gerekir.
Resul; Eğer bir nebi yeni bir çalışma, yaşama biçimi getiriyorsa, o günün şartlarına göre geçmiş Resul ve Nebilerin tatbik ettiğinden daha farklı bir çalışma sistemi getiriyorsa veya dini ifade ile yeni bir şartlar bütünü getiriyorsa o zaman ona Resûl denir. Her Resul aynı zamanda Nebidir. Ama Her Nebi Resul değildir.

Yeni yaşama biçimi ve çalışma biçiminin kaynağı olan ilahi ilim, Vahiy kaynaklıdır. Yani direkt olarak Allah’tan inzal eden ilahi ilimlerdir. Birim olarak insanın herhangi bir etkisi, katkısı söz konusu değildir.

Böyle bir Resul kavramının peygamber diye isimlendirilmiş olunmasını yanlış buluyorum. Allah’ın kitabında isimlendirdiği şekli beğenmeyip değiştirmişiz gibi geliyor. Neyse konumuz bu değil.

Sonuç olarak. Gerek bu dünyada gerekse ölüm ötesi yaşamda huzurlu ve mutlu bir yaşam için olmazsa olmaz Hz. Muhammed (S.A.V.)i tanımak, hayatını incelemek, önerilerini bizzat onun yaşamında da inceleyerek kendi yaşamımızı bu doğrultuda yönlendirmemiz şarttır. Bu her şeyden öte kendi yaşamsal menfaatlerimiz için gereklidir.

Allah her insanı Hz. Muhammed(S.A.V.)i tanımayı, anlayabilmeyi, sevmeyi, tebliğlerini hayatı öneme haiz olarak dikkate alıp onun yolundan gidebilmek için çaba gösterebilmeyi kolaylaştırsın inşallah.
Her şey gönlünüzce olsun.


Kaynaklar;
İnsan-ı kamil – Abdül kerim H. İbrahim el Cili
Akıl ve İman - Ahmed Hulusi
İslâm peygamberi - Muhammed Hamidullah