11 Mayıs 2008 Pazar

NEDEN İNANIYORUM

Kendimi bildim bileli en merak ettiğim alan inançlar olmuştur. Neye inanıyorum, neden inanıyorum diye. Yaklaşık 20 yıldır giderek artan bir oranda araştırıyorum. Yakın zamana kadar Kitapları kullanarak yapıyordum. 2 – 3 yıldır da internet sitelerinde bu tür fikir jimnastiği yapılan siteleri izliyorum. Hatta bazen İlahiyatçı ilim adamlarına sorular soruyorum. Pek cevap alamasam da hiçbir zaman yılmadım. Onlara da hak veriyorum. Herkes gibi soru sormuyorum, tabiiki cevapta alamıyorum.
Din deyince önceleri insanlık tarihinin zaman içinde inanma içgüdüsünden doğan ihtiyaçlarla düşünen beyinlerin yarattığı davranış ağırlıklı bir terim olarak düşünürdüm. Güç yetirilemeyen objelere kutsiyet yükleyerek korkularını davranışlarla baskı altına alma, peşinden de bu korkuları kendi menfaatleri için kullanan "İLAHÇI" kesim. Bunların aralarındaki rekabet nedeniyle çoğalan tanrı, ilah imajları. Daha sonraları bu yöntem gelişerek daha büyük kitleleri etkileri altına alma, kullanabilme amacına yönelik olarak tek tanrılı din olgusunun çıktığını düşünürdüm.
Beni bu düşüncelerden vazgeçiren şey; itiraz kabul etmeyecek bilimsel gerçekler ve kainat oldu. Mesela algıladığımız madde boyutunun atomik yapıda olduğu ve atomun da elektromanyetik enerjinin aşırı yoğunlaşması sonucu meydana geldiği. Çok çeşitli enerji çeşitlerinin tespit edilmiş olması, bunların birbirlerine dönüşür durumda oluşu, Biz insanların da bedensel olarak atomik yapıda olduğumuz gerçeği, yok olma diye bir şeyin olmayacağı, ayrıca Evrimcilerin iddia ettikleri gibi "TESADÜFEN" oluşan bir kainatı olamayacağı, Süre giden bir düzenin varlığı, son bilimsel gerçeklerle de kesinleşen kainatın holografik bir yapıda olduğu, varlığı olan her birimin özelliklerinin tüm birimlerde aynen var olduğu, yani tümel bütün bir yapı olduğu sonucuna varılması, Bütün bunlar Evrenin insan etrafında oluşan bir yapı olmadığı sonucu ortaya çıkıyor. Evren'de her şey o kadar uyum içinde, o kadar birbiri ile girift, o kadar mükemmel ki; Tesadüf ihtimali mümkün değil. Canlılara bakıyorsunuz, yaşadığı zaman, iklim, doğal şartlar dikkate alındığında vasıfları mükemmel. Uzay'a, yıldızlara bakıyorsunuz mükemmel, İnsan'a bakıyorsunuz mükemmel. İşte o zaman bunları yaratan, programlayan, izleyen, kontrol eden ve yenileyerek devam ettiren bir gücün varlığını hissediyorsunuz. O zaman bu düzenin varlığı ve devamı için bir sistemin, programın olması gerektiği akla geliyor. Gerek insanın gerekse diğer canlıların işleyiş, yani yaşaması, genetiğindeki program çerçevesinde olduğunu biliyoruz. Bundan da; Her şey bir program çerçevesinde gerçekleşiyor sonucuna ulaşıyorsunuz. Hadi siz kendiniz bu sonuçlara ulaştıktan sonra inanmayın bakalım, sonra da akıllıyım diye ortalıklarda dolaşın. Ben yapamadım.
Kavramlar bilinç ortamında bu şekilde yerine oturmaya başlayınca Din olgusuna bakış açısı da değişiyor. İşte o zaman "Ben neye inanıyorum, ne yapıyorum, neden yapıyorum" sorularının cevaplarının zorunluluğu ortaya çıkıyor. Çünkü hayat devam ediyor. İnsan doğmadan da hayat vardı, ölüm değişiminden sonrada var olacağı kesin. Üstelik evrenin merkezinde bir varlık değil, tam tersi yapı olarak en altta bulunan bir varlık. Ancak kendisine öyle yetenekler ve güçler verilmiş ki, bunları doğru kullanabildiğinde çok yüksek seviyelere ulaşabilecek durumda. İnsan sadece şu an yaşadığı boyut kesitinde hiyerarşik düzenin en üst basamağında, Bir üst boyuta hazırlıksız geçiş yaptığında o boyut içinde yaratılmış varlıkların yanında insanın esamesi bile okunmayacak bir durum söz konusu. İşte bu nokta da Din kavramının bize ne anlatmaya çalıştığını düşünmek gerekiyor.
Konuyu bu açıdan ele aldığınızda ölüm olayını sorgulamaya başlıyorsunuz. Günümüzde yaşamın; Tek boyut veya kesit içinde veyahut değişik boyut ve kesitler arasında enerji tabanlı bir yapıda bilinç olarak değişimler halinde sonsuza kadar devam eden bir süreç olduğunu biliyoruz. O zaman da değişim geçirip geçiş yapacağımız boyutu merak etmeye başlıyorsunuz. Sorular bir cevap bulduğunda bin tane soruyu birden yaratıyor. İpin ucunu kaçırmadan her sorunun cevabını diğerleri ile bir mantık sıralaması içinde bulundurabilmek ne kadar zor biliyor musunuz.
Bunu yaparken elden geldiğince güncel bilimsel verilerden uzaklaşmamaya çalışmak gerekiyor. Ama salt bilimle sonuçlara ulaşmak mümkün olmuyor. Salt dini kavramlarla da önceden yazılıp çizilenlerle de olmuyor. Eskiden sadece insan merkezli iki boyutlu bir evren varsayımına göre yapılmış açıklamalar. Kavramlar arasında kopukluklar yaratıyordu. Mesela İnsan, melek, ruh, cennet cehennem, bunların ne olduğu, nasıl oluşacağı konusunu ilk zamanlar çözememiştim. her şeyi yaratıcı güce yükleyerek o yapıyor, o ediyor diyerek işin kolayına sapmak ta bana göre değildi. Ne yapayım beni yaratan da meraklı yaratmış.
İşte bu aşamada aklıma benim gibi meraklı olup ta aradığı cevapları bulabilen biri varmı diye araştırdım. Çünkü biliyordum. İnsanların algılama kapasiteleri farklı farklı yaratılmıştır. Akıl melekesi kullanılarak ortaya çıkan her sorunun cevabı mutlaka vardır. Önceleri geçmişte kariyerini ispatlamış, kesin doğru açıklamalar olduğu tarihsel süreçte belirlenmiş değerli kişilerin eserlerini inceledim. Bu dönemimde Ahmed Hulusi’nin eserlerine denk geldim. Aradığım cevapların çoğunun güncellenmiş haline orada ulaştım. Allah kendisinden razı olsun. Beni çok dertten kurtardı. Ancak sorularım hala bitmedi bitmeye de niyeti yok gibi. Bu yüzden devamlı araştırıyorum.
Konuları birbirine bağlı mantık içerisinde tutabilmek için önce DİN kavramını açığa çıkarmamız, DİN kavramını nasıl algılamamız, kabul etmemiz gerektiğini kesinliğe kavuşturmamız gerekiyor. Bunu yapmadan detaylara girmek yanlış ve bağlantısız sonuçlara götürüyor.
İnançlar konusunda sizlerle bu aşamaları paylaşmak istiyorum. İnşallah sıkmadan bilgilendirmeyi başarabilirim. Şunu iyi bilin amacım vaaz vermek, inanca davet falan değil. Kendime öyle bir misyon seçmedim. Zaten Alim, hacı hoca falan da değilim. Bu yüzden yazdıklarım kesin doğrulardır gibi bir iddiam da yok. Herkesin doğruları kendinedir. Gerçek doğrular Allah indindedir. Ben düşünce bazında kalmak üzere kendimce mantıklı, yerli yerinde doğru bulduğum sonuçları paylaşmak istiyorum.
Şimdilik burada kesiyorum. İnşallah devam edeceğim.
Her şeyin gönlünüzce olmasını diliyorum.