13 Mayıs 2008 Salı

DİN KAVRAMI VE İSLAM – 3 –

Din kavramını iki kategoride incelemesini yapıyorduk. Felsefi olarak bakış açısını bundan önceki blogda incelemiştik. Bu blogda da ikinci bakış açısı, yani Bizzat Orijinal Vahiyle bildirilmiş, Resulü tarafından da bizzat yaşanarak açıklanan, bizzat insanın kendisine teklif edilen, Anayasa niteliğindeki Kur’an la da sabitlenen bir Din anlayışı olan İslam’ı irdeleyelim.
2 - Orijinal Kur’an ve Resulallah tanımlaması.
Din, anlam olarak batı dillerinde sıkı sıkı bağlanma anlamına geldiği halde Arap dilinde; Kanun, yol düzen sistem anlamında kullanıldığını biliyoruz. Ben de burada kanun, düzen, yol, sistem anlamına gelen bakış açısı ile ele alacağım.
Kur’an da Din kavramını değişik manalarda; Ceza, ödeşme, yargılama, tecziye (ceza veya mükâfat verme) yol, kanun, anayasa, ahlâki-manevi-dünyevi kanunlar bütünü, sistem, gidişat kulluk, itaat, sulh, düzen tarifi manalarında kullanıldığını görüyoruz. Buradaki ceza, bildiğimiz infaz yasası anlamında değildir. Yapılan bir davranışın karşılığını verme, iyilik anlamında da olsa, kötülük anlamında da olsa, bir davranışın karşılığının, hak ettiğinin, verilmesi anlamındadır.
Fatiha suresinde Allah; Din gününün maliki, meliki, sahibi idarecisi olarak ifade ediliyor. Benim buradan; Din kavramı adı altında ne kastedilirse kastedilsin hepsini yaratan, sahibi olan, tasarruf eden Allah’tır sonucunu çıkarıyorum. Kanun, yol, düzen, sistem manalarını da kastederek Allah’ın bildiğimiz ve bilmediğimiz yönleri ile yarattığı, boyut, katman, kesit gibi tüm ihtişamı ve yaşayan bilinçli varlıklarla dolu tüm varlık alemi ve düzenini DİN olarak kabul ediyorum. Yine bu düzenin şaşmayan sonsuza kadar süre giden işleyiş programını da İSLAM olarak tarif ediyorum.
Bunu şöyle daha iyi anlatabilirim herhalde. Teşbihte hata olmaz derler onun için sizde hoşgörün; Bildiğiniz gibi İnternet ve Microsoft sanal bir bilgi paylaşım platformu olup başlama noktası Bill Gates nin önce zihninde geliştirip ortaya çıkardığı bir olgu idi. Henüz uygulama safhasına girmeden önceki Bill Gates’in zihninde oluşturduğu hali düşünün. Zihninde sanal bir kainat var, işletim sistemi Windovs sayesinde bu sisteme uyum sağlamak şartıyla işleyen binlerce, milyonlarca program birimleri de var. İşte Bill’i bu konumda İnternetin (Haşa)Allah’ı olduğunu düşünün. İlk önce interneti zihninde yarattığı için, zihnindeki bu verilerin bulunduğu alan onun ilim alanı. Yarattığı sanal alem onun kainat düzeni, ( yani Din’i), bu düzenin aktif hale gelmesi, tüm programların çalışabilmesi için geliştirdiği işletim programı olan Windovs’u da İslam’a benzetirsek, anlatmaya çalıştığım temayı daha iyi anlayabilirsiniz. Şimdi bana, Bill Gates'in zihninde yarattığı sanal alemi ve programı, uyumlu milyonlarca program ayrı, Bill Gates ayrı ayrı varlıklardır diyebilirmisiniz, Yahut Bill Gates eşittir internettir diye bilir misiniz?
Hayalinizde canlandırabiliyor musunuz? Zihindeki tüm sanal internet alemini kainata, işletim sistem programına uygun yazılmış her programı da bilinçli, varlıklara benzetmeye çalışıyorum.
Büyük Veli İmam-ı Rabbani Hz. leri de kainatı, Allah’ın sanki gölgesi gibi düşünülebileceğimizi örnek vermiş. Gölge nasıl varlığın kendisinden ayrı değilse, ama aynı da değilse, Varlık alemi de Allahtan ayrı da değildir, aynı da değildir. Bunu idrak edebildiğimiz takdirde artık İslam’ı daha iyi anlamaya başlayabiliriz. İşte Tanrı kavramı ile Allah kimliği arasındaki ana fark ta burada açıkça görülmektedir. Tanrı kabulü; Varlık aleminden farklı bir yerde olan, adetleri azalıp çoğalabilen, cinsiyeti farklılaşabilen , ötedeki bir varlık olarak zihinde şekillenir. Halbuki Tevhid inancında Allah; Kendisinden başka bir varlığın olmasının mümkün olmadığı (Ahadiyet), varlık alemi ise kendi ilminde , (yine yukarıda Bill Gates örneğinde olduğu gibi benzetmeye gidersek, zihnindeki) İlminde yarattığı kainattır. Tüm birimleri bir düzen içinde yaratan, dilediği gibi tasarruf eden, yarattığı varlık alemi, ne kendisinden ayRı, ne de kendisinin ayNı olduğu bir ALLAH. Kendisini ancak, kendi tarif ettiği kadarıyla tanıyabileceğimiz ALLAH. Yarattığı bu kainatı da yine onun algılamamızı istediği, gösterdiği, programladığı kadarıyla tanıyabileceğimiz seviyede bir bilinç düzeyi, yeteneği, bu yeteneği kullanabilme tercihi, bu tercihi yine kendisine ait irade gücü sayesinde ana programı (İSLAM'ı) anlayabilme, çözümleyebilme, entegre olabilme, uyum sağlayabilme becerisi sayesinde dilediği yaşamı oluşturabilmeye kabiliyetli yaratılmış varlıklardan bir tanesi, bir program, bir birim de İNSAN.
Allah, yarattığı bu varlığa yani insana, tercih hakkını daha doğru ve güçlü kullanmasını sağlamak için özel olarak ana programa uygun yarattığı, algılama güçleri yüksek, sistemi yani İSLAM’ı değerlendirmesi bizzat kendi kontrolünde, yol gösteren, izlenmesi gereken yöntemleri, kuralları anlatan, sakınılması gereken tehlikeleri gösteren insanlar(Resul, Nebi )da yaratarak doğru tercihte bulunabilme şansını arttırmıştır.
İşte Orjinal Kur’an ve Resulünün tanımladığı, tarif ettiğini düşündüğüm Din ve İslam, kavramı olarak; Bilinen bilinmeyen tüm özellik ve ihtişamı ile kainat ve onun düzenini DİN, onun işleyiş programını da İSLAM olarak kabul ediyorum.
Biraz uzadı kusuruma bakmayın, İnşallah devam edeceğim.
Her şey gönlünüzce olsun.