3 Mayıs 2008 Cumartesi

ÇOCUKLARIMIZ VE ŞİDDET

Geçenlerde gazetelerden biri Ülkemizde şiddettin ürkütücü boyutlarda artışlar olduğunun tespit edildiğini verilerle açıklıyordu. Sonrada soruyordu toplumumuz nereye gidiyor diye. Bu soruyu hangimiz sormuyoruz ki. Her gün artarak süren şiddeti TV' ler de gazetelerde görmüyor muyuz. Herhalde artık kanıksadığımız için olacak sadece konuşmakla, edebiyat yapmakla yetiniyoruz. Çünkü şiddetten çıkar sağlayan çok büyük bir kesim var.
Şiddetten kim çıkar sağlar derseniz, sadece TV ye bakmanız bile yeter. Sorarsanız herkes; Deli saçması cadılı, perili dizileri, Kaynana Semralı, fıs fıs İsmailli sabah programlarını, Aldatan, aldatılan insanların salya sümük kendilerinden başkalarını suçlamalarını, erkeklere kız, kızlara erkek arayışlarını konu alan yarışmaları, kavganın, ihanetin vurup kırmanın ön planda tutulduğu yerli dizileri ile dolu ekranlardan şikayet eder ama bir türlü parmak gidip te TV yi kapatamaz. Kimse pek yerli dizi seyretmiyorum der ama yok sılaymış yok bilmem neymiş dizileri reyting rekorları kırar. Peki hangisi yaşamak istediğimiz bir hayatı anlatıyor? İnsan özlem duyduğu şeyin peşinden gider, onayladığı kendine uygun gördüğü ortamlarda bulunur değil mi. Peki o zaman bu çelişki neden. Uzun zamandır bununla kafa yoruyorum.
Mahalli bir gazetemizde bir röportaj yayınlanmıştı. ABD.li Çocuk gelişim uzmanı DeGaetano, Çocuklarımızın 2 boyutlu ekrana mahkum ettiğimiz için şiddete yönelik davranış bozuklukları, Hiper aktivite, öğrenme yetersizliği, otizm ve bunun gibi birçok şeye ekranların sebep olduğu tespitini yapıyordu. Bilgisayar oyunlarında şiddet içeren oyunlarda çocuk içgüdüsel olarak kendini öldüren kişilikle, katille özdeşleştirdiğini, böylece şefkat duygusundan yoksun empati yeteneği sıfır birer potansiyel katil olarak yetiştiklerini anlatıyordu.
TV lerdeki haber programlarında aynı şiddet olayını tekrar tekrar izleyen 6 yaşındaki bir çocuk, olayın tek bir olay değil, birçok olay gibi algılayıp ona göre etkilendiğini tespit ettiklerinin altını çizen uzman, normal bir çocuğun oyuncaklarıyla oynarken kendi kendine konuştuğu, güldüğü duygusal tepkilerinin bu şekilde gelişebildiği halde, ekran karşısında tamamen sessiz ve sabit kalıp uzun zaman geçiren çocuklarımız abur cubur yiyeceklere alışarak obeziteye yakalandığını, ABD de % 800 lere varan artışlar olayın ne kadar vahim olduğunu ortaya koyduğunu anlatıyordu.
Şiddet olayına geri dönersek, sanırım itiraf etmesek te içten içe negatif, hırçın, kavgacı, saldırgan yaşamayı sevmeye başladık. Çünkü engellemiyoruz. engelleyemiyoruz. Dilimiz tam tersini söylese de davranışlarımız böyle negatif davranışları ödüllendiriyor. Bu tıpkı pornoya lanet okuyan birinin, evinde porno CD koleksiyonu bulunmasına benziyor. Toplum olarak iki yüzlü davranıyoruz. Sabah TV programları ve reytingler bunun ispatı.
Ben bu tespiti yaptıktan sonra artık insanların ne söylediğine değil, ne yaptığını izler oldum. Kendim dahil artık kimsenin sözüne inanmıyorum. Yorumlarına inanmıyorum. Kimseye karışmıyorum. İyi ki emekliyim evden dışarıda çıkmıyorum.
Herkese sevgi ve saygılar.