14 Mayıs 2008 Çarşamba

HUY – MİZAÇ – KARAKTER – 5 –

İnsandaki huy mizaç ve karakter olgusunun varlığı oluşumunu güneş ve gezegenlerin yayınladığı ışınımların insan beynindeki etkilerini inceledik. Aslında sadece insanlarda değil hayvanlarda da benzer etkilenmeler söz konusudur. Ama onlar konu dışı olduğu için ele almıyorum.
İnsan davranışlarını oluşturan faktörlerden başka biri de bedenimizin salgıladığı salgılar yani kan, safra, öd, ve kılcal damarlardaki kan dolaşımının davranışlar üzerindeki etkilerine de kısaca değinelim.
Demevî mizaç.;( Bedendeki kanın fazla oluşunun etkisi ile ortaya çıkan davranış şekilleri). Genellikle şen, çok terleyen, çok çabuk sohbeti derinleştirebilen temiz ve samimidir. Kafasına taktığı şeyleri kolay bırakmaz, kadına pek sadık kalamaz, her zaman başka kadınlarla olmak ister. Muhabbette nankördür. Herhangi bir şeyi unutmak için birkaç gün yeter. Kadınlarda ise her türlü sıtmaya, kan kaybına, nüzul ve felce, kalbin büyümesine müsaittirler. Bu tip kadınların terlemeye önem vermeleri gerekir. Meşguliyetleri hafif, heyecan verici şeylerden uzak durmalıdırlar.
Safravî mizaç; (Bedenin sindirim için salgıladığı safra ve öd suyu miktarının fazla oluşu nedeniyle oluşan davranışlar) Cildleri sarımtıraktır. Saçları siyah ve sert olup vücutlarının kasları ve kemikleri kuvvetlidir. Karaciğer büyüktür. İşlerinde sebatkar, ısrarcı, cesaretli zeki, faaldirler. Ufak şeylerle ilgilenmezler.sıcak kanlı ve ateşli olurlar. Her zaman baş olmak, önde olmak ister. Kural koymayı sever. Asker olmayı, avcı olmayı sever. Yanlış yaptığında çekinmeden itiraf eder.
Lenfavî mizaç ;( Bedendeki kılcal damarların ve onlarda dolaşan kanın yoğunluğunun etkilediği davranışlar).Bu gruba dahil olanlar genellikle serin kanlı olurlar. Çabuk hiddetlenmez, ateşlenmezler. Teşebbüs kabiliyeti azdır.İstirahata düşkündür. Giyimine kuşamına dikkat etmez. İntizamsızdır. Dağınıktır. Arkadaşları tarafından pek sevilmez. Boğazına düşkündür. Lakayttır. Saçları ince kırmızıdır. Gözleri mavi ve gri, ciltleri beyaz ve ince, kasları yumuşak, dudakları büyükçe, dişleri bozuk el ve ayakları büyüktür.
Sevdaî mizaç.;( Bedendeki kan, safra, öd salgıları haricindeki salgılamalarının yoğunluğu nedeniyle oluşan davranışlar.) Bu gruptakiler genellikle sessiz, , ciddi, mahzun ve asabidir. Hayattan zevk almaz. her şeyden şüphe duyar. Hep kendini mağdur edilmiş zanneder. Çok alıngandır. Şakaya tahammül edemez, kindardır, kızınca öfkesi şiddetlidir. Kafasın taktığı bir şeyi günlerce düşünebilir, melankoliye yatkındır.
Bildiğimiz gibi huy dediğimiz fiilleri; herhangi bir fikri zorlama olmadan kendiliğinden ortaya çıkan fiil ve davranışlar olarak tarif ettik. Huy dediğimiz davranışlarda gözlenen açı kesinlikle değişmez. Beyin açılım anında hangi yönde davranışlar sergileyeceği belirlenmiştir. Aksi davranmak için kişinin kendisini zorlaması gerekir ki belki kısa bir süre için başarılı olabilir. Yaratılışında sahip olduğu huy ve mizaçı sergileme oranı sosyal çevresi, eğitim ve alışkanlıklarla sadece oran olarak azalır veya çoğalır. Kişinin sonradan sahip olmak istediği huy davranışını ancak ilgili davranışlar sergileyen kişilerle birlikte olarak, onlar gibi davranmaya kendini zorlayarak şartlanma yöntemi ile alışkanlık kazanılabilir. Ancak ortam değiştiğinde çabuk vazgeçilir. Huy’ dediğimiz davranışların değişmeyeceğini Resulallah’ta bir hadis’inde; “Eğer bir dağın yer değiştirdiğini duyarsanız inanınız. Fakat, bir insanın huyunu değiştirdiğini duyarsanız inanmayınız. Çünkü o yaratıldığı hal üzere olur.”Der. İnsan hayvansı özelliğini geri planda bırakıp sosyal birliktelikler halinde yaşayabilen varlık haline geldiği için hayvanlar gibi serbestçe mizacını sergileyemez. Örneğin Köpek parçalamak, ısırmak için yaratılmış canlıdır. Vahşi ortamda da bunu yapmaktan çekinmez. Yahut kedi insanlarla yaşayabildiği halde kendi karakteristik özelliklerini de sergilemekten çekinmez. Bir an sürtünüp sırnaştığı gibi, akabinde tırmalamaktan çekinmez.
İnsanlar dediğimiz gibi belli davranışları kolay sergileyecek hassas bir beyin oluşumu ile yaratılmıştır. Bu da değişmez. Diğer insanları kendimizden uzaklaştırmamak, sevdiklerimizi, kırmamak, diğer insanların gözünde değerli olmak gibi isteklerle bazı davranışlarımızı gizleyip, iyi olanları da sergilemek isteriz. Bir işte çalışan eleman düşünün arslan burcundan. Hep ön planda olmak dilediği gibi davranmak, etrafındakileri kontrol etmek hakim olmak güdüsü ağır basar. Ancak bunu yaptığında işten atılacağını da bilir. İşte o zaman tabir caizse tırnaklarını gizlemesi gerekecektir. Bunu yapması ise stres dediğimiz sinirsel gerilimini arttıracaktır.
Bu şekilde sıkıntıda olan kişi psikologa gittiğinde kendisini meşgul edecek zihinsel yoğunlaşmasını farklı yönlere çekecek etkinliklerle, ağırlıklı konuyu daha az düşünmesini sağlamaya çalışacak, hatta sakinleştirici yatıştırıcı ilaçlarda kullanacaktır. Ama bu da devamlı olmayacaktır. Rahatsızlık organik bir sebebe dayanmıyorsa yapılacak şey beynimizin gerekli yerlerine özel ilgi göstermek, zayıf noktalarını kuvvetlendirmek, çok yükselmiş sivrilmiş yerlerini törpülemek gerekecektir.
Bu nasıl mı olacaktır. Bugüne kadar pek önemsemediğimiz zikirle. Evet yanlış okumadınız zikirle. Çünkü beyin kendisindeki birçok sinirsel merkezlerin az veya çok etkilenimi sonucu tepki davranışları sergileme yönünde enerji üretir.
İslami kaynaklara göre Allah’a ait olarak bilinen, esma dediğimiz isimler birer enerji türünün sembolleridir. Anahtarıdır. Tabii orijinal Arapça hali ile. Bu isimleri ses veya görüntü olarak tekrar tekrar beyne gönderildiğinde ilgili merkezlerde yoğunlaşma meydana getirir. Bu yükleme yogadaki meditasyon gibi özel yer zaman ve mekan hazırlanması ile çok daha etkili hale gelir. Örneğin iradesinin zayıflığından dolayı pısırık beceriksiz olan bir kişi, bu isimlerden MÜRİD ismini ses veya görüntü olarak beyne yükleme yaparsa belli bir süre (yaklaşık 3 – 4 ay) sonra eskiden yapamadığı birçok şeyi rahatlıkla yapabilecek hale gelir. Veya çabuk kızan her an parlamaya hazır olan biri HALİM ismini aynı şekilde yükleme yaparsa sakinlediğini, kendini daha kolay kontrol edebildiğini görecektir. Üstelik bunun için inançlı olmaya da gerek yoktur. Bir ilaç nasıl inançlıya da inançsıza da aynı etkiyi yapıyorsa bu da öyledir. Ben şahsen sigarayı bu yöntemle bıraktım.
Konuyu daha detaylı öğrenmek isteyen arkadaşlarım varsa Ahmed Hulusi’nin Dua ve Zikir adlı eserini önerebilirim. Okursanız çok değişik bir bakış açısı yakalayacağınızdan eminim.
Her şey gönlünüzce olsun.