Pazar günü anneler günü. (Bu yazımı bilhassa günah sevap kavramlarına düşkün olanların okumasını tavsiye ederim.) Hem annelerin hem de çocukların yüreklerinin kıpır kıpır hareketlendiği gün. Annem sağ olmadığı için kıskanmıyorum desem yalan olur. Yaratan Allahın bile cennetini ayaklarının altına serdiği, Off..! bile dememizi istemediği annelerimiz.
Peki Allah ve onun Resulünün annelere neden bu kadar büyük değer verdiklerini hiç düşündünüz mü?
Dokuz ay on gün karnında taşıdığı için mi? Belki.
Bizi dünyaya getiren kişi olduğu için mi? Belki.
Doğduktan sonra büyütüp besleyen birisi olduğu için mi? Belki.
Yemeyip yediren, giymeyip giydiren kişi olduğu için mi? Belki.
Yaşı ne olursa olsun her an yardıma hazır olduğu için mi? Belki.
Hayatı pahasına bile olsa koruyup kolladığı için mi? Belki.
Bu saydıklarımızı istediğiniz kadar çoğaltalım, ama hiç biri istediğimiz tam gerçeği açıklamıyor.
Eski yazılarımı okuyanlar bilinç kavramı ve oluşumu ile ilgili yazılarımı hatırlar.(Bilincimiz 1 – 2 ) İnsan anne karnında 120nci gününde canlanıp insan hüviyetini kazandığında, sabit bir şifreye sahip bilinci de oluşur. Tıpkı Bilgisayarınızın internete bağlandığında size özel şifre gibi. Bilinç dediğimiz, enerji tabanlı yüksek frekansa sahip bir yapıdır. Bizim ben dediğimiz benliğimiz, zatımızdır. Bize gelen ve bizden çıkan her türlü yayın, bu frekansla mühürlenir. Dini literatürdeki sevap veya günah dediğimiz pozitif ve negatif enerjilerin transferi de bu şifre kullanılarak gerçekleşir. BİZE AİT olduğunun işaretidir.
İşte bu bilinç şifre frekansımızın en yakın olduğu frekans, annelerimizin frekansıdır. Dolayısıyla annenin çocuğuna karşı his, duygu, düşünce, dua ve temenni yönelimlerine karşı çocuğun yapabileceği bir şey yoktur. Onun için en doğru hareket, annenin negatif duygulara kapılmasını engellemektir. Tabii bu da ona özel ihtimam göstermekle mümkün olmaktadır. Daha sonra sırası ile baba, kan bağı olan diğer kardeş ve akrabalar yakın bilinç frekansında olan insanlardır. Anne, baba, yakın akrabalara özel ilgi bu nedenledir.
Peki bu nasıl gerçekleşiyor derseniz, sevap dediğimiz pozitif enerji kendimizin ve başka insanların sevindikleri, mutlu oldukları, rahatladıkları durumlarda beynin ürettiği bir enerjidir. Tabii bunun tersi de günah dediğimiz negatif enerji üretimine sebep olur. Bu pozitif enerjileri hem bu yaşamımızda, hem de ölüm ötesi yaşamda olmazsa olmaz ihtiyacımız olan enerjilerdir.
Bir enerji bulunduğu noktadan transfer olduğu diğer uca ne kadar yakınsa o kadar kuvvetli ve saf olarak ulaşır değil mi. İşte annelerimizden başlayarak bizim bilinç frekansımıza yakın frekanstaki kişilerin ürettiği bu enerjiler, bize o derece kuvvetli ve saf olarak gelecektir. Annelerimizin en ufak bir kırgınlığı halinde bize istemeden bile olsa yönlendirdiği negatif enerji, elimizin ayağımızın dolaşmasına sebep olur. Kuranda Off..! bile demenin yasaklanması bundandır.
Annelerimizi ihmal etmeyelim. Günümüzde insani ilişkilerde büyük bir dejenerasyon yaşanıyor. İnsanlar birbirlerine iyilik yapmaya bile cesaret edemiyor. Anne baba ve yakın akrabalar, bizler için son ümit. Onları ne kadar çok mutlu edebilir, yakınlık gösterebilirsek o kadar çok faydamız olacaktır. Hiç değilse bildiğimiz, güvendiğimiz insanlardır onlar.
Kendini yalnız hissedenler, ana baba ve yakınlarından uzak olanlar, huzur evlerindeki yaşlı anneleri, hastanelerdeki insanları sık sık ziyaret edip kendi bilinçlerini şarj etmelidirler. İnanın buna çok ihtiyacımız var. Bir hediye almaktan ziyade “Anneciğim seni çok seviyorum” diye kendisine sarılmanız onun mutluluğunu tavan yaptıracaktır. İnanın sevgiyle dokunmak, alacağınız en pahalı hediyeden, sıralayacağınız en iltifatkâr sözlerden çok daha etkilidir. Adeta iki nokta arasında enerji arkı oluşturur. Bu da zor bir şey olmasa gerek
Tüm annelerin ellerinden öper, her şeyin onların gönüllerince olmasını dilerim.