9 Eylül 2008 Salı

İSLAM VE MÜSLÜMANLIK




Bu yazımda herkesin kelime olarak çok iyi bildiği fakat anlamına geçildiğinde farklılıklar olan İslam ve Müslümanlık kavramlarından bahsetmek istiyorum.
Günümüzde yaşananları dikkate alarak İslâm’ı eleştirenler, aslında İslam, ve Müslümanlığı aynı zannediyorlar. Aradaki farkı düşünmedikleri için yaşananları öne sürerek İslam’ı çağdışı görme, gösterme konumuna düşüyorlar. Halbuki İslam farklıdır, Müslümanlık farklıdır, mümin farklıdır. Bunu en iyi Kuran açıklıyor. Arap bedevilere hitaben; “Bedevîler: ‘İman ettik’ derler. De ki: ‘Siz iman etmediniz, bâri: ‘Müslüman olduk.’ deyin.” (Hucurat/ 14)
Sadece dil ile “Ben İslam’a girdim” beyanı, hatta bilgisiz, eğitimsiz ne olduğunu ne işe yaradığını bilmeden ibadet çalışmasında bulunmak bile, mümin olmaya yetmiyor. Din nedir, İslam nedir, Allah nedir, kimdir, nasıldır. Bunlar öğrenildikten sonra kişi özgür iradesi, Hüsnü kalp ile teslim olup gereğini yaşamaya başladıktan sonra kendisine ancak mümin denebilmektedir. Kuran bunu;
“Allah sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin” (58/11)
“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (39/9).
“Kulları içinde ise Allah’tan ancak alim olanlar korkarlar” (35/28).
“Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun” (21/7) Şeklinde açıklıyor
Müslümanlık; Kişinin İslam kavramından ve Resulünün anlattıklarından anladığı kadarıyla yaşama halidir. Bu nedenle her Müslüman’ın seviyesi farklı, anladığı farklıdır.
Günümüzde inançlarla ilgilenen kesimi şöyle kabaca incelersek iki tür insan yapısı görüyoruz.
1 – İnançları korkmak olarak gören, bu nedenle korkularından kendini kurtarmak için her duyduğunu, her okuduğunu din zanneden taklit ehli olan kesim. Bu kategorideki insanlar tefekkür çalışması yapmaz. Onların tefekkürü, vehme dayalı hayali kurgulardır. Araştırmaz. Öylece benimser.
2 – Din, inanç kavramlarını araştırarak ele alır. Sorar soruşturur. Kıyaslar. Nedenini niçinini öğrenmeye çalışır. Bir türlü bilgiye doymak bilmez. Vehimlerden ziyade sorularına akli, mantıki cevaplar bulmaya çalışır. Çok şükür ki az da olsa böyle kişiler hala mevcut.
Biz de inşallah ikinci gruba dahil olanları tanıyan bahtiyarlardan oluruz.
Bu noktadan sonra İslam nedir. Ne anlamak gerekir dersek, bence en akılcı tarifi Ahmed Hulusi yapmış;
"İSLÂM DİNİ", Allah indindeki, zaman üstü evrensel sistem ve düzendir!. Orijindir; asıldır, zamanla değişmeyendir.” Diye tarif etmiş. İnsanlık tarihindeki inanç orijini başından beri aynı idi. Sadece insanoğlunun zaman içinde Ruh-Bilinç anlamında geçirdiği evrelere göre tebliğlerde bulunulduğu ifade ediliyor.
Hani insan hastalandığında verilen ilaçlar vardır. Aynı hastalık bile olsa verilecek ilaçta etkin olma, yani kullanma süresi araştırılır. Kullanma süresi bitmiş ilaç, kullanıcıya faydadan ziyade zarar verir gerçeği vardır ya, inançlar da aynı konumda değerlendirilmiş. İnsanoğlunun kalbi, ruhsal, akli ihtiyaçlarına göre kitap ve peygamberler gönderilmiş. Ta ki artık gerekli olan tüm ihtiyaçların karşılandığı Dinin Kemale erdiğine karar verilinceye kadar. “..İşte bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamama erdirdim..(Maide/3).
İşte bu değişmeyen, peyderpey gönderilerek Hz. Muhammed ve Kuranla tamamlanan süreçte anlatılan sistemin adıdır İslam. Yeni bir kitap ve şeriat dediğimiz yeni kurallarla gönderilen her Resul, kendisinden öncekinin sürecini tamamladığını, yenilendiğini bildirmiş ve kendisine tabi olunmasını istemiştir. Hz. Muhammed A.S. ve Kuran'ın indirilmesinden sonra da diğer eski tüm inanç sistemleri geçerlilik sürelerini tamamlamış, kullanımdan kaldırılmıştır. Aklını kullanabilen insan, kendi geleceği için süresi geçmiş, bozulmuş, geçerliliğini yitirmiş sistemlere değil, en yeni, en bilimsel, en son sisteme tabi olması gerekir.
İslam’ı bu şekilde yeni kabul edenler Müslüman diye isimlendiriliyor. İslam’a girdikten sonra İslam dininin inceliklerinin eğitimi, öğrenimini tamamlayarak, bilinçli olarak ve inanarak yaşamına geçirenlere de mümin diye tarif ediliyor. Zaten Mümin; Allah’a ve onun kurallarına iman edip itaat eden demektir. Günümüzde Din eğitim ve öğretimi yapılmadığı için maalesef hepimiz müslüman seviyesinde kalmış durumdayız. Sadece biz değil, tüm dünya Ülkelerindeki İslam'a inananlar aynı konumda. Cehaletten İlme bir türlü geçemiyoruz. Onun için Din konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Her kesim İslam'ı kendi anlayışına göre tarif ediyor, kendisinden başka türlü inananları küfr ehli varsayıyor. Herhalde bu da Rabbimin ayırıcı hikmetlerinden biri.Demek oluyor ki; Sadece inanıyoruz işte deyipte kendi bildiği gibi yaşayan, bu zamanda böyle de olur mu canım.! diyen, kuralları, kavramları bilimle değil de kendi hezeyanları ile anlamaya, anlatmaya çalışanlar, okuduklarını, duyduklarını Kuran ve Allah Resulünün işaret ettiği, gösterdiği yönde değil de kendi yorumları ile değişiklikler yaparak yaşayanlar Mümin değil, kendilerine göre bir seviyede Müslümandırlar. Onlar için Allah; “…şüphesiz Allah kıyamet günü bunlar arasındaki hükmünü verecek (haklıyı haksızı ayıracaktır). Şüphesiz ki Allah her şeyi görmektedir” (Hacc/17). Uyarısında bulunuyor.
Allah her Müslüman’a, Orijinal İslam’ı öğrenmeyi, yaşamayı yani Mümin olmayı kolaylaştırsın inşallah.
Her şey gönlünüzce olsun.