15 Eylül 2009 Salı

ŞEFAAT, AYDINLATMA

Gelin bugün şefaati konu edinelim.

Nedir, nasıldır onu bilelim.

Aydınlatma anlamına gelir şefaat,

Bunun için olmalı kalpte şecaat.

Bileceksin ihtiyacın olan konuyu,

Düşüneceksin nasıl oluştuğunu.

Çok ihtiyacınız var şimdi ne yapsak?

Nereden akil insan bulup danışsak.

Kolay değil her insana güvenmek.

Fakat çok ihtiyacımız var, sorun bilmemek.

Bir an aklınıza gelir kime sorsam,

Bu konuda bilgili kimi bulsam.

Tüm hatlarıyla konuya vakıf,

Böyle birini bulma ihtimali zayıf.

Sonra aklınıza gelir birisi,

Tüh yaa.! Aklınıza gelmiyor ismi.

Tanışmamışsınız daha önce onunla,

Yanına gitsek kabul eder mi acaba.?

Koşup gidersiniz o kişiye,

Önce merhaba dersiniz ümitle,

Cevap verir size gülümseyerek,

Ancak dili farklı anlamadınız ne demek.

Sonra aklınıza gelir başka bir kişi,

Bu ulu kişiyle dost, ahbap birisi.

Merhabanız vardır onunla az da olsa.

Koşar gidersiniz ona, bin umutla.

Bilmese bile soruya tam cevabı,

Bu uluya sorar çünkü ahbabı.

Anlatırsınız derdinizi, dersiniz medet,

Çok ihtiyacım var ne olur yardım et.

Anlatır bildiklerini, rahatlatır sizi,

O bilmese bile vardır soracağı birisi.

Sorun yaşanacak mekan ahirettir.

O an bildiklerin ise dünya’ya aittir.

Peygamberdir gittiğin ilk ulu kişi,

Bir veli olmalı ahbabın olan kişi.

İşte Şefaat’tir ahbabının yaptığı,

Aydınlatır seni onun ışığı.

Dünya da dikkat et dost bildiklerine,

Merhaban olsun en azından bir mü’mine

Olur isen Dünya da parasız, pulsuz, kimsesiz,

Çekeceği rezilliktir, acıdır, hüzündür çaresiz.

Varsa bir dostun, bir tabak aş verecek,

Yapacağın tek şey vardır, onu beklemek.

İnançlı ol, ibadet et sevap kazan,

Malı mülküdür ahiretin bana inan.

İşte ahiret böyle bir mekandır dostum.

İnşallah gelmez başına böyle bir durum.

En azından bir mü’min dostun olsun,

Dilerim her şey gönlünce olsun.