5 Ağustos 2010 Perşembe

AHİRET BİLİNCİ (4)

Günümüzde "aynı" gerçeklerin farklı dillendirilişi gibi görünen çeşitli öğretiler gittikçe artmakta ve hatta bunların birbirlerinden ayırt edilmesi de gün geçtikçe zorlaşmaktadır birçokları için. Oysa, yukarıda üzerinde durduğumuz analizi yapabilen için, bunları birbirinden kolaylıkla ayırt etmek mümkündür.

Önce bu ayırt edişin önemine değinelim. Zira, bu ayrımı yapamayanlar, Deccal’ın aldatmacalarına kanmak tehlikesiyle yüz yüze kalacaklardır...

Kişi, ya kendisinin bir bilinç olduğundan hareketle ahıret inancına sahiptir; yaşamını ve düşüncelerini buna göre değerlendirir, ya da kendisinin maddeden ibaret bir beden olduğu varsayımıyla, ölüm ötesi yaşama (ahırete) inanmadan yaşamını dünyada bırakıp gideceği şekilde düzenler.

Oysa ölüm ötesi saadete erebilmesi için neler yapması ve bunları nasıl yapması gerektiği, insan için bilinmesi zorunlu ve en önemli gerçektir.

Kişinin yaşam biçiminin, düşünce ve eylemlerinin ve bunlara ışık tutan öğretinin, ölüm ötesi yaşam gerçeğine (ahıret inancına) dayalı olması bu bakımdan en hassas ve önemli noktadır! Zira, sonsuz biçimde devam edecek yaşamında insan, Dünya'da beyne sahipken neleri nasıl kazanabileceğini bilir ve uygularsa, ahıreti de o düzeyde mamur olur.

Dünyanın farklı yerlerinde, çok değişik anlayışlara sahip toplumlarda bugün artık birçok platformda, insanların, iyilikleri, güzellikleri, hoşlukları, mutlulukları paylaşmasının, pozitif düşünmesinin, pozitif davranmasının birer erdem olduğundan ve bunların değerinden bahsedilmekte, ayrıca bunları uygulamanın kazandırdığı güzel sonuçlar değişik yollardan dile getirilmektedir. Hatta birçok topluluk veya birey günlük hayatlarını bu öğretilere uygun biçimde yaşamaya çalışmaktadırlar... Meselâ, birisinin sevinçli, mutlu bir olayı olduğu zaman onunla paylaşıyorlar o sevinci, mutluluğu. Pozitif düşünüyor, pozitif tutumlar ortaya koyuyorlar. Düşünceleriyle yaşamlarını bağdaştırıyorlar. Hatta bu kişiler cennet ve cehennem tasvirleri yapabiliyorlar, maneviyat ehlinin üzerinde durduğu birçok inceliğe açıklama getirebiliyorlar.

Cehennemi, kişinin kendi nefsi için çalışmasının karşılığı olarak, cenneti ise karşısındakiler için bir şeyler yapabilmenin mutluluğu olarak tarif edebiliyorlar ve ellerinden geldiği kadar da bu bilgilerini günlük hayatlarında uyguluyorlar. Seviyorlar, seviliyorlar, iyi ve faydalı işler yapıyorlar, yardım ediyor, mutlu oluyor ve çevrelerini de sevindiriyorlar... Günümüzde, bu anlayışa sahip sayısız iyi ahlâklı, hayatından memnun, yardımsever, hayırsever insan var, topluluklar var...

Bununla birlikte, böylesi yaşantıda olan kişilerin yaptıklarının, ölüm ötesi yaşamda, evrenin özünde işleyen sistem indinde bir hükmü olmayabiliyor! Ortaya koyduklarının sistem boyutunda bir getirisi, bilinç düzeyinde bir izi, etkisi, değeri olmayabiliyor... Tıpkı "The Secret" ta açıklandığı türden sistemde işleyen bir kuralı veya birçok doğa kanununu çözmüşler ve fakat çözdükleri o hükümleri sadece "dünya hayatıyla sınırlı" getiriler için uyguluyorlar!

İşte bunun nedeni "ahıret bilinci"nde, yani "ahırete iman"da gizli! Çünkü, "ahırete imanı ve ahıret bilinci" olmayanlar, kendilerinin sonsuz yaşama sahip "bilinç" olduklarını kabul etmemelerinden dolayı, madde bedenden ibaret varlıklar oldukları zannıyla hareket ederler ve dolayısıyla tüm işlevlerini de bu varsayımları üzerine bina ederler. Bunun sonucunda da, o paylaşım, o mutluluk, hatta hayırseverlik ve yardımseverlik türünden davranışlarla ortaya koydukları "iyi insan olma", beş duyu düzeyinde, beden düzeyinde kalır ve çoğunlukla karşılığını da dünyada bulur.



Ahmed Hulusi arşivinden