14. den devam
- Tefsir tasnifinde 2. maddeye, Diraret tefsirine geldiğinde; haddi zatında tefsir dirayettir zaten. Rivayet tefsiri tefsir değildir, tefsirin rivayetidir bana sorarsanız. Çünkü Kur’an ı anlama sorumluluğu ilk nesiller için ne ise müteakip nesiller için de aynı şeydir. İlk nesillerin bu sorumluluğu yerine getirmiş olması, sonraki nesilden bu sorumluluğu kaldırmaz. Kur’an her muhatabı için aynı sorumluluğu yükler.
Efela yetedebberunel Kur'an (Nisa/82) şimdi bu ayetin muhatabı sahabe, ama biz değil miyiz. Yani onlar Kur’an ı tedebbür etmiyorlar. Ne demek? Tedebbür dübürden gelir. Öbür arka demektir.
- Arkasını görmüyorlar mı demektir yani.
- Evet satırların aralarından satırların arkalarına geçip maksadını ruhunu, yani ne dedi değil, ne demek istedi sualinin cevabını bulmak. Yani lafızla yetinmemek manasını bulmak. Mana ile yetinmemek maksadını bulmak. Dolayısıyla lafız ve mana maksat hakemine başvurursa eğer ortaya doğru bir şey çıkar.
- Maksat hakem olacak yani.
- Evet, maksat hakem olacak, lafız ve mana ise o hakemin gözüne bakan iki şahit olacak. Veya o hakemin üstüne oturduğu iki sütun olacak. Dolayısıyla maksat olmaksızın sadece lafız dersek o zaman Kur’an ı anlayamayız. Hatta lafızlar bizi bazen öyle bir yere getirir ki, Kur’an ın getirmek istediği yer değildir orası. Bam başka bir yere getirir. Çünkü lafızlar nihayetinde tek manalı değildir. Birden çok manalı lafızlar vardır. Hatta, hatta işari ekole gelince söyleyeceğim, işari ekol lafzı mananın aslı değil manayı lafzın aslı olarak alır. Manayı asıl, lafzı fer olarak alır.
Aslında dile dayalı bir yorumda lafız asıldır. Doğrusu budur. Eğer lafız yoksa neyi konuşacağız biz. Yani; Kul HUvAllâhu Ehad (ihlas/1) El Hamdu Lillahi Rabbil'Alemiyn (Fatiha/2) bizim elimizde ki sermaye budur.
- Lafız ve mana ikilemesinde çok tartışma olmuş.
- Tabii, bu kaidedir bu kaide üzerine bina ederiz ne bina edeceksek. Oradan uzaklaşmadan bina ederiz. Fakat manayı asıl olarak alıp, lafzı fer olarak almak ne manaya gelir biliyor musunuz, fer asla tabidir. O zaman lafız manaya tabidir.
İbn. Arabi’nin füsus’u hangi cümle ile başlar biliyor musunuz. Mealen; Kelimelerin kalbine manaları, hikmeti inzal eden Allah’a hamd olsun.
Şimdi bu neyi getirir biliyor musunuz? Kelimenin konuluşta bir manası yoktur. Dolayısıyla kalbine inzal edilmektedir, hele bunu söyleyen “Kalbim Allah’tan rivayet etti ki.” Diyorsa onun önüne kimse duramaz artık. Orada artık ne lafız vardır, ne mana vardır, ne maksat vardır. Orada kalbine öyle gelmiştir onun manası o dur.
- Yani burada denetimsiz bir alan açılmaktadır.
Devam ediyor.
Kaynak vahyin penceresinden.