10 Aralık 2011 Cumartesi

KURAN - MEAL - TEFSİR İLİŞKİSİ (2)




(1). Sayfadan devam.


- Benim bir tefsir tarifim var. Belki biraz hoşunuza gider;

Mana kaynağından hedefine taşınırken yolda uğradığı anlam kaza ve kalıplarını manaya yeniden kazandırma eylemine tefsir diyoruz.

- Hemen şöyle bir çağrışım oldu; Gözeden su çıktığında berraktır. Fakat gittikçe yalaklara dökülür ve bulanır. Çer çöp karışır, yosun bağlar. Onun tekrar safiyetine irca olunması tefsirdir.

- Eyvallah. Çünkü kaynağından hedefine ulaşırken mana ya kayba uğrar, ya da kendine ait olmayan bir takım bagajlar edinir. Yani yol kazası diyorum ben buna. Ya şişer, ya zayıflar. Dolayısıyla tefsir; mananın aslını bulmaktır. Kökten nasıl çıktı bunu bulmaktır. İşte muradı ilahiyi bulmakta budur.

Ama ben asıl tefsir, kelamı ilahi deyince sadece; hitabî ilahi olarak anlamıyorum. Kelamı ilahi; Kevnî kelâm, tabii kelâm, fıtri kelâm ve hitabi kelâm olarak. Yani kainatta ki her bir şeyi kelam olarak anlıyorum.

- Yani basit ot dediğimiz de kelâm.

- Evet, kelâm. Ayet yani. Kur’an ın ifadesi ile ayet.

(Yine göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da O'nun âyetlerindendir.) (Rum/22)

Gece ve gündüz onun ayetlerindendir, karanlık ve aydınlık onun ayetlerindendir. İnsan O’nun ayetlerindendir.

Ve fiyl Ardı ayatun lilmukıniyn; (Zariyat/20)

Ve fiy enfüsiküm.. (Zariyat/21)

Siz de O’nun ayetisiniz. Yani siz O’nun kitabısınız. Dolayısıyla ne kaldı geriye. Varlık O’nun ayeti.

O zaman Kur’an aslında, varlığı okumaktan söz ediyor. Onun için Kur’an ı tefsir meselesini konuşurken sürekli tekrar edeceğim bir şeyi şimdiden başlayayım; Kur’an herkese müfesser görünür, fakire müfessir görünür.

Devam edecek.
Kaynak; Vahyin penceresinden.