2 Mayıs 2008 Cuma

MUTLULUK - 4 -

İnsan beyninin ürettiği enerjide kalmıştık. Beyin, ürettiği enerji ile hem bedenin yaşamasını sağlar, hem de dışarıdan frekans olarak kendisine gelen dalgaları şifreleyerek arşivler. Dokunma, koklama, görme, tatma, işitme hepsi bir titreşim özlü etmenlerdir. Bunları sınıflamak, istiflemek adlandırmak beyinde gerçekleşir. Bir nevi frekans ölçen cihaz gibidir. İster gelen etkilerle ister kendi ürettiği enerji olsun iki çeşittir. Bilinçte oluşan istek ve arzulara zıt düşmeyen enerji pozitif, zıt, uygun olmayan, tatmin etmeyen enerjiye de negatif diyoruz.
Yavaş yavaş mutluluk tepeleri görünmeye başladı değil mi uzaklardan? Önemli olan o tepelere giden yolu devamlı açık tutup istenildiğinde oralara gidilebilmeli. Sevdiklerimizle piknik yapabilmeliyiz. Öyle değil mi?
Bir hususu atladım. Zaman. Daha sonra kıyas yapabilmemiz için ondanda bahsedeyim. Zaman; Bizim var kabul ettiğimiz izafi bir kavramdır. Dünyamızın güneş etrafında dönüş hesaplaması kullanılarak oluşturulan birimler yumağıdır. Sadece dünyaya özgüdür. Bunu birde Güneşimizin de bir merkez etrafında döndüğüne göre hesaplayalım ne dersiniz. Güneş bir turunu, bizim ölçütlerimize göre 256.000.000. yılda gerçekleştirdiğini biliyormuydunuz. şimdi ömür sürecini buna göre hesaplasak ne olur acaba? 80 yıllık bir yaşam ancak 7 saniye sürecekti. İşte biz kızgınlıklarımızı, üzüntülerimizi, seviçlerimizi gelecek beklentilerimizi bu 7 saniye ye sığdıracaktık.
Beynin ürettiği pozitif ve negatif enerjiden bahsediyorduk. Bu tüm varlıklarda vardır. Mesela su hakkında bir yazı çıkmıştı. Japon bilim adamı yaptığı deneyler sonunda suya yöneltilen sesli etkilere kristalize konumunda tepki verdiği, pozifif kelimelerle yapılan deneyde düzgün ve güzel kristaller oluşurken, sert, kötü negatif etkilerde karmaşık kötü şekilsiz bir kristalize olduğunu isbatlamıştı. Aynı şekilde çiçeklerle yapılan deneyleri bir yerlerde okumuşsunuzdur. İşte beynimizde ne tür etkiye maruz kalmışsa ona göre tepki oluşur. Sinir hücreleriyle ilgili birimler uyarılır. Onlarda o iş için gerekli hormonları sağlayarak nasıl tepki göstereceğimizi belirler.
Bir şeye dikkat ettiniz mi? Bütün bunlar biyolojik olarak gerçekleştiği halde onu yorumlayan, duygulanan, sevinç veya üzüntüyü "hal" olarak yaşayan bedenimiz değil. Beynimizde değil. Tamamen bilincimizde gerçekleşiyor. Bir tarafımız yaralandığında acıyı beden değil bilincimiz duyuyor. Aksi olsaydı ameliyatlar nasıl gerçekleşirdi. Hipnotizma ile kişinin bilinci bloke edilerek ameliyat bile yapılması mümkün olabiliyor.
İşte mutlu olabilmek için anahtar bu. Gerek beden, gerek ruh, sadece bilincin kullandığı araçlar birimler konumunda. Duyguyu biz yaratıyoruz. Sevinç veya üzüntü duyacağımıza "biz " karar veriyoruz. İyi, kötü, güzel çirkin kararını "biz " kendi değer yargılamamızla oluşturuyoruz. Benzetmeye çalışırsak lunaparka gidersek mutlu olacaksak bedenimizde ilgili isteği oluşturarak gidiş eylemini gerçekleştirmek ve mutlu olmak işte yapılması gereken.
Yine uzun oldu. Devam edeceğim. Herşey gönlünüzce olsun
.