Mutluluk tepelerinin eteklerine gelmiştik. Ne dedik; mutluluğun ne biyolojik bedende, ne de onun komuta merkezi olan beyinde oluşmadığını, beyinin yeter doydum anlamına gelen seratonin hormonunun aradığımız mutluluğu değil bir nevi biyolojik doygunluk, (acıkınca yemek yemek gibi. ) hissi uyandırdığını, aradığımız asıl mutluluğu ve huzuru bilincimizde yaşamak istediğimizi anlatıyorduk.
Zaten bedene bağlı mutluluk ararsak bulmamız imkansız. Çünkü bedenimizin o kadar çok fonksiyonu ve ihtiyaçları var ki, üstelik yaratılışı gereği hepte en iyisini ister, en güzel kadın / erkek, en lezzetli yiyecekler vs. vs. . . bunları bedenin istediği şartlarda verebilmemiz ise mümkün değil. Hele günümüz ortamında. Düşünsenize delikanlı, kadın olarak diyelim Carmen Elektra gibi olsun ister, kızımız eşinin Brad Pitt gibi olmasını ister. Bu mümkün mü? Peki o zaman mutlu olamıyacak mıyız anlamı çıkıyor?
Tabii ki hayır. Yapmamız gereken idareyi ele almak. Gerçek benliğimizi bilincimizi kullanarak bedene "bununla idare edeceksin" diyebilmek. Yani bedenin konrolünü bilincin gücünün ele alması gerekiyor. Zaten bu güne kadar hep bedensel boyutta kaldığımız için başka şey düşünecek zamanımız olmadı. Bazı insanlarda programları gereği otomotik olarak bunu başarırlar. Sporcular, bilim adamları vs. Para ve güç başarıdan sonra gelen yan ürünlerdir.
Bir delikanlı, kızı tavlamak için bir sürü ilginç, kızın hoşuna gidecek davranışlarda bulunur. Kızın kabul etmediği halde ret de etmeyip, göz ucuyla bakışı var ya, işte o an delikanlı kız için bedensel olarak yapmayacağı şey yoktur. Ta ki kız peki deyinceye kadar. Ulaşıldığında amaca ulaşılmış, mutluluk zirve noktaya gelmiştir. Artık o ilişki bedensel boyut itibarıyla sona ermiştir. Şayet mutluluk bu noktaya geldikten sonra yaşanan bir duygu olsaydı delikanlı da, kız da ikinci, üçüncü, beşinci. . . . ilişkileri aramazlardı.
18 Ağustos 2006 da Milliyet'te bir yazı çıktı, bilmem okudunuz mu? Aşkın eğlenceli bir hastalık olduğundan bahseden bir araştırma. İşte size klasik aşkın cinsel ilişki olduğu fikri ile bedensel donelere bağlı düşünmenin sonuçları. Yazının sonunda bir kadın şöyle diyor: Çok mutsuzum. Halbuki severek evlenmiştik. 3 yıldır birbirimize dönüp bakmadık. Çocuk nedeniyle zorunlu beraberlik yaşıyoruz. Bir insanın bu kadar değişeceğini düşünemezdim. Küçük bir iltifat bir gülümseme, beni mutlu edebilecekken o da yok. Çantama biri ilanı aşk yazılı bir küçük kağıt atsa inanın çantayı da bırakıp gidebileceğimi düşünüyorum diyor.
Mutlu olmak için ne istiyor dikkat ettiniz mi? "Küçük bir iltifat, bir gülümseme, sevilmek, değer verilmek, önemsenmek" söyler misiniz bunların bedenle ne alakası var? Aranılan şey bilinç boyutunda. Bedensel boyutta olsaydı işte bir araya gelmişler hatta çocuk bile yapmışlar. Mutlu olmaları gerekmiyor mu idi.
Bu yazımda sizlere insan olarak kim olduğumuzu, sahip olduklarımızı, yeteneklerimizi, aradığımız şeyin hangi boyuta aitse o boyutta aranması gerektiğini anlatmaya çalıştım. Bundan sonrakinde bedenimizi nasıl kontrol altına alabiliriz onu yazmaya çalışacağım. Umarım faydalı olabilirim.
Sevgiler. Her şey gönlünüzce olsun.