9 Ağustos 2010 Pazartesi

AHİRET İNANCI (6)


Özündeki Allah'a ait özelliklere yönelir ve o özelliklerin varlığından ortaya konuşunu müşahede eder... Yok eğer ahırete "iman" yoksa, bu kez, o bildikleri ve uyguladıkları, dünyadaki kişiliğini, dünyadaki karakterini, tutum ve davranışlarıyla dünyadaki yaşamını şekillendiren bir unsur olarak kalmış olur ve zaten bunların karşılığını da dünyadaki bağları düzeyinde ziyadesiyle alır!

Çünkü, varlığının "madde bedenden ibaret" olduğunu zannıyla hareket ettiği sürece kendi hakikatini inkâr etmekte, dolayısıyla yaşadıklarının, bilincine nüfuzuna, bilincine dönük kazanımlarına kendisi "mâni olmaktadır". "İçselliğinde" gizli, sistemin ana kuvvelerine şahit olamamakta, bu gerçeği görmeye kör kalmaktadır.

Burada, "şirkin bağışlanmaması" diye işaret edilen gerçeğin, şirk koşanın, "dışarıdaki bir tanrıdan karşılık gelmesini beklemesi sebebiyle, kendi varlığındaki ALLAH’A ait kuvveleri değerlendirmeye mâni oluşu" şeklindeki işleyiş mekanizmasını hatırlayalım! Zira Kur'ân-ı Kerim'in kesin hükmü "imanı olmayanın (şirk koşanın) asla cennete giremeyeceği"dir; yani varlığında, Allah'a ait özellikleri yaşadığının farkına varamayacağı ve buna şahadetin getirisine kendisinin mâni olacağıdır.

"İnnAllahe la yağfiru en yüşreke bi-hi ve yağfiru ma dune zâlike limen yeşa ve men yüşrik billahi fekadiftera ismen azîyma."

Muhakkak ki Allah (b gerçeğince) kendisine şirk koşulmasını (şakiliği) bağışlamaz, ondan başkasını dilediği kimseler için bağışlar. Kim Allah’a (b gerçeğince) şirk koşarsa (yanı sıra bir varlık kabul ederse, ortak tutarsa), gerçekten büyük bir iftira etmiş olur. (Nisa: 48)

Elbette insan için değerli olan, yaptıklarıyla "ahıretini kazanması" ve "ebedi yaşamını imar edebilmesi"; dünya yaşantısını şekillendirmekle kayıtlı kalmamasıdır. Zira, dünyada şöyle veya böyle ahlâklı olmak, iyi olmak, hayırsever olmak, vs. cennete erdirmez!

Bu hususu açıkladıktan sonra, şimdi gelelim konunun asıl can alıcı yanına; Ahırete imanın işareti, getirisi ve sonucunun ne olduğuna. Kendisini madde beden değil, bilinç olduğuna iman eden kişi, ebedi yaşamını nasıl düzenlemek istiyorsa ona göre ahlâk edinmeyi amaç edinir, dedik.




Ahmed Hulusi Arşivinden