3 Mart 2012 Cumartesi

KURAN - MEAL - TEFSİR İLİŞKİSİ (14)


13 den devam


- Tefsire geri dönersek, tefsir deyince değişik tefsir tarzları gözüküyor. Rivaye tefsiri, diraye tefsiri, işari tefsir gibi. Bunlar nedir hocam. Bunlardan biz ne anlayacağız, bunların hangisi makbuldür, hangisinde bir takım yanlışlıklar olmuştur. Yoksa bunları bir zenginlik olarak mı kabul edilmelidir gibi sorularım olacak. Oradan sizin şahsi yaptığınız tefsire geleceğim.

- Tefsir tasnifleri farklı farklı yapılmış. Mesela Glazier’in bir tasnifi var.

- Sizin de tercüme ettiğiniz İslam’da tefsir ekolleri.

- Evet, Macar asıllı Alman oryantalist’in İslam tefsir ekolleri diye tercümesini yapmıştık ceza evinde. Mesela onun bir tasnifi var, meşhur bir tasniftir aslında. Rivayet tefsiri, Dirayet tefsiri, Kelâmi tefsir, İşari, tasavvufi tefsir ve mezhebi tefsir diye beşe ayırır. Aslında güzel bir tasnif ama yetersiz bir tasif.

Rivayet tefsiri; Tefsir bil mes’ur diye de geçer asli ifadesi budur. Eser tefsiri. Aslında rivayete dayalı olan, yoruma dayalı olmayan tefsirdir ki bunun en meşhur örneği Taberi tefsiridir. Gerçekten de Taberi kendisinden önce ki tüm müktesebatı toplamış ve bu ümmete çok büyük bir iyilik yapmış bir tefsir imamıdır. Taberi tefsiri olmasaydı tefsir tarihi bu kadar gelişemezdi diyebilirim. Taberi’nin 310 da vefat ettiğini düşünürsek yaşadığı dönemi daha iyi tahmin etmiş oluruz.

Tefsir tabii ki Taberi ile başlamadı. Bize kadar gelen bilgiler Mücahid’in, İkrime’nin, Dahhâk’in tefsirleri olduğu yönünde fakat bunlar yok. Her ne kadar Mücahid adına piyasa da bir tefsir geziyorsa da o yüzyıllar sonra ondan gelen rivayetlerin derlenmesi şeklinde oluşturulmuş.

Yine İbn Abbas’a nispet edilen bire tefsir var mesela Tenvir ül Mik’as Tefsir i İbn Abbas diye.

- Bu da aynı şekilde mi?

- Bu da aynı şekilde, yüzyıllar sonra, yanlış hatırlamıyorsam Firuz Abadi’nin tasnifi olacak o.  Fakat asıl bize kadar gelen ilk tefsir Mukatil Bin Süleyman’ın tefsiridir. Vefatı hicri 150. Yani İman Ebu Hanife ile çağdaştır. Tefsiru Hamse Mie, bir ahkam ayetleri 500 ayeti tefsir etti. Ayrı bir tefsir daha var ama bu tam tefsiri, bize kadar gelen ilk tefsirdir. Tabii Mukatil Bin Süleyman’ın tefsirine biz tefsir diyoruz. Onun tefsir falan koyduğunu sanmıyorum. Çünkü ilk 2 yüzyılda tefsir kullanılmıyor. Yine o yüzyılda yapılmış Mecaz ül Kur’an İbn. Übeyde’nin.

- Te’vil kullanılıyor değil mi?

- Abdullah İbn. Mes’ut (R.A.) ilim diyor. tefsir demiyor o zaman. İlm- ül Kur’an diye de anlayabiliriz biz bunu. Gerçi Efendimiz(A.S.) mesela Abdullah İbn Abbas’ı kucağına aldığında;

- Allahümme fakkıh u fiddiyn, Onun dinde derin anlayış sahibi kıl.

Demek ki o zaman fakih bu manada da kullanılıyor. Aslında kariy, kura aynı zaman da müfessirler içinde kullanılıyor. Kuran’ı çok okuyan anlayan, yaşayan. Fıkıh o zaman zaten ilimlere verilen ad.

- Fıkh-ı Ekberde o yüzden.

- Fıkh-ı ekmer akaide verilen isim. Fıkh-ı vicdani deniliyor mesela tasavvufa o zaman. Yani her şeyin adı fıkıh o zaman.

- Şimdi ne kadar değişmiş, ne kadar daraltılmış.

- Aynen öyle. Yani tefakkuh gidince fıkıh daraldı. Oysaki Kur’an tefakkuhu emrediyordu. Aslında rivayete dayanması da İbn. Abbas’ın tefsirin temellerini atan kişi olarak görebiliriz. İşte Tercüman-ül Kur’an. Hz. Ali diyor ki;

- Sanki o konuşurken gaipten perde açılıyordu önüne. Diyor onun için.

Hz. Ömer de;

- Şu gelen delikanlı var ya. Eğer o aranızda olmasaydı ilim kaybolurdu. Diyor.

Böyle bir yeteneği var. AllahResulünün duasının bereketi belki, kendi gayreti. Unutmayalım belli bir yaştan sonrada ama olarak yaşadı İbn. Abbas. Böyle biri aynı zamanda.

- Delikanlı iken bu hitaba mazhar oluyor yani.

- Evet, o tefsirin temellerini atarken tefsirini cahiliye şiirine yasladı. Yani yine rivayete yasladı.

Onun karşısında Mu’tezile ne yaptı, 2. alternatif bir ekol çıkardı. Bu ekol de dile yaslamak. Yani ilk defa böyle bir ayrışma yaşandı. 1 - Şiire yaslamak, 2 - dile yaslamak.

Cahiliye şiiri naifti gerçekten. Belki destekledi fakat asıl dile yaslamak daha doğruydu. İşte dil 2. yüzyılda te’vin edilirken, Arap dili derlenirken bunun için derlendi birazda.

Bakıyoruz 2. yüzyılda tefsir veren tabiin büyüklerinin, otoritelerinin çoğunun yine Mutezile kaynaklı olduğunu, işte Ferra gibi.

Devam ediyor.
Kaynak Vahyin penceresinden.