Din ve tasavvuf ile ilgili konulara meraklı olduğumdan bahsetmiştim. Araştırma yapmayı, yeni bilgi ve yorumlar bulmayı çok seviyorum. Bugün sizlerle Salat ( Yöneliş) dilimizdeki tanımıyla namaz ibadetinin uygulama ve amacı hakkında ulaştığım yeni bir gerçeği paylaşmak istedim.
İbadet dediğimiz çalışmalar, biz insanların ölüm değişiminden sonraki hayatımızı, bu yaşamda sahip olduğumuz imkanlarla en iyi, arzu edilen şekle getirme çalışmalarıdır. Yoksa oralarda bir yerlerde bir tanrı var da, onu memnun etme eylemi değildir. Bu güne kadar Din’i anlatanlar her şeyi Allah’a havale edip, onunla korkutmak suretiyle inancı pekiştirmeye çalıştıkları için, yapılan bu çalışmaları Tanrıya tapınmak, ona yaranmak gibi algılanmıştır. Tanrı , ilah falan yoktur sadece Allah vardır diye inandığımız halde.
Her neyse, Salat (yani Yönelme .. doğru dönme, belli bir şeye doğru odaklanma) ibadeti; ruh dediğimiz ölüm geçişinden sonra kullanacağımız bedenimizle iletişim kurma, yükleme yapma eylemidir. Organik bedenimizdeki beynimiz ürettiği ve topladığı bir tür enerjiyi (sevap) yine bir tür “zorlanma” “Ikınma” şeklinde bir eylemle, ruh bedenimizin de beyni gibi olan bilincimize aktarır. Namazdaki ayakta durup dua tarzı okuma zikri, eğilip Allah’ı azim ismi ile zikri, tekrar doğrulup artık nakle hazır hale gelindiği için secdeye eğilip yine Allah’ın büyüklüğünü zikir esnasında bedenin en küçülmüş pozisyonda, kalbin tüm kan basıncını beyne yoğunlaştırılması ile son noktaya gelir ve transfer gerçekleşir. Ben bunu ıkınmaya benzettim.
Ruh bedenimize transfer ettiğimiz bu enerji, bizim sevap tanımıyla bildiğimiz enerjidir. Bedenden ayrılan ruh ancak bu enerji ile aktif hale gelmektedir. Arabanın canını düşünün, akü olmazsa çalışır mı? Allah bize hem bu alemde, hem o alemde kullanacağımız araçları peşin olarak vermiş. Bize düşen onları şarj etmek. Yemek yiyerek, su içerek bu organik bedenin enerjisini üretip yaşıyoruz. Peki ya ruh bedenimiz?
Asıl korkunç olan ne biliyor musunuz? Değişimden sonra yaşayacağımız boyut süresi çok uzun ve geri dönüp temin edebilme şansı da yok. Üstüne üstlük o alemde en akıllı en güçlü varlık ta biz değiliz. Hele ki şarj etmemişsek. Bu dünyada da öyle değil mi, yemeyenin malını yerler diye? Bize verilen bu imkanı biz kullanamazsak diğer güçlü varlıklar bizi kullanacak ve engel olamayacağız.
Diyeceğim o ki, dostlar, ne olur ihmal etmeyin. Bir vakitte olsa namaz kılın. Aksi halde bu alemde ne kadar iyi, ne kadar hayırsever olursanız olun, kalbiniz ne ile yıkanmış tertemiz olursa olsun, Salat’la (namaz) Ruhunuza transfer etmedikçe, sadece bu dünyada size “ne iyi insandı, çok hayırseverdi” denecek, semeresini o alemde maalesef göremeyeceksiniz. Onun İçin Resulallah İnanmayanlarla aramdaki fark salat’tır demiş. Hiç değilse bir sabah vakti de olsa elimizi yüzümüzü zaten yıkıyoruz, ayaklarımızı da ıslatıp iki rekat kılın. Bakarsınız Rabbim onu çoğaltıp oradaki ihtiyacınızı giderir.
Bu bilgiler, okuduğum kitaplardan edindiğim sonuçlardır. Tabiî ki işin doğrusunu Allah bilir. Benimkisi sadece bir tefekkür çalışması. Yanlış düşündüğüm yerler varsa inşallah ikaz edersiniz.
Sağlıcakla ve selametle kalın. Her şey gönlünüzce olsun.