13 Mayıs 2008 Salı

DİN KAVRAMI VE İSLAM – 4 –

Din kavramını irdeliyorduk. Din; Allah’ın sonsuz ve sürekli yarattığı varlık alemini, onun düzenini her şeyi ile benimsemek, bu düzene uyum sağlamak için yapılacak her şeyi de Din kavramı olarak ifade ediyoruz dedik. Bu düzenin işleyiş programına yani yazılımı da İSLAM dır diye tarif ettik. Tabii ki birim olarak bir insanında bu sistemden anladığı, benimsediği ve uyum sağlamak amacıyla idrak edip yaşamına geçirebildiği seviyesi de Müslümanlık olarak ifade edilecektir.
Din kavramı zaten ölüm ötesi yaşamın olduğunu, algılamaya çalışma ve gelecekteki bu sonsuz hayata hazırlanma olgusu için var olmuştur. Din kavramının ortaya çıkışı ve asıl amacı budur.
İslam, en son gelen, Din olarak bilinse de aslında varlık aleminin taa..! başından itibaren aynı düzenin, aynı programın olduğunu Kur’an’da “Allahın düzeninde değişiklik olmaz” ifadesinden anlıyoruz. Bu da demek oluyor ki; İnsanlar akıl kullanma yeteneğini kazandığı andan itibaren kendilerine tebliğ edilen, kendi menfaatleri için yapılması gerekenleri açıklayan Resul ve Nebi dediğimiz özel yetenekte yarattığı insanların fark ettirmeye çalıştıkları da bu sistemdi.
Mesela; Yoga ile ilgilenenler bilirler, Asanaların yapılması; (yogik ve psikolojik değerlerinin yanında, insanın daha sağlıklı olmasını, organlarının zindeliği artıran pozisyon duruş anlamına gelir). Tarihteki Doğu Hint medeniyetlerinde ki Sanskrit dilinin deşifre edilmesi ile ” Surya”nın güneş anlamına geldiğini, namaskara kelimesinin ise, selamlama, bağlantı kurma anlamına geldiğini ilgili bilim adamlarından öğreniyoruz. Tarih öncesi dediğimiz bu dönemde bile surya namaskara ayinlerinin (güneş enerjisinin canlandırma tekniği) Bizim şu an namaz olarak bildiğimiz vücut duruş ve pozisyon düzeninden hemen hemen hiç farkı yoktur. Sanskritçenin MÖ. 2000 yıllarına dayandığı düşünülürse İslami yaşam sistemi, ilk zamanlardan beri aynı olduğu sonucunu ortaya çıkarır. Hareketler şöyle;
1 - Dik olarak ayakta durun. Bacaklarınız bitişik. Beden dik ancak rahat olsun. Ellerinizi göğüs kafesinizin önünde birleştirin. (Namaskar Mudra).2- Kollarınızı yukarı doğru kaldırın. Bu sırada kollarınızı ve dizlerinizi bükmeyin.3- Kalçanızdan bükülerek öne doğru eğilin, avuçlarınız aşağıya ve alnınız dizlerinize baksın. Dizlerinizi bükmeyin.4- Elleriniz ve ayaklarınız aynı yerde kalacak şekilde dizlerinizi yere koyun bedeniniz dizlerinizin üzerinde, kalçanız topuklarınıza değsin ve alnınız yerde olsun.5-Geriye doğru gelirken nefes alın6- Dördüncü sırada ki hareketleri tekrar edin.7- Yavaşça ayağa kalkın.8- Bir sonraki tura geçmeden önce Namaskar Mudra duruşuna gelinNefes alın…
Namaskara’da nelere dikkat etmelisiniz :1- Her zaman boş bir mide ile yapın
2- Açık ve temiz havayı tercih edin. Havası iyice temizlenmiş bir oda da olabilir.
3- Tek başınıza veya bir grup ile yapabilirsiniz. Unutmayın ki grup çalışmaları, kollektif şuur oluşturur.
4- Temiz bir mat veya örtü kullanın.
5- Çalışmadan 1/2 saat önce yıkanın.
6- Bel fıtığı veya bel problemi olanlar, yüksek tansiyon hastası olanlar, bu çalışmayı önce doktorlarına danışmalıdırlar
7- Rahat ve bol bir giysi seçin.
9- Çalışmanın her anında bedeninizin tamamını iyice hissedin. Tam bilinç içinde uygulayın.
Şimdi bizim namaz olarak bildiğimiz ibadetimizden çok fazla bir farkı var mı?
Aklımıza gelen soru; İnsan aklının blûğa ermesinden itibaren aynı sistem tebliğ edildiği halde neden bu kadar farklı inançlar oluştuğudur. Benim bulduğum cevap; İnsanlar arasında ister coğrafi bakımdan isterse aynı bölge içinde olsun, Bilgi ve iletişimin hemen hemen yok olduğu, kavimler halinde bir yaşamın hakim olduğu bir yaşam söz konusu idi. Resul ve Nebi dediğimiz insanlar, belki yakın çevresindeki insanlara doğru ve net tebliğlerde bulunuyorlardı. Ancak ister tebliğ ettikleri olsun, ister sadece duyan insanlar, kavrama felsefi olarak ve kendi kapasiteleri kadar yaklaştılar. Yetenek ve algılama güçleri Resul ve Nebiler gibi olmadığı için kendi bilgi dağarcıklarındakiler ve vehim dediğimiz olmayanı varmış gibi kabullenme olgusuyla birleşince tamamen farklı kavramlara ve kabullenişlere yol açmış oldu. Tıpkı askerdeki emir tekrarı gibi. Bilirsiniz, asker tek sıra halinde iken baştakinin kulağına bir kelime fısıldarsanız, sonunda çok farklı bir kelime ile karşılaşırsınız. Sözcük Orijinali ile benzerlikler taşısa da kesinlikle farklıdır.
Hristiyanlık ve Yahudilik olarak bildiğimiz dinler, aslında İslam’i sisteminin, Resulallah Hz. Muhammed (SA) dan önce tebliğ edilmiş halidir. Hatta doğu dinleri olarak bilinen Budizm, Şamanizm vs. bile. Bilirsiniz, Resulallah (SA) 125.000 Nebi’den (Peygamber) bahsediyor. Konfüçyüs bile bu sınıfta olabileceği gibi, Kızılderililerin inanç ve Tapınma hareketleri bile benzerlik göstermektedir.
Kitap verilen dinler olarak bildiklerimiz, bir müddet yazılı halde tutulmaya çalışıldığı halde, din adamları sınıfının kendi çıkar ve konumlarını korumak için değiştirilmiş, din adamının anladığı, işine geldiği şekli ile insanlara tebliğe çalışılmıştır ki, Tebliğ eden Resul veya Nebi öldükten sonra, tahmin edileceği gibi orijinal kavram bozulmuş, hurafeler, hikayeler, batıl görüşler haline gelmiştir.
Bugün yaşanan İslam dini bile, Kur’an değişmezliğini koruduğu halde insanların bizzat kur’an’dan ve hadislerden değil de din adamı olarak kabul ettiklerimizde, fetvalara dayanarak, veya Kur’an da mecazi anlatılmış birçok örneği hakikatmiş gibi senaryolaştırarak anlatma yoluna gitmiyorlar mı? İşte bu yüzden kavramlarda orijinalinden farklılaşma, coğrafi farklılıklar, Arapçayı bilmeme, orijinalinden uzaklaşmayı körükleyen faktörler haline gelmiştir.
Bu yazımı okuyan dostlarıma acizane tavsiyem, Salat(namaz) ibadeti için bir fatiha bir ihlas suresini Arapça olarak ezberlemeleri yeterlidir. Tüm güçleri ile bilgisi, kariyeri bilinen, Bilim adamlarınca kabul görmüş ilim adamları tarafından, çevirisi yapılmış Kur'an meallerini ellerinden düşürmesinler. Yine doğruluğu kesin olarak bilinen hadisleri de aynı şekilde her an akılda tutabilecek seviyede öğrenmelerini tavsiye ederim. Ayrıca hala Allah kavramını Tanrı kelimesi ile anlatmaya çalışanların, İslam’ın ruhunu anlamadıkları için kendi zihinlerinde vehmettikleri ve kurguladıkları Tanrı olgusunu, Allah ve İslam kavramları ile süsleyip anlattıklarını aklınızdan çıkarmayın. Daha sonra karşınıza çıkan her türlü öneri, teklif, bilgi ne olursa olsun bu teraziye vurularak değerlendirmeniz en doğru hareket olacaktır. Hem bu yaşamın, hem daha sonraki yaşamların kullanma kılavuzu bilgileridir bunlar. Ne olur ihmal etmeyin.
Sonuç olarak demek ki Din denilince; Allah’ın yarattığı varlık alemi, düzeni, bu düzene uymak için bilinmesi ve yapılması gerekenlerin tümünü Din kavramı olarak ifade ediyoruz. Bu düzenin isleyiş sistemine, programına İslam diyoruz. Her birimin bu sistemden anladığı, algılayıp idrak ettiği düzeye o birimin Müslümanlığı adını veriyoruz. Daha doğrusu ben bu sonuca vardım. Sizlerde kendi tarifinizi yaparsınız artık.
Her şey gönlünüzce olsun.