28 Ocak 2012 Cumartesi
KURAN - MEAL - TEFSİR İLİŞKİSİ (9)
8 den devam
- Mealle hüküm verilir mi hocam.
- Sualinizin aslında boyutudur bu, bir kez İncil Kur’an gibi korunmuş bir metne sahip olmadığı için incilin meal problemi diye bir problemi yoktur. İncil Hz. İsa’nın hayatıdır aslında siyeri. Bizdeki siyere tekabül eder. Fakat Tevrat için geçerli olabilir bir meal problemi. Ama Tevrat’ın da içinde hem elohim, hem rabbinik rivayetler, yani iki birbirine zıt rivayet silsilesi aynı pasajda yer alıyor bazen. Bazen farklı farklı pasajlarda bakıyorsunuz bir anlatım öyle bir anlatım böyle. Dolayısıyla onda metinde zaten bir problemi var. Metnin korunmuşluğunda bir problem var. Ama Kur’an da böyle bir problem yok.
Dolayısıyla Kur’an gerçekten de mucizevi bir biçimde korunmuştur ve korunmuş olan Kur’an ın mealinin yapılmasında ki titizlikte biraz Kur’an ın korunmuşluğuna saygıdan dolayıdır.
Meal yapılmak zorundadır. Neden? Tevrat gibi Yahudi soyuna gelmiş bir vahiy değildir. Arap soyuna gelmiş bir vahiy olsaydı tercümeye gerek duymazdık. Ama ..litübeyyine linNas.. (Nahl/44) olunca, insanlığa beyan olunca, ..hüden lin Nas..(Bakara/185..) insanlığa hidayet olunca, tüm insanlığı kapsayan bir hitap olması, bir bildiri olması. ve beyyinâtin minel hüdâ velFurkan. (Bakara/185) Hidayet ve furkanın beyyinatı olması dolayısıyla insanlığa inmiş bir kitap. Ya insanlığı Arapça konuşturacaksınız, ya Kur’an ı insanlığın diline söyleteceksiniz. İnsanlığın tamamını Arapça konuşturmanız mümkün olmadığına göre, ikinci şık kalıyor, o da işte meal suretinde tecelli etti.
Asıl meale yapılan itiraz şu olmalı; Meal, Kur’an ın yerini tutuyormuş gibi, Kur’an mış gibi muamele gördüğünde. Hatta mealcinin muradını, Murad-ı ilahi imiş gibi zannettiğimiz zaman probleme dönüşür. Onun için sizin söylediğiniz manada o endişe haklı, ama benim tavsif ettiğim manada bir mealde o endişe yersizdir.
İlk meal Allah resulü döneminde Hz. Selman’a yaptırılmıştır. Benam-ı hoda diyerek Bismillahirrahmanirrahiym diyerek fatihayı Farsçaya tercüme etmiştir Hz. Selman. Dolayısıyla daha sonra ihtiyaç duyuldukça da bu tercümeler yüzyıllar boyunca devam etmiştir ve etmekte zorundadır.
- Yani 1900 lü yıllar öncesinde meal geleneği, bizim ilim ve fikir geleneğimizde, tefsir geleneğimizde var.
- Olmaz mı, ilk Türkçe meal, Muhammed bin Hamza; ilim adamları Molla Fenari’nin müstearı olduğu düşünürler. Eldedir Muhammed Bin Hamza’nın ilk Türkçe meali. Yani bugün 500 küsur senelik bir mealdir. Dolayısıyla modern zamanların işi değildir. Kaldı ki mesela siz meali hep yabancı dile çevrilen zannedersiniz değil mi? Hayır. Arapça meal de vardır. Aslında celaleyn tefsiri Celalüddiyn el Mahalli ve talebesi Celalüddiyn es Süyuti’nin, iki Celal’in yaptığı tefsir bir meal, denemesidir.
Ondan da önce daha şaşılası olan; Bizdeki mealin aynısına benzer bir biçimde Taberi tefsirinde ayeti zikreder, önce mealini verir. Ayetin iki, üç katıdır bu. Ama hemen arkasından yapar. Ayetin mealinden sonra te’vile geçer. Taberi’nin tefsirinin ismi tefsir değil, te’vildir.
Devam ediyor.
Kaynak vahyin penceresinden